Hakimlik savcılık mülakatlarına hiç gittiniz mi? Mutlaka o atmosferde bulunanlar olmuştur. Sorulara doğru cevap verseniz alınmazsınız, bazen çok komik özlü sözler sorulur, heyecandan cevap veremezseniz, öğrende gel derler. O safhalara gelmek bile zordur, çoğu zaman otel parasını karşılamak zordur, gece boyu yolculuk yapmışsınızdır, heyetin karşısında iyi görünmeye çalışırsınız ancak bir taraftan yorgunluk, bir taraftan heyetin istediği standartlara uygun olma çabası bütün konsantrenizi yok eder. Size aslında hukuki bilginizi ölçüyorlarmış gibi bir soru sorarlar ancak orada ölçülen husus başka bir husustur. Geçmişiniz oldukça derin bir şekilde araştırılır ve geçmişinizde sorun olmaması gerekir. Sorun nedir? Bu bugüne kadar çözülememiştir. Türkiye’de sorun kriterleri iktidara gelen siyasi partilere göre şekillenmektedir. Bu konuda objektif bir kriter bulunmamaktadır.
   
Siyasete fazla girmeden medyada duyduğumuz Avukat Umut Kılıç’ın tutuklanması hadisesine gelmek istiyorum. Burada bir avukatın tutuklanması haberin ses getirmesi açısından daha etkili ancak hakaret suçundan tutuklama şeklinde düşündüğümüzde aslında Türkiye’nin ifade özgürlüğü’nün hangi boyutlara geldiği açısından da dikkate değer.
   
Burada Ceza Adaleti sisteminde tutuklama dersi vermek sanıyorum artık tüm bilgilerimizin tekrarından ibaret kalacaktır. Zira Türkiye’de hukuk nosyonu olmayan insanlar dahi tutuklamanın şartlarını öğrenmek durumunda bırakıldı. O kadar çok tutuklama yaşanıyor ki, bu durum güvenlik tedbirlerinde son çare olmaktan çıktı, şahsi kin, nefret, öç gibi siyasi olarak kullanılan bir argüman haline geldi.
   
Hepimiz biliyoruz ki tutuklamanın koşulları ve şartları bellidir. Tutuklama “suç işlediği kuvvetli şüphesinin bulunması halinde, şüpheli veya sanığın, kaçmasını ve delilleri karartmasını önlemek amacıyla, kişi özgürlüğünün hakim kararı ile kısıtlanmasıdır. Tutuklama ihtiyari olup, son çaredir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesinde de kimsenin keyfi olarak tutulamayacağı, alıkonamayacağı ve sürülemeyeceği düzenlenmiştir. Tutuklama kararının verilmesinin gayesi ise : 1- Kaçmayı önlemek, 2- Delilleri karartmayı önlemek 3- Zorunluluk olmaktadır. Tutuklamanın şartlarında ise önemle vurgulanan ilke ölçülülük ilkesidir. Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı hallerde tutuklamaya yer verileceği düzenlenmiştir.
   
Umut Kılıç’ın tutuklanmasında CumhurBaşkanı’na hakaret suç şüphesi gösterilmiştir. Alman Kanunu’nun Tutuklama nedenleri arasında sayılan tekrar suç işleme tehlikesi “önleme tutuklaması”nı akla getiren bir tutuklama şekli uygulanmıştır. Ancak Türk Ceza Kanununda önleme tutuklaması gibi bir tutuklama şekli düzenlenmemiştir. Önleme tutuklaması hukuk düzenini ağır bir şekilde tehlikeye düşüren suçların yeniden işlenmesi tehlikesi var ise yapılabilecektir. Burada bir terör suçu ya da hukuk düzenini ağır bir şekilde tehlikeye sokan bir durumdan da bahsedilemez.
   
Akla tek gelen bizim bilmediğimiz alternatif bir Ceza Muhakemesi Kanunu’nun olup olmadığıdır. Zira Umut Kılıç’ın tutuklanması hakaret suçlarında tutuklama yapılamayacağından mümkün değildir ve kanunda böyle bir düzenleme bulunmamaktadır.
   
Yargıtay’ın devlet adamlarına yönelik hakaret suçlarında ölçütü biraz daha geniş tuttuğu ve hemen hemen hakareti suç kabul etmediği düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanı’na yapılan hakaretlerde de Cumhurbaşkanı’nın konumu gereği hakarete açık olması gerekliliği, karşıt görüşlerin her zaman ifadesini sert bir şekilde dile getirebileceği ancak bunun suç kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ifade özgürlüğünün pozitif uygulamasının gereğidir.
   
Ülkemizde sık sık yasaya aykırı olarak verilen tutuklamalarla Umut tutuklanmaktadır, Ceza Adaleti de yara almaktadır.
  
Bu köşe yazısı, sayın Av. Sabire Sanem YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için gönderilmiştir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.