Bu yazımda sizlere 3 kitap ve bir dans gösterisinden bahsedeceğim:

“Platon’da Varlık ve Yasa”

İleride adını çok güzel işlerde pek çok kez duyacağımızdan emin olduğum, fakülteden sınıf arkadaşım olmasıyla gururlandığım kalbi güzel hukukçu arkadaşım Osman Vahdet İşsevenler’in yazdığı ilk kitap. Kendisi hali hazırda İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi kürsüsünde akademisyenlik kariyerine devam etmektedir ve klasik dönemin büyük filozofu Platon hakkındaki bilgi birikimini “Varlık ve Yasa” bağlamında işleyerek kitap olarak bizlere sunmuştur. Bize de okumak düşmüştür. 

Şöyle ki; titiz bir çalışmayla son derece düzenli bir sistematiğe oturtulmuş olan kitap, “Varlık (Bir’i Görmek) ve Yasa (Birlikte Olmak) üzere 2 bölümden oluşuyor. İlk bölümde, Platon’un varlık felsefesi –ontoloji- temelinde düşünceleri/argümanları incelikle aktarılmış, açıklanmış. İkinci bölümde ise; Platon’un bu açıklanan ontolojik fikirleri, “Yasa” ile, yani hukukla ilişkilendirilmiş.

Bu titiz çalışma, hem Platon felsefesine ilişkin merak edilenler anlamında, hem de bu felsefenin hukukla olan ilişkisi ve günümüz hukukunun bu bakımdan değerlendirilmesi anlamında, hem hukukçular hem de felsefeyle ilgilenenler için son derece pratik ve başvurulabilir bir kaynak niteliğinde.

Felsefe ve hukuk gibi okunması/anlaşılması zor iki alanı bir araya getiren bu kitabın, tahmin edilenin aksine, herkes tarafından kolay okunabilir ve anlaşılabilir olduğu rahatlıkla söyleyebilirim.

Yazarının ellerine sağlık, devamının gelmesi dileğiyle.

“Hukuku Sinemada Görmek”

Daha evvel, bir yazımda içinden alıntı yapmış olduğum bu kitap, hukukun o sıkıcı ve ciddi pelerinini üzerinden attığı ve neredeyse eğlenceli hale geldiği müthiş bir kitap. Kitabı görünce, böyle bir fikir nasıl olur da daha önce kimsenin aklına gelmez diye şaşırdım ve kim(ler) düşünmüşse iyi düşünmüş diye içimden tebrikler gönderdim. 

Kitapta; klişe tabirle “sinema dünyasına damga vurmuş” 11 film, 11 hukukçu tarafından ele alınmış ve hukuki manada incelikle değerlendirilip temellendirilerek yorumlanmış, açıklanmış.

Ukalalık gibi olsun istemem fakat, kitapta konu alınan 11 filmi de daha evvel izlemiş biri olarak, her birinin yorumunu yazarının bakış açısından okuduğumda o kadar çok şey kaçırdığımı farkettim ki, tamamını tekrar izleme gereği duydum ve bir ikisini izledim de.
Derleyeni ise, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevtap Metin.

* * *

Şimdi bahsedeceğim bir kitap ve bir dans gösterisi ise kadına şiddeti konu alıyor:

“Artık Ben…”

Faydalı işler yapmayı oldum olası kendine şiar edinmiş pek kıymetli bir kadın, aynı zamanda yakınım -iyi ki de- Selcen Doğan Gür “Tara Kitap” adında bir yayınevi kurdu geçtiğimiz zamanlarda ve harika kitaplar basıyorlar okuyalım diye. 

Psikolog Jülide Sevim’in yazmış olduğu –daha doğrusu aktarmış olduğu- Artık Ben, yazardan psikolojik destek almak üzere başvurmuş 19 kadının öyküsünü konu alıyor. Jülide Hanım’ın önsözündeki ifadesiyle “Hiçbir siyasal partiye üye olmayan, hiçbir ekolün üyesi ve de feminist olmayan sadece insan/kadın olan 19 mücadeleci, güçlü ve kararlı” kadın..

Bu kitabı okuyan kadınların, yaşanmış olan bu öykülerin birinde ve belki birkaçında kendilerini bulacağına fazlasıyla eminim. Okurken; duygulanacak, teselli bulacak, umutlanacak, güç alacaksınız..

Fakat hepsi bir yana, kitabın en hoşuma giden yanı; yazarın kitabın gelirini, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası tarafından 2007 yılında kurulan ve 2015 yılında Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na devredilen Aile İçi Şiddet Yardım Hattı’na bağışlamış olması.

Bir de, kitabın sonunda Türkiye’de kadın-erkek ilişkilerinin araştırılması adına hazırlanmış bir anket var. Ben doldurup gönderdim bile.

“Nigar”

Nigar, kadına şiddeti ele alan, Miraç Üney’in tek kişilik performansıyla sahneye konan bir dans gösterisi. Yaratıcısı ve koreografisi Aytül Hasaltun’a ait. 

Pek hoşuma gittiğinden, Facebook sayfasında yer alan tanımlamayı aktarmak istiyorum: "‘Kadın doğulmaz kadın olunur’a dair Türkiyeli bir hayat pratiği. Kurtuluşu baba ocağından koca evine geçmekte arayan Nigâr'ın hayallerle kanmışlığına ve sessiz çığlıklarına tanık oluyoruz sahnede. Düşlerinin kırıkları en çok yastığında acıtıyor canını. İki kişilik yalnızlığında. Sabah olunca yıkayıp paklayıp sere serpe güneşe asıyor çarşaflarını. Rengârenk güller, laleler, pembeler, morlar arka sokaklarda, havada... Dans etmeye başlıyorlar sonra. Ya o... Ona ne olacak sonrasında...”

Dans ile bir derdi anlatmanın ne denli zor olduğu tartışmasız. Fakat bu gösteri bunu çok iyi başarmış. Geleneksel baskıcı yapının, genç bir kızı tertemiz hayaller kurduğu saf ve mutlu halinden, nasıl bir sona sürüklediğini “rahatsız olarak” izliyorsunuz. Evet, performans esnasında zaman zaman feci şekilde rahatsız oluyorsunuz. Zaten amaç da bu. Fazlasıyla etkilendiğim, çok başarılı bir anlatım olmuş hakikaten. Ben anlatmayayım, siz izleyin bence.

Nigar, 26 Aralık’ta KarmaDrama’da tekrar sahnelenecek.

KarmaDrama, Kadıköy’de, kendi güzel kalbi daha güzel Damla Özen ile muhabbetine doyum olmaz “iyi” şahsiyet Togay Kılıçoğlu’nun beraberce kurdukları şirin mi şirin, tatlı mı tatlı bir tiyatro. Şahane oyunlar/gösteriler sergilendiği gibi, görsel sanatların pek çok alanında eğitimler de veriliyor bu sahnede. Özel tiyatroların bilet fiyatlarına nispeten çok daha makul rakamlarla hem de. Kesinlikle takip edin, der, iyi bir hafta dilerim.

Avukat Tuba Torun

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Tuba Torun
 tarafından 
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)