Analık hakkını memlekete bağışlamıştı

Gayretli, iffetli, çilekeş, onur ve istikamet sahibi, ağzı dualı, eşi Kaptan Ahmet Reis'ten sonra evlatlarına hem ana hem baba olmayı bilmiş, yiğit kadın, bugün Hakka yürüyor işte...

Yetiştirdiği tüm evlatlarını düşününce aklıma ilkin Kur'an'ı Kerim'i çok güzel okudukları geliyor. Kızı Vesile Hanım, oğlu Tayyip Bey ve torunları, sesleri Kuran'a eşlik eden evlatlar...

22 yıl önce bir iftar yemeğinde tanıştık

Kendisini 22 yıl önce, üniversite öğrencisiyken gelini Emine Hanım ile evlerinde verdikleri talebe iftarlarından beri tanıyorum. Evleri garip gurebaya, fakir fukaraya ve tüm talebelere her daim açık olmuştur. Oğlu, Beyoğlu'na Belediye Başkan adayı olmuş ve türlü tertip düzenlerle seçim kaybettirilmişti. Biz hukuk talebeleri, davayı heyecanla takip ediyorduk.

Perdeleri açık pencerenin önünde elinde tesbihiyle beklerken bulmuştuk Tenzile Anne'yi... Gözleri ufukta, dudaklarından dökülenler; “Allah onu bize bağışlasın, Tayyib'imi bekliyorum, merak ediyorum, arkadaşları iyidir dediler, birkaç gündür yok, Musa Peygamberi Firavun'dan koruyan Allah, onu da korusun!”

‘Allah evladımı nazardan saklasın'

Onu Kasımpaşa'nın dar sokaklarından, Piyalepaşa civarından, yoksul ama onurlu insanların arasından tanıdık. Oğluyla hep yan yana yaşadılar, hiç ayrılmadılar. Kasımpaşa'daki, Üsküdar'daki evlerinde, Tenzile Teyze'nin kendine has eşyaları hiç değişmedi. Gözlüklerinin üzerinden bakıp, tesbihin arasından “Allah evladımı da arkadaşlarını da nazardan saklasın, Allah onu memleketimize bağışlasın” derdi. Kendi analık hakkını memlekete millete bağışlamış, infak etmiş, mütevazi bir ses tonuyla, mahremiyeti, duayı ve bahşi seçmişti Tenzile Anne... Her çocuk, anasının devamıdır toprağın içinde uyuyan tohum gibi... Kökü sağlam, dalları göklere doğru yükselmiş, meyve yüklü bir ağaca dönüşmekse elbette gayret, irade ve rikkatli bir terbiyenin içinden geçer.

Başbakanımız Tenzile Anne'nin ayakları altından tüten cennet kokularıyla son kez vedalaşırken, Allahın rahmeti, Resulullah'ın şefaati, üzerine olsun diyoruz...

‘Yüreğim ağzımda Tayyibimi beklerdim'

Tenzile Erdoğan'ın 1980 askeri darbesi öncesi anarşi döneminde, siyasetle uğraşan oğlu Tayyip Erdoğan'ın yolunu nasıl gözlediğini şu sözlerle anlatmıştı: “O günlerin sıkıntısını anlatamam. Evimizin iki tarafı balkondu. Bir tarafa çıkarım, gır gır gır silah sesleri. Diğer tarafta çıkarım yine aynı. Kulakları sağır edercesine silah ve patlama sesleri. Nasıl dayanırsınız bu acıya. O kötü anarşi zamanları. Her gün bir şey duyuyorsunuz. Yüreğim ağzımda, beklerim Tayibimi. O günlerin sıkıntısı başka bir şeye benzemez. Her gece, sabahlara kadar gözümü kırpmadan beklerim onu. Her gün, sanki ondan kötü bir haber gelecek sanırdım. Ama ona ne kadar gitme desem de, beni dinlemez. İnandığı davada mücadelesine devam ederdi. Oğlum, o gün bugündür aynı koşturmacayla gidiyor. Doğru düzgün bilmem ki bizimle uzun uzun otursun. Biz de belki bir Cumartesi Pazar olur da evde durur diye hala bekliyoruz. O günlerde nasılsa bugün de işini sürdürüyor.”

‘Anneciğim olur böyle şeyler, sen üzülme'

Başbakan Erdoğan'sa, annesiyle 1980 dönemindeki ilişkisini şöyle anlatıyordu: “Zavallı anneciğimin gözyaşları hiç dinmedi. Siyasete atıldıktan sonra yaşadıklarım onu çok üzdü. Televizyonda benimle ilgili bir haber duyduğunda Hep ağlıyor. ‘Oğlum senden ne istiyorlar' diye. Ben de onu öyle görünce sarılıp ‘Anneciğim olur böyle şeyler, üzülme' diyerek teselli ediyorum.”

Sibel Eraslan - Star