Bilindiği gibi vergide  uzlaşmaya varılması  durumunda uzlaşma tutanağı üzerinde mutabık kalınan   vergi ve cezalar hakkında  uzlaşma  sağlandığı için  mükellef ile  vergi dairesi  uzlaşmış sayılır. Bu durumda,  idare tarafından  üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında  hiçbir mercie şikayette bulunulamaz.[1]  Tarhiyatın kökü   sahte fatura kullanımı  ile ilgili  olsa bile  kesilen ceza eğer 1 kat vergi ziyası olarak kesilmiş ise bu konuda zaten   tarhiyattan önce uzlaşma konusuna  girmektedir. [2]
 
Gerek tarhiyat öncesi uzlaşma ve gerekse tarhiyat sonrası  uzlaşma  213 sayılı VUK’nun ilgili hükümlerine göre ve  tarhiyat  öncesi uzlaşma yönetmeliğine göre  düzenlenmektedir.  Tarhiyat sonrası uzlaşma,  213 sayılı VUK md.6 hükümlerine göre;  mükellef veya adına ceza kesilen kimse  üzerinde  uzlaşılan veya tutanak ile tespit edilen  bu  husus hakkında vergi hatası hariç dava açamaz.  Ve  Gelir İdaresi bu  hususta  hiçbir mercie şikayette bulunamaz.  Durum böyle olunca,  üzerinde uzlaşılan   vergi ve cezaların konusu  vergi suçu fiilini gerektirse dahi  bu  hususta idare tarafından kamu  davası açılması olanaksızdır.[3]    

Yargıtay 11. Ceza  Dairesi tarafından verilen 27.10.1999 gün ve 6032/7162 sayılı kararda bu konuda şöyle denilmektedir: “taraflar arasında tarhiyat  öncesi uzlaşma sağlanmış olduğundan sanığın beraatı  yerine ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi. Yasaya aykırı ise de; bu  cihetin duruşma yapılmaksızın CMUK’nun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümden “sanık  hakkında ceza tertibine yer olmadığına” ibaresinin çıkarılarak, “sanığın beraatına” denilmek  suretiyle  hükmün tebliğ namedeki düşünceye uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.10.1999  gününde oybirliğiyle karar verildi.”
 
Uzlaşma konusunda idare mükellef ile uzlaşıp uzlaşmama hakkında  serbesttir. İdare, isterse  mükellef ile uzlaşmamaya bilir.  Başka bir ifade ile mükellef ne kadar istekli olursa olsun gelir idaresi istemediği takdirde uzlaşma  mümkün olmayabilir.   Uzlaşama komisyonlarında müzakereler sırasında mükelleflerin oy hakkı  yoktur.  İdare tarafından  uzlaşma komisyonunda  uzlaşma  komisyonunu teşkil eden  3 uzman kişi idare adına  komisyona katılır. Yine bu  noktada mükellefin uzlaşmada  “rey hakkı”  bulunmamaktadır.  Uzlaşmaya varıldıktan sonra olayın başka bir boyutu olan  ceza davası konusunun ne olacağı düşünülebilir.  Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında artık bu aşamada  uzlaşmaya varıldığı için ceza davası  açılamaz. Varsa açılmış  ceza davası düşer.[4]  Yüksek  mahkeme Yargıtay  tarafından verilen ve yerleşik hale gelen birçok kararda  üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için artık “kaçakçılık suçu” iddiasıyla idarenin adli yargıya başvurması hakkının   ortadan kalkması  sistemin  kendi doğası gereğidir.[5]
 
Kaçakçılığa teşebbüs suçlarında vergi ziyaı henüz doğmadığı için kaçakçılık suçu için vergi ziyaı  koşulu istenilmektedir.  Eğer, burada da  vergi kaybının nedeni olan sanık  tarhiyat öncesi uzlaşmaya varmakla hapis ve meslekten men cezası  almaktan kurtulmakta ancak kanun karşısında  daha hafif suç işleyen kimseler  hapis ve meslekten men  eczasına çarptırılabilmektedirler.  Vergi hukuku uygulamasında kendisine  naylon  fatura kullanımı nedeniyle KDV ve vergi ziyaı cezası kesilen bir mükellef kasten  bu  naylon faturayı almadığı konusunda  vergi inceleme elemanı  rapor  düzenlemesi halinde   1 kat  vergi ziyaı cezası  kesileceği için  fiil  kaçakçılık fiilini gerektirmeyecek ve tarhiyat  öncesi uzlaşmaya konu olacağından dolayı  ceza mahkemesinde  kamu davası açılmayacaktır.
 
Sahte belge düzenleme fiilleri dolayısıyla yine kendi adlarına 3 kat vergi ziyaı cezası kesilmemiş olan mükellefler kendileri ile ilgili cezalı tarhiyatları  uzlaşmaya taşıyabilirler. Burada da, düzenlenen inceleme raporunda 213 sayılı VUK’nun ilgili   genel tebliği 306 Seri Nolu Genel Tebliği gereğince kastın olmadığı ve dolayısıyla 1 kat vergi ziyaı cezası  kesilmesi dolayısıyla burada da uzlaşma sağlanması  halinde  konu ceza mahkemesine  taşınamaz.  Dolayısıyla da,  herhangi bir vergi suçu olsa bile uzlaşmaya varılmış olması nedeniyle suç ortadan kalkar.[6]
 
Sahte fatura kullanma veya düzenleme fiilleri dolayısıyla  KOD’a düşen mükellefler açısından  ise durum farklılık  arz etmektedir. Bu  gibi şirketlerde KOD’a düşme nedeniyle  mükellefin durumunu ispat etmesi halinde  veya teminat göstermesi halinde KOD’dan çıkması  her zaman mümkündür.  Bu gibi mükelleflerin KOD’a giriş  nedenleri vergi incelemesi sonucu düzenlenecek raporlara göre belirlenecektir.  KOD 4 diye isimlendirilen listeye sahte fatura  kullanımı dolayısıyla  giren bir mükellef  mal  aldığı firmaya ödemelerini banka sistemi üzerinden yapmış olduğunu  ispat etmesi durumunda KOD’dan çıkabilir.  Aksi takdirde kendisine  yapılan vergi ve vergi ziyaı cezalı tarhiyat 3 kat olarak  yapılması  halinde  tarhiyat  uzlaşmaya konu edilemez.  1 kat kesilen vergi ziyaı cezası dolayısıyla  uzlaşma talebi mümkün olur.  Bu durumda da yine, kamu davası  açılamaz. 
 
Vergi yasalarında yapılan  düzenlemeler sonucunda  sahte belge düzenleme  veya kullanma fiilleri dolayısıyla   getirilen cezai  hükümler arttırılmıştır. Buna göre, 5904 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin (a) fıkrasında yer alan “bir yıldan” ibaresi, “on sekiz aydan” şeklinde değiştirildi.[7]
 
Yapılan düzenleme ile örneğin muhasebe hilesi yapanlara, çift defter kullananlara, defter ve belgelerini tahrif edenlere, verilen süreye rağmen defter ve belgelerini ibraz etmeyenlere, kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlere ya da kullananlara “1 yıldan 3 yıla” kadar uygulanan hapis cezası, “18 aydan 3 yıla” olarak değiştirildi. Böylelikle, bir yıla kadar olan hapis cezalarının paraya çevrilmesi, asgari hapis cezası 18 aya yükseltilmek suretiyle önlendi.[8]
 
Buna göre örneğin, ücret bordrosunda ödediği ücreti düşük gösteren bir mükellef “muhtevası itibariyle yanıltıcı belge düzenlemiş” sayılacak ve bu fiil nedeniyle 18 aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilecek.
 
--------------------------------------------------
[1] 213 sayılı VUK ek madde:6
[2] (1) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilebilir. (3) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilemez.  VUK ek md. 6. Ayrıntılı  açıklamalar için bkz.  BAYKARA Bekir, “Uzlaşma Talebinde Bulunmak veya Uzlaşmak  Haksız Olunduğunu Kabul Anlamına Gelmez”, Vergi Dünyası Dergisi,  Mart 2008, Sayı:319.
[3] 213 sayılı VUK ek md.11  ve Yargıtay 9. C.D., 7.4.1993 gün ve E.1993/818-K:1993/1736  sayılı kararları.  Yine, Yargıtay 11. C.D.nin, 13.04.2000 gün ve 1337/1383  sayılı kararları.
[4] Aksi yönde ileri sürülen  görüşler için bkz.  YİĞİT Uğur, Vergi Kaçaklığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı  Vergi Suç ve Cezaları, Beta Yayıncılık, Mart 2004, İstanbul, s.256-257.
[5] Yargıtay 9.C. D., 8.6.1989 gün ve E:1989/1074-K:1789/3045 sayılı kararı. 
[6] Aksi yöndeki görüşler için bkz. TANRIKULU Lütfi, “Uzlaşma, Kamu Davası Açılmasını  Gerektiren Kaçakçılık Suçlarını Ortadan Kaldırır Mı?”, Vergi Dünyası, Aralık 1993, Sayı: 148
[7] Bkz. 03.07.2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[8] KIZILOT Şükrü, “Vergi Kaçıran Herkes Hapse Girecek”, Hürriyet, 23.06.2009, s.11