Süheyl Batum, DP milletvekili babanın oğluydu. Burhan Kuzu ise Kayserili "gariban Anadolu çocuğu". Kader onları İstanbul Üniversitesi'nde buluşturdu. İkisi de anayasa hukuku profesörü oldular. 30 yıl aynı kürsüyü, 15 yıl da aynı odayı paylaştılar. Birbirlerine "Burhan-Süheyl" diyecek kadar hukukları olan iki siyasetçinin anlaşamadıkları konular ise demokrasi ve hukuk devletiyle ilgili oldu. '367' krizi, Ergenekon davası ve yeni anayasa söz konusu olunca görüşleri gece ile gündüz kadar birbirine zıt oldu.

KUZU'NUN HAYALİ OLAN YENİ ANAYASA TASLAĞI 8 YILDIR ÇEKMECESİNDE

Zaman'ın haberine göre, Burhan Kuzu'nun hayatı mücadelelerle geçti. Develi'de fakir bir ailenin altıncı çocuğuydu. Babasını küçük yaşta kaybetti. Okulunda ise başarılı bir öğrenciydi. 30 yılını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde geçirdi. Asistanlığından itibaren neşeli üslubuyla öğrencilerce sevildi. "Milliyetçi-muhafazakar" görüşü ise üniversite yönetiminin hoşuna gitmedi. Bu yüzden tam 10 yıl profesörlüğü engellendi. Kuzu, kendisini engelleyen iki profesöre dava açtı ama kaybetti. Merhum Turgut Özal'ın sık sık görüşüne başvurduğu isimdi. İkisi de 'başkanlık sistemi'nin yılmaz savunucusu oldu. AK Parti'nin kurucusu olarak siyasete adım attı. Seçim öncesi Parti İçi Hakem Kurulu başkanlığı yaparak bir anlamda Türkiye'nin ilk gayri resmi ombudsmanı oldu.

Burhan Kuzu, 20 yılı aşkın süre de polis okullarında ders verdi. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu dahil çok sayıda siyasetçinin İstanbul Hukuk'tan hocası. Kuzu'nun ismi neredeyse anayasa tartışmalarıyla özdeşleşmiş durumda. İki dönemdir aralıksız Anayasa Komisyonu başkanlığını sürdürüyor. Daha siyasete girer girmez hazırladığı 50 sayfalık anayasa örneğini çekmecesinde tutuyor.

BATUM 'ULUSALCI'LARIN VAZGEÇİLMEZİ OLDU

Süheyl Batum ise DP kökenli bir ailenin çocuğu. Babası Sadık Bey, DP'den milletvekili, AP'den ise senatör oldu. Batum, İstanbul Üniversitesi'nin yanı sıra Galatasaray, Okan gibi üniversitelerde de görev yaptı. Bahçeşehir Üniversitesi'nde ise 7 yıl rektörlük görevini üstlendi. Batum'u asıl öne çıkaran "ulusalcı" olarak bilinen kesimlerle aynı hukuki görüşü savunması oldu. Bu kesimin Sabih Kanadoğlu ile birlikte vazgeçilmez hukukçusuydu. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını engellemeyi amaçlayan hukuk garabeti '367' uygulamasını savundu. Yeni anayasa çalışmalarına karşı çıktı. Ergenekon davası sürecindeki tutumu da dikkatlerden kaçmadı. Batum'un ismi sürekli merkez sağın potansiyel genel başkanı olarak geçiyordu. Hüsamettin Cindoruk ve babasının partisi DP ile iç içeydi. 'Kaset' olayı sonrası Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanı olmasının ardından direksiyonu sola kırdı. Önce CHP PM'ye seçildi. Ardından genel sekreterlik koltuğuna oturdu.