Malum olduğu üzere,  bir mükellefe ait ve nakliyatçılıkta kullandığı aracın gelir vergisi borcu nedeniyle vergi dairesi tarafından araç üzerine haciz konulabilmektedir.[1] Üzerine haciz konulan araç ayrıca trafiğe yazı çıkartılarak aracın yakalama ve bağlama kararı alınabilmektedir. 6183 sayılı kanunun 62. md hükmü gereğince araçlar üzerine konulan hacizler aynı zamanda trafikteki ruhsatlarına da işlenmektedir.   Böylece aracın satışı engellenmişi olacaktır.  6183 sayılı kanunun 62. maddesi hükmü gereğince konulan hacizlerin kaldırılabilmesi için borcun ödenmesi ve itfa edilmesi gerekecektir.  Aksi takdirde araç ileride satışa çıkarılarak amme borcunun tasfiyesi yoluna gidilebilir.
 
Öte yandan, taşıt aracının  aynından doğan  motorlu  taşıt vergisi dolayısıyla  bu  borç  ödenmediği sürece aracın  kesin  satış izni  verilmez.  Başka bir ifade ile, ilişiksiz yazısı  alınabilmesi için bütün bu borçların sıfırlanması  gerekir.  Aracın vize yapılabilmesi için ise, bu  araç ile ilgili  borcun taksitlendirilmesi yeterli olacaktır.
 
Esas konu başlığımıza dönmemiz gerekir ise, bir  gelir vergisi borcu dolayısıyla mükellefin sahibi olduğu motorlu araçlar üzerine konulan  hacizler  yeterli görülebilir. Ayrıca bu  araca yakalama  kararı alınarak yakalamalı  haciz konulması ve bağlanması mükellef hukukunu zedeleyecektir.  Aracın trafik tarafından  vergi  borcu dolayısıyla yakalanıp bağlanması  ve otoparka çekilmesi  amme borcunun  tahsilatı  hızlandıracak nitelikte değildir.  Tam tersi  bir aracın  sahibinin  vergi  borcu dolayısıyla   aracın  trafik kayıtlarına haciz şerhinin düşülmesi  satışı  ve devri engeller.   Bu  aracın  satılması  olanaksız olduğu gibi bu  araç uzun süre otoparklarda beklemesi  sonucunda çalışan ücretler aracın borcunu  giderek  arttırabilir.
 
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın borçlu gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin   sahip  oldukları  araçlarla, ilgili  haciz, satış  ve yakalamalı  haciz politikalarını  yeniden gözden geçirmesi gerekli hale gelmiştir. Vergi borcu nedeniyle, ruhsat üzerinde vergi haczi şerhi bulunan araçlarla ilgili vergi dairesinin, yakalama kararı alması halinde, bu durumu asıl amme borçlusu mükellefe tebliğ etmek zorundadır.[2] Mükelleflerin gıyabında alınan yakalanma kararlarının, öncelikle mükellefe tebliğ edilmesi gerekir. Aksi takdirde yerli yersiz, zamanlı zamansız aracın durdurularak, vergi borcundan bağlanması, otoparka çekilmesi hukuka uyarlı değildir. Yaşanan bir olayda, mükellefin eşi ve çocuklarıyla birlikte gecenin 24.00’inde polis tarafından aracının bağlanarak otoparka çekilmesi, mükellefin eş ve çocuklarıyla beraber gece yarısı ortada bırakılması hukuki bir davranış olamaz. 
 
Amme borçlusunun mal varlığından  kolaylıkla  tahsili olanaklı  kamu alacağı için,  onun ticari faaliyetini daha fazla güçleştirecek  ve haklı  şikayetlere neden  olabilecek  varlıkların  haczedilmemesi  gerektiği   351 sayılı tahsilat genel tebliğinde belirtilmiştir.  Yine,  Danıştay 4. Dairesi tarafından  verilen  22.01.1996 gün ve E:1995/4421-K:1996/300 sayılı kararda; “davacının ticari faaliyetleri sürdürebilmesi için  gerekli olan   istihkakı üzerinde haciz konulmasında isabet olmadığına” karar verilmiştir.
 
Bilindiği gibi, amme borçlusunun “mal  bildiriminde” gösterilmiş olduğu  malların  haczi olanaklıdır.  Başka bir ifade ile,  alacaklı  tahsil dairesi, amme borçlusunun  mal beyanında gösterilen   mal, alacak ve haklardan, 6183 sayılı yasanın  70. maddesinde haczedilemeyeceği  belirtilenler haricindekileri  haczedebilir.   Keza,  aynı yasanın  71. maddesinde kısmen  haczedebileceği belirtilen  gelirlerin de,  haczi  yapabilecek  kısımlarına haciz  uygulanabilir.[3]  Burada yeri gelmişken üzerinde  durulması  gereken  husus şudur:  tahsil dairesi  amme borçlusunu mal  bildiriminde gösterilen malların kamu  alacağını  karşılamaya kafi miktarından  fazlasını  haczedemez.   Başka bir ifade ile,  bu tür haciz uygulaması  yasalara aykırıdır.[4]
 
Haczedilen malların  kıymetleri açısından  amme alacağını   karşılayabilecek miktarda olup, olmadığı, 6183 sayılı  yasanın  81 ve  91. maddelerine göre yapılacak değerleme çalışmasına göre saptanacaktır. 
 
Diğer yandan, amme alacağı için yapılacak hacizlerde, mesnedi olan  haciz varakasında belirtilen amme alacağı için  konulmuş   olmalıdır.   Başka bir ifade ile, haciz varakasında belirtilen amme alacağının  yanı sıra başka  kamu alacakları  için de haciz konulması  olanaksızdır. 
 
Sonuç olarak, üzerinde durulması  gereken  bir diğer hususta şudur: amme alacakları ile ilgili  haciz yapılabilmesi için  önceki  aşamalarda 6183 sayılı yasanın 55. maddesine göre mutlak surette  ödeme emrinin tebliği zorunludur.  Ödeme emri tebliğ edilmeden  haciz yapılamaz.   6183 sayılı kanunun 8. maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça, bu kanunda yazılı  tebliğlerin yapılmasında 213 sayılı VUK’nun hükümleri uygulanacağı  belirilmiştir. [5]
 
Yüksek mahkeme Danıştay  tarafından verilen bir kararda 2005, 2006 ve 2007 yıllarına ilişkin muhtelif vergi borçlarını  vadesinde ödemeyen mükellefin evvelce mal beyanında göstermiş olduğu 2 adet nakil vasıtaları üzerine konulan  haczin  usul ve yasaya uygun olduğuna karar verilmiştir.[6]  Somut olayda,  6183 sayılı kanunun 60. maddesine göre  tahsil dairesi tarafından   saptanan  ve borçluya ait  mallar  veya  üçüncü şahısların elindeki  menkul mallar ile  gayrimenkullerinden, alacak  ve haklarından   amme alacağına yetecek miktarın  tahsil dairesince haczolunacağı  hükme bağlanmıştır.  


----------------------------------
[1] CANDAN Turgut,  Açıklamalı  Amme Alacaklarının  Tahsil  Usulü Hakkında Kanun, Güncellenmiş 2. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara,  s.395.
 
[2] Araçlar üzerinde yer alan hacizler nedeniyle, bu haczin yakalama işlemine dönüştürülmesi kararları 6183 Sayılı yasaya göre Alacaklı Amme İdarelerine aittir. Yakalama kararının alınması sonrası bu durumun mükellefe tebliğ edilerek, durumdan haberdar edilmesi zorunludur .Aksi takdirde, mükelleflerin araçları bağlanılamaz, otoparka çekilemez.  
[3] CANDAN Turgut,  age,  s.395
 
[4] 6183 sayılı yasa md.71. ayrıntılı açıklamalar için bkz. CANDAN Turgut,  age,  s.429.
 
[5] Bkz. VUK md.93
 
[6] Bkz. Dnş. 3. D. kararı, 13.09. 2011 gün ve E:2009/3890-K:2011/4707  sayılı kararları.  Bu karar,  Vergi Dünyası  Dergisinin, Ağustos 2012, Yıl:31, Sayı:372, s.245-246  yayınlanmıştır.