Yazımızın içeriğine giriş yapmadan evvel, bir hususu belirtmek isterim: Başlıkta kendisine yer verilen ‘barış’ kavramı, işbu yazıda, siyasi veya başka çağrışımlardan bağımsız olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Nitekim, yazıda amaçlanan esas hedef; ‘barış’ kavramının hukuka hizmet eden bir müessese tarafından, yani ‘uzlaştırma’ müessesesi tarafından (bazı adli uyuşmazlıklarda) tesis ve teşvik edilmesine naçizane katkıda bulunmaktır.

Peki nedir ‘uzlaştırma’ müessesesi ve kısaca nasıl işler?

Son zamanlarda, adını sıkça duymaya başladığımız; ancak tanıtımının eksik olmasından ve / veya çeşitli sebeplerle pek bilinmediğinden, kimileri için daha önce duyulmamış bir müessese / kavram olan ‘uzlaştırma’, 5 Ağustos 2017 tarihli, 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nde yer alan tanımıyla, “Uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin, Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi süreci”dir.

Söz konusu mevzuat hükmünü, somutlaştırmaya çalışacak olursak, şöyle bir örnek verilebilir: Siirt’te yaşayan iki şahıstan biri olan Ahmet’in, diğer şahıs olan Mehmet’in kendine ait cep telefonunu masanın üzerine bıraktığı, kısa süreliğine bir yere kadar gittiği sırada, O’nun rızası olmaksızın, bulunduğu yerden alıp oradan uzaklaştığını ve Ahmet’in Mehmet’e karşı gerçekleştirdiği bu fiilin de, hırsızlık suçunun tüm unsurlarını taşıdığını varsayalım. Ahmet’in gerçekleştirdiği hırsızlıktan dolayı, cep telefonu çalınan Mehmet, Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına gitmiş ve Ahmet hakkında, şikayet etmek suretiyle, suç duyurusunda bulmuş olsun. Bunun üzerine savcılık, Mehmet’ten, suçun işlendiği haberini alır almaz, işin gerçeğini araştırmak üzere, soruşturmaya başlar ve soruşturmaya devam ederken, hırsızlık suçunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan uzlaştırmaya tabi bir suç olduğunu tespit eder. Ardından, bu zamana kadar tekamül eden soruşturma dosyasının ilgili kısımlarının nüshalarını, soruşturmanın tarafları (şikayetçi Mehmet ile şüpheli Ahmet) arasında uzlaştırmanın sağlanabilmesi için uzlaştırmacıya tevdi eder.

İşte bu noktadan sonra, uzlaştırmacı, soruşturmanın şikayetçisi Mehmet ile şüphelisi Ahmet arasında adeta bir arabulucu gibi orta yolu bulmaya, savcılık / mahkeme dışında (yargılama olmaksızın) alternatif bir yolla zararı taraflar arasında gidertmeye çabalayacaktır. Uzlaştırmacının sergilediği bu çaba ve elbette tarafların uzlaştırma sürecine katkı sağlamaları, zıtlaşmak yerine ‘barış’ı seçmeleri sebebiyle uzlaştırma süreci olumlu bir şekilde sonuçlanabilecektir. Böylece, hem cep telefonu çalınan Mehmet’in maddi zararının Ahmet tarafından karşılanması sağlanabilecek; hem de Ahmet herhangi bir ceza yargılamasına tabi olmadan ve dolayısıyla ceza alma riskiyle karşılaşmadan anlaşmazlık çözümlenebilecektir; soruşturma dosyası tamamen kapanabilecektir. Hatta kimi zaman uygulamada, böylesi bir olayın taraflarının gerçek manada barışabilmesine de tanıklık edilmektedir; böylece, toplumsal barış - huzur için katkı sağlanmış olmaktadır.

Uzlaştırmacı Olarak Görevlendirilen Kişiye Taraflar Herhangi Bir Ücret Öder mi?

Bu soruyu cevaplandırmak için yukarıdaki örnek üzerinden devam edelim. Aralarındaki hırsızlık mevzusundan dolayı, soruşturma dosyası savcılıkça uzlaştırmacıya tevdi edilen Ahmet ile Mehmet, uzlaştırmacıya veya devlete herhangi bir ücret ödemeyeceklerdir. Yani taraflar arasındaki uyuşmazlığın sona erdirilmesine, soruşturma dosyasının kapanmasına yardım ve onarıcı adalet düşüncesine hizmet eden uzlaştırmacıya Ahmet ile Mehmet hiçbir ücret ödemeyeceklerdir. Nitekim, savcılık tarafından görevlendirilen uzlaştırmacıya ücreti, her yıl Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen asgari ücret tarifesine göre, uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısının sarf kararıyla ödenecektir. Bu da, bu yıl için, 2017 Yılı Uzlaştırmacı Asgari Ücret Tarifesi esas alınarak, uzlaştırma sürecinin olumlu – olumsuz olması ihtimallerine; tarafların yaş, eğitim, sosyal ve ekonomik durumu gibi farklılıklarına; uzlaştırmacının uzlaştırma sürecindeki becerisine, gösterdiği gayrete, taraf sayısına, uyuşmazlığın kapsamına göre, 100 TL ila 700 TL arasında olmaktadır.

Uzlaştırmacı nasıl olunur?

Toplumsal barışa hizmet eden ve cezalandırmaya alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olan uzlaştırma sürecinde, uzlaştırmacı olarak görev almak isteyenlerin, Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nde yer alan, Hukuk öğrenimi görmüş kişiler yönünden üniversitelerin hukuk fakültelerinden mezun olmak veya hukuk ya da hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat veya maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış olmak” ile “Uzlaştırmacı eğitimini tamamlamak ve yazılı sınavda başarılı olmak” koşullarının yanında diğer bazı koşulları da sağlamaları gerekmektedir. Bu koşulları sağlayıp, uzlaştırmacı olarak görev almak isteyenler, kendi tabi oldukları mevzuat açıkça engellemediği sürece, uzlaştırmacılığı mevcut görevlerinin yanında yapabilmektedirler.

Uzlaştırmaya tabi suçlar hangileridir?

Yukarıda örneğini verdiğimiz hırsızlık suçunun temel şekli de dahil olmak üzere, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde, hangi suçların uzlaştırma kapsamına dahil olduğu genel bir çerçeveyle çizilmiştir. Buna göre, örneğin, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “taksirle yaralama (m. 89)”, “tehdit (m. 106/1)”, “konut dokunulmazlığının ihlali (m. 116)”, “dolandırıcılık (m. 157)”, “çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (m. 234)” suçları uzlaştırmaya tabi suçlardır.

Temenni ve Sonuç

Öncelikli temennimiz, elbette suçların ve cezaların hiç olmadığı bir toplumda yaşamaktır. Ancak, toplum olarak yaşıyor olmanın, böyle bir beklentiyi ütopik hale getirdiğini söylemek hiç de yanlış olmaz. Durum böyleyken, suç sayısının mümkün olduğunca az olmasının, işlenen bazı suçların da cezalandırma yoluyla yaptırıma tabi tutulmadan evvel, onarıcı adalete hizmet eden uzlaştırmaya tabi tutulmasının toplumsal barışa sağlayacağı katkı umutları yeşertmektedir. Dahası, soruşturmada / kovuşturmada, uzlaştırma sürecinin olumlu sonuçlanması için yeşil ışık yakan taraflar, uzun ve yorucu yargılamalarla vakit kaybetmemekte; cezalandırılma riskiyle karşılaşmamaktadırlar. Böylelikle, uzlaştırma müessesesi ile her iki taraf da kazanabilmektedir.

Bu bağlamda, uzlaştırma müessesesinin halk tarafından daha fazla bilinmesi için, tanıtımının Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet başsavcılıkları, barolar, hatta hukuk fakülteleri eliyle yapılması ve artırılması gerektiği kanaatindeyim. Uzlaştırma sürecini yönetecek uzlaştırmacıların yetiştirilmesi konusunda ise, buna yetkili eğitim kuruluşlarının, nitelikli eğitmen kadrolarıyla uzlaştırmacı eğitimine hassasiyetle yaklaşmaları gerektiği belirtilmelidir.

Görüldüğü üzere, toplumsal barışın yanı sıra tarafların şahsi menfaatlerini de gözeten bir kavram olan ‘uzlaştırma’ya gereken önemin birçok bileşen tarafından verilmesi faydalı gözükmektedir. Bu yüzden, uzlaştırma sürecine girildiğinde, taraflardan beklenen de; zıtlaşmadan yana olmaları değil, uzlaşıdan yana olmalarıdır.

Kadir Can ÖZEL

ABTÜ SBF

Öğretim Elemanı

* Bu köşe yazısı, 04.12.2017 tarihinde, Siirt Mücadele Gazetesi’nde yayımlanmıştır.