Özünü "Hayalet Hakim" diye de niteleyebileceğimiz tetkik hakimleri yüksek yargının en az hesap verir kesimidir. Buna karşın yığılan işlerin ağırlığını yüklenir ve temyizlerin sonucunu belirlerler; raporları da üyelerin kanaatini yönlendirir.

Varlıkları bilinir ama kararlarda ne derece etkili oldukları bilinmez. Danıştay'da duruşmalara katılırlar, isimleri ve görüşleri kararlara yazılır. Yargıtay'da ise bazı dairelerde duruşmalara katılır, bazı dairelerde ise sadece isimleri ve üyelere - içeriği taraflarca bilinmeyen - bir rapor vermiş oldukları her şey olup bittikten sonra verilen kararlardan öğrenilir.

CEPEJ'in Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere istatistikleri ortalamasına göre senede yaklaşık 150 kadar işi bizzat inceleyebilecek olan yüksek mahkeme üyeleri tetkik hakimlerinin raporlarını denetleyemez! Sonuçta 10 binlerce dosyada yüksek mahkemelerin kararlarını tetkik hakimleri belirler.

Bu durumu bir Yargıtay üyesi "davul bizim boynumuzda, tokmak tetkik hakimlerinin elinde!" diyerek veciz bir şekilde ifade etmişti...

Yüksek mahkemelerde görev yapmalarına karşın tetkik hakimleri yüksek mahkemelerin değil HSYK'nun denetimine tabidir. Yüksek mahkemeler, HSYK üyelerini belirleme imkanını kaybetmeleri ile birlikte tetkik hakimleri üzerindeki sınırlı ve dolaylı otoritesini de kaybetmiştir. Hal böyle iken HSYK'nun, sonuçta HSYK'ndan bağımsız olan yüksek mahkeme üyelerinin denetlenmesi anlamına geleceği için ne kadar çekingen davranacağı tahmin edilebilir. Sağlıklı istatistiki bilgi bulunmayan bu hususta kamuoyunun kanaati tetkik hakimlerinin fiilen denetlenmedikleri, hesap verir olmadıkları ve öne çıkanlarının bir süreliğine 1. bölge mahkemelerine atandıktan sonra da yüksek mahkemeye üyeliğine atanması şeklindeki teşvik yönteminin hesap verirliğin yerini tutmadığı yönündedir.

Ayrıca, yüksek mahkeme kararlarını üyelerin imzalıyor olmasının tetkik hakimlerini vicdani hesap verirlikten de kurtardığı öngörülebilir. Öyle ya, nihayetinde bağlayıcı kararı veren onlar değil imza yetkisi olan üyelerdir. Öte yandan tetkik hakimlerinin varlığının ve belirleyici olmalarının yüksek mahkeme üyelerinin vicdani hesap verirliğini de ortadan kaldıracağını unutmamak gerekir. Öyle ya; dosyaları inceleyip ne karar verileceği hakkında doğru rapor vermek görevi tetkik hakimlerinde olduğuna göre ve ağır iş yükü altında üyeler herşeyi kontrol edemeyeceklerine göre imza atmak durumunda kaldıkları kararın vicdani sorumluluğu onların değil tetkik hakimlerinindir.

Bu şartlarda yüksek mahkemelere derdini anlatabilmek isteyenlerin dosyalarını kimin tetkik edeceğini öğrenmeye ve irtibat kurmaya çalışacakları, şeffaf olmayan bir durumun ortaya çıkacağı, toplumun da aslı astarı olmayan söylentilere itibar edeceği açıktır.

Bu durumun yargıya nasıl itibar kaybettireceğini hayal edebiliyor musunuz?


"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."