Avukatlar, kurucu unsuru ve ayrılmaz parçası oldukları Yargı'nın hesap verirliği en düşük olan kesimidir.

Müşterisine karşı hesap verirliği avukatın şahsına bağlıdır. Hesap verir olanlar sivrilerek mesleğe saygınlık kazandırırken fırsatçılık, uyanıklık ve kuralsızlığı yeğleyenler bozuşmaya neden olarak adalete güveni aşındırırlar.

"İyi avukat, hakimi geliştirir, kötüsü körleştirir!" dedikleri üzere, yargı'nın iyi işlev göstermesi onların iyi çalışmasına bağlıdır ama yargılamalardaki performansları ve davranışları hususunda kimseye hesap vermezler. Yargıdan dışlandıkları, aksesuar gibi görüldükleri ve adaleti de tek başına hakimin gerçekleştirdiği düşünüldüğü için hesap verirliklerine ihtiyaç da görülmez. Öyle olunca da kazanılacak davanın kaybedilmesi avukatın değil hakimin kabahati olur.

Avukatlara barolar da hesap soramaz. Sadece şikayetler üzerine işleyen disiplin süreçleri kurumsal hesap verirliğin yerini tutmaktan çok uzaktır; kaldı ki, küçük şehirlerde bile zor, gecikmeli ve sorunlu olarak işler.

Görev suçu işlerlerse ancak şikayet üzerine, karmaşık ve uzun bir ön izin süreci sonunda yargılanabilirler. Adalet Bakanlığının önce soruşturma izni vermesi, soruşturma savcısının raporu üzerine kovuşturma izni vermesi, ağır ceza mahkemesinin de iddianame düzenlemeye karar vermesi gerekir. Basit zimmet ve emniyeti suiistimal suçlarında bile dava açılması bir iki sene alır. Sanırım o nedenledir ki haklı haksız şikayet edilen her avukat ağır ceza mahkemesinin önüne gönderilir.

Avukat bağımsızdır; kimse ona emir ve talimat veremez!

Ancak bu sözün gerçek manalı olması için avukatın hakim ve savcılarla aynı görev ve yetkilere sahip olması gerekir. Yargıyı sadece hakim ve savcılardan ibaret gören bu günkü ortamda "bağımsızlık" avukatlar için fantazi ve de hesap verirliği lüzumsuzlaştıran bir kelimedir.

Bağımsızlık, avukatın hangi hukuk yolunu nasıl kullanacağı konusunda mesleki yaklaşımında, düşüncesinde ve faaliyetinde serbest olması ve bu yönde en geniş yetkiye sahip olmasıdır. Fakat bağımsızlık avukatın "keyfi" ve "hesap vermez" olması demek değildir. Gerçek işlevlerine kavuşmaları için avukatları, öncelikle müşterinin talebi ile bağımlı olmaktan kurtararak - gerçekten - bağımsızlaştırmak, işlevlerini ise hesap verirlik yoluyla müşterilerin taleplerinin hukuka uyarlığını sağlamak olarak dönüştürmek gerekir. Öyle ki; avukat hukuk yollarını müşterisinin talebi - kendisine göre - haklı ise serbestçe ve sorumluca işletmelidir.

Avukatın gerçek bağımsızlığı ve olmayan hesap verirliği, baroların "dayanışma" ve "hesap verirlik" işlevleri ayrılarak kolayca sağlanabilir. Mesleğe giriş, deontoloji, denetim, disiplin ve çıkış hususlarında bakanlığa ve barolara verilen tüm görev ve yetkiler Barolar Birliği'nin Adalet Yüksek Kurulu'nun bağımsız bir kurucu unsuru olarak dönüştürüleceği Avukatlar Kurulu'na devredilebilir; barolarımız da mesleki dayanışma kurumu haline getirilebilir.

Öyle bir yapılanmada 90.000 kişilik dönüşmüş ve dinamikleşmiş olan avukatlar ordusu bir yandan hakettikleri kadar çok sorumluluk, iş ve itibar kazanırken; diğer yandan da hem kendisini hem de yargıyı hızla iyileştirecektir.

Bu fikrimi bayram hediyesi olarak kabul etmenizi ve yorum ve önerilerinizle geliştirmenizi dilerim.


"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."