Aristoteles, fakirliğin suçun ebeveyni olduğunu düşünür. Elbette suç işleme eğilimi ve yoksulluk arasında bir bağlantı kurmak mümkün. Karolinska Enstitüsü’nde çalışan Amir Sariaslan’ın hazırladığı ve British Journal of Psychiatry dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmanın sonuçları uyuşturucu ve şiddet söz konusu olduğunda durumun farklı olabileceğini ortaya koyuyor.

İskandinav ülkelerin vatandaşlarıyla ilgili topladıkları verilerden faydalanan Sariaslan ve takımı İsveç’te 1989 ve 1993 yılları arasında doğan yarım milyon çocuğu inceleme şansı bulmuş. Kişilerin ailelerine ait yıllık gelirleri, eğitim hayatları ve cezai durumları ele alınırken kardeşlerin durumları da irdelenmiş.

İsveç’te sorumluluk alma yaşı 18 değil, 15. Araştırmanın parçası olan vatandaşların 15 yaş sonrası dönemdeki 3,5 sene boyunca süren aktivitelerine dikkat edilmiş. En fakir ailelerin çocukları diğerlerine göre 7 kat fazla şiddet ve suç eğilimi gösterirken 2 kat fazla uyuşturucuya bağlı suç eğilimi sergilemişler.

Sonradan zengin olan ailelerin çocuklarının da suç eğilimine sahip olduğunu gözlemleyen Sariaslan, belki de ailenin gelir durumunun belirleyici olmadığını düşünmeye başlamış.

Aile kültürü “kalıcı” olabilir. Yani, bülbülü altın kafese de koysak… Ya da çocuğu mahalleden çıkarsak da mahalleyi çocuğun içinden çıkaramıyorsak…

Suç eğilimini tetikleyen genetik yapılanmaların olduğuna dair araştırmaları düşünürsek, birinin fakir olması onu suça itiyor ve bu kişi aynı zamanda iyi para kazanmasını sağlayacak davranışları sergileyemiyor. Durum,  kısaca kısır döngü.

Toplum mühendisleri bu fikirlerden pek hoşlanmıyorlar. Çünkü iyi gelir düzeyinin insanların “özünü” değiştiremediği gerçeği ideal toplum yaratma hayalini baltalıyor. Öte yandan, İsveç gibi zengin ülkelerde bile insanların davranışlarını kontrol edemedikleri durumların ortaya çıkması genetikse, demek ki mutlu ve suçtan arınmış bir dünya kurmak neredeyse ütopik.

Fakirlikle suç arasındaki ilişkiyi inceleyen yeni araştırmalar da bu verileri desteklerse insana dair fikirlerimizi ve felsefi yaklaşımlarımızı gözden geçirmemiz gerekecek.