Büyük kurumsal şirketler haricinde, sigorta primlerinin gerçek maaşlar üzerinden ödendiğine pek şahit olmayız. Öyle alışmışız ki asgari ücret üzerinden sigorta primi ödenmesine, yadırgamayız bile. 5510 sayılı yasada sigorta primine esas kazançların neler olduğu kalem kalem sayılmış. Bırakın para ile ölçülebilen menfaatleri, çıplak ücret üzerinden bile yatırılmıyor sgk primleri. Ama bu alışılagelmiş uygulamanın temelinde Yargıtay’ın uzun yıllardır süregelen içtihatlarının yattığını da atlamamak lazım.

Sigorta primlerinin usulüne uygun yatırılması gerektiğinde hemfikiriz. Onu bir kenara koyalım. Ancak ülke gerçeği haline gelen eksik sigorta bildirimi sebebiyle açılan davalarda; davanın kabulü halinde, geriye dönük işverenin eksik bildirdiği beher ay başına 2 asgari ücret tutarında idari para cezasından başka bir de eksik primleri ödemek zorunda kalması, işverenin ekonomik olarak mahvına sebep olabilir. İşçi ise davayı kazandığını ancak emekli olduğunda anlar. Bu sebeple menfaat dengesinde işveren ağır bastı bu zamana kadar. İşçi alacakları davasında, emsal ücret araştırması, tanık anlatımları derken her türlü delille gerçek maaşın tespitini kabul ederken, hizmet tespiti davalarında yazılı delili şart koştu Yargıtay. Ta ki 2017’nn sonlarına kadar…

Hizmet tespiti davalarında; süre tespitini her türlü delille ispatlayabilirsin diyen Yargıtay, ücret tespiti yönünden yazılı delil şartını aramaktaydı. Tabi senetle ispat sınırının üzerindeki ücret tespiti taleplerinde. Zaten kayıt dışı bir ödemeden bahsediyoruz. Neyin ispatını yazılı delille yapacağız? Hangi işveren “senin maaşın aslında bu” diyerek yazılı belge verir işçiye. Hayatın olağan akışına aykırı bu durumu görmezden gelen Yargıtay, kanaatini değiştireceğinin sinyallerini aslında yakın zamanda işçilik alacaklarına ilişkin bir kararında göstermişti. “Vasıflı bir işçi asgari ücretle çalışmaz” dedi. Doğru da dedi. “Ne var canım bunda, sözleşme serbestisi diye bir şey var. Alan razı veren razı”ya artık itibar etmiyorum dedi.

Asıl bir devri bitiren kararını yakın zamanda şahsen takip ettiğim bir hizmet tespiti davasında verdi.

“…davacının mağaza müdürü olup mağaza müdürünün asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu nazara alınmaksızın davacının prime esas kazancının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” (Yrg. 21. HD. 2016/6299 E. 2017/7954 K. 17.10.2017)

Nihayet! dedirtti dedirtmesine ama yine de helal olsun demekten de kendimi alıkoyamadım. İşverenlerin yüksek maliyetlerinin denge tankı değildir işçinin sigorta primleri. Artık göze alıyorum dedi Yargıtay.. Göz göre göre hukuka aykırı kararları onamaktan belli ki o da bıktı bizim gibi...