Yargıda kritik seçim dün sonuçlandı.

Günlerdir söyleyip yazdığımız gibi Yargıda Birlik Platformu adayları 10 asıl üyeden 8’ini kazandılar. 2 üye  de Cemaatin desteklediği sözde bağımsızlardan seçildi.

Ben öncelikle seçim sonuçlarının adalet camiamıza ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yeni seçilen üyelere başarılar diliyorum.

Kendilerinden kamuoyuna açıkladıkları ve bağlı kalacakları taahhüdünde bulundukları ilkelere uyarak, tarafsız, ilkeli ve adil bir icraat beklendiğini daha görevlerine başlamadan hatırlatmak istiyorum.

2010 öncesi HSYK’nın vesayetçi ve haksız uygulamalarının sonucu Anayasal değişimin zorunlu hale geldiği günleri hatırlarsak, yeni oluşturulan HSYK’dan büyük beklentiler içine girmiştik.

Beklentiler yeni Kurul’un hakim ve savcılara adaletle muamele etmesiydi. Ehliyet ve liyakate, meslekte kıdem ve başarıya değer vermesiydi. Kayırmacı ve keyfi uygulamalar yapmamasıydı.

HSYK zırhını giyinen yeni üyelerin, özellikle  seçimle gelen üyelerin çoğunluğunun aldığı kararlar ve uygulamalarıyla beklentilerin aksine icraatlara imza attıkları görülmeye başlandı.

İdeolojik ve mensubiyete dayalı adaletsiz uygulamalar Yargıtay ve Danıştay’a üye seçimlerinde somut olarak görüldü.

Ünvanlı atamalar olarak ifade edilen Cumhuriyet başsavcılıklarına, mahkeme başkanlıklarına, o tarihte var olan özel yetkili mahkemelere yapılan atamalarda görüldü.

Hakimlik ve savcılık teminatını, paralel yapı mensubu olanlara tanınmış bir ayrıcalık olarak uygulamaya başlayan HSYK’nın haksız ve hukuksuz uygulamaları, kendilerine demokratik destek veren- vermeyen hakim ve savcıların çoğunluğunda rahatsızlık meydana getirdi.

Mesleğinde başarılı, tarafsız, ehliyet ve liyakatini kararlarıyla göstermiş, sonuçlandırdığı dosya sayısı ile çalışkanlığını ispat etmiş bu nedenlerle de haklı olarak Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilmeyi bekleyen meslekte kıdemli hakim ve savcılar, adaletsiz tercihleri görünce mesleğe küstüler.

Hakim ve savcılarla ilgili soruşturmalarda yapılan haksızlıklar ise, dün seçilen yeni üyelerin düzeltemeyeceği boyutlara ulaştığı için, sicil ve disiplin affı konusunda yasal düzenleme gündeme geldi.

7 Şubat krizi olarak bilinen, yasal yetkileri olmamasına rağmen MİT Müsteşarı ve üst düzey yöneticiler hakkında yakalama kararı verilmesi olayından başlayarak, görevlerini kötüye kullanan hakim ve savcılar hakkında yasal işlem yapılmayarak hukuksuzluğun himaye edilmesi, HSYK’nın karnesine olumsuz not olarak geçmeye başladı.

17-25 Aralık darbe girişiminde, derhal müfettiş görevlendirerek işin hakikatini soruşturup yasal gereğini yapması ve yaptırması gereken HSYK’nın, görevini ifa yerine çoğunluk üyelerinin toplanıp kamuoyuna hükümet aleyhine bildiri yayınlaması, ideolojik kadrolaşmanın varlığını, hukuk yerine cemaat abilerinden talimat alınarak kararlar alındığını net olarak ortaya koydu.

Milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda, kimi casusluk kapsamında suç teşkil eden hukuksuz dinlemeler yapanlar, MİT tırlarını kanunsuz biçimde durdurup arama yaparak, uluslararası camiada Türkiye’yi terör örgütlerine silah yardımı yapan ülke olarak takdim etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürenler mevcut HSYK’dan hep himaye gördü.

28 Şubatçıların uydurduğu Tevhit-Selam Örgütü soruşturması bahane edilerek, Başbakanı, bakanları, MİT müsteşarını, kanunsuz biçimde dinleyenler soruşturulmazken, 22 Temmuzda devlet içinde paralel örgütlenme soruşturmasını başlatan savcı ve hakimler hakkında derhal soruşturma başlatılması HSYK çoğunluğunun görevlerini kötüye kullandıklarını tescil eden uygulamalar oldu.

Sayabileceğimiz pek çok hukuksuzluktan, kamuoyunun yakinen bildiği bu uygulamalar bile HSYK’da değişimi zorunlu hale getirmişti.

Tespitlerimize dayanarak seçimden iki gün önceki makalemizi şu paragrafla bağlamıştık:  “Bu bağlamda Yargıda Birlik Platformu olarak kendilerini takdim eden adayların seçilmesi - HSYK’nun yeniden yapılandırılması anayasal düzeyde sağlanıncaya kadar- bir umut olarak görülüyor. İlk derece mahkemelerinde görevli hakim ve savcıların büyük çoğunluğunun bu umutlarının 12 Ekimde sandığa yansıyacağını söyleyebiliriz.”

Dün yapılan seçimler yanılmadığımızı gösterdi. HSYK’da büyük bir değişim gerçekleşti. Kurumların demokratikleşmesiyle, yanlış yapanlara sandıkta gerekli cevabın verileceği HSYK seçimlerinde de görülmüş oldu.

30 Mart ve 10 Ağustos sonuçlarından gerekli dersleri almayanlar 12 Ekim sandığından inşallah gerekli dersleri alırlar. Aklı selim ve sağduyu kazandı diyebiliriz. İlkelere bağlılığın takipçisi olmak, görevimiz olmalı. Tekrar hayırlı olsun diyorum.