Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor. Güven duygumuzun adeta yerle yeksan olduğu bu süreç, tek tek hepimizin psikolojisinde de giderek derin yaralar açıyor. FETÖ ile mücadele adı altında masum insanlara yönelik suçlamalar, adeta bulaşıcı bir virüsü tetikliyor! Biz halk dilinde buna “FETÖ Korkusu Virüsü” diyoruz. Peki uzmanı ne diyor? Ne öneriyor? Uzman Psikoterapist Çağatay Öztürk'e sorduk. İşte o röportaj:

LİTERATÜRE GİRİYOR

■ 15 Temmuz'da toplumsal bir travma yaşadık. Şimdi ise tifo virüsü gibi topluma yayılan bir FETÖ virüsü korkusu var. Bunun psikolojideki tanımı nedir?
Siz buna FETÖ virüsü diyorsunuz. Ama ben bunun adını buldum ve İngiltere'de üniversitede de onaylatmak için gerekli çalışmaları başlattım. FETÖ Sendromu diyoruz biz buna. Bu sendrom bunalım demektir. Buhran demektir. Başka deyişle; bir tür tekrarlayan depresyon gibi bulaşıcı bir durum bu. Yıllardır hep konuşulan derin devlet vs. meselesi üzerinden insanlar kendi kendilerine hikaye de yazabiliyorlar ve korkularını arttırıyor. Çünkü bu bir duygu hali ve duygu dediğiniz de bulaşıcı bir şeydir. Birbirimizin enerjisini çok çabuk kaparız. FETÖ Sendromu'nun hızla yayılmasının nedeni de bu aslında.

EKONOMİNİN YÜZDE 10'U

■ FETÖ Sendromu nedeniyle size gelen insanlar var mı? 
Hem de çok hatırı sayılır insanlar geliyor. Bu insanların ortak özelliği; hepsinin de Türkiye'den kaçmak, yurtdışına gitmek için planlar yapıyor olmaları! Ciddi paralarla!.. Bu paralar öyle böyle paralar değil, ülkenin ekonomisini sarsacak boyuttaki rakamlardan söz ediyorum. Hiç abartmıyorum; bu konuda danışmanlık verdiğim insanlar Türkiye ekonomisinin yüzde 10'unu kapsıyor! Bu insanlar daha çok Florida'ya gidiyorlar mesela. Özellikle Miami çok tercih sebebi. Los Angeles'a gidenler var. Art arda yaşanan saldırılara rağmen Londra'ya gidenler var, İsviçre var, Almanya var. Çünkü oralarda baş etme yöntemleri farklı. İnsanlar da, devleti yönetenler de duygularıyla hareket etmiyorlar. Duygu ve durumu ayırabiliyorlar. Bu ayrım aslında en çok bize lazım. Çünkü bizim gibi ülkelerin hiç böyle bir lüksü yok. Böyle bir sendromla bir anda Borsa'nın durmasının ne kadar büyük zararlara yol açtığını biliyoruz. Dolayısıyla duygu değil, durum odaklı hareket etmeliyiz.

RİSKLE KARŞI KARŞIYAYIZ

 FETÖ Sendromu'nu yaşayanlardan önce, bizi yönetenlerin danışmanlık almasında fayda var o zaman…
Aynen öyle… Bugün çok önemli ülkelerden ülkemize yapılacak olan yatırımların ertelenmesi gibi bir riskle de karşı karşıyayız. Biz bu ülkelerin güvenini kazanmak zorundayız. İstanbul gibi bir şehre sahip olan, Türkiye gibi bir konuma sahip olan bir ülke olarak, devlet büyüklerinin telkin yolu ile halkı rahatlatmaları gerektiğini düşünüyorum.

PARANOYA UYARISI

■ Peki FETÖ Sendromu'na yakalanan insanların ortak korkusu nedir?
FETÖ Sendromu toplumda “maskeli depresyon” dediğimiz gizli bunalımı ya da “majör depresyon” dediğimiz ağır bunalımı ve ilaç gerektiren rahatsızlıkları tetiklerken, paranoyak, yani şüphe kaynaklı kaygı gibi bazı duygu durumlarını da ileri derecede tetikliyor. Örneğin; bir danışanım bacağı kırıldığında bir anda evine en yakın hastanenin FETÖ bağlantısı olması ihtimaliyle o hastaneye gitmek yerine, daha uzak bir hastaneye gitmeyi tercih ettiğini kaygı içinde anlatmıştı. Bir diğer danışanım uzun süredir alışveriş yaptığı marketin FETÖ bağlantılı olma ihtimali nedeniyle, marketini değiştirdi. Birçok kişi FETÖ bağlantılı olduğunu düşündüğü TV kanalından artık haber izlemediğini tekrarlayıp duruyordu. Kısacası bu sendrom toplumun ruhsal dengesini bozarak, toplumda duygu durum bozukluğuna yol açtı.

DEMOKRASİ VURGUSU

■ Haksızlığa uğramak insan psikolojisinde nelere yol açar?
Bir; güvensizliğe yol açar. İki; paniğe yol açar. Üç; en ufak bir olay karşısında bile baş kaldırmaya döndürür. Ben işim gereği her gün akşama kadar bu tür duyguları irdeliyorum ve inceliyorum. Hatta son kitabımda; “Haklı mı olmak istiyorsunuz, mutlu mu olmak istiyorsunuz” diye bir bölüm açarak anlattım ben bu psikolojiyi. İnsanların haklılık-haksızlık konusunda haklarını savunmaları sağlıklı bir davranış biçimidir. Ama yanlışa yanlışla yaklaşmayı da asla doğru bulmuyorum. Bugün biz demokrasiden bahsediyoruz, Avrupa Birliği'nden bahsediyoruz, Birleşmiş Milletler'den bahsediyoruz. Bütün bunlar dünyanın refahı için çalışan topluluklar. Oralarda var olmak adına bence ilk önce medeniyeti elden bırakmamalıyız. Zaman zaman yaşam bize adil davranmayabilir. Ama evrenin mesajlarını okumayı da ihmal etmeyelim. Mesela şuna inanabiliriz hepimiz; negatif bir şey yaşadığımızda altında mutlaka pozitif bir şey var.

ÇAĞATAY ÖZTÜRK KİMDİR?

Üniversite eğitimini İngiltere'de tamamlayan Uzman Psikoterapist Çağatay Öztürk, yüksek lisansını Middlesex Üniversitesi'nde psikoanaliz alanında yaptı. Daha sonra Oxford Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. İngiltere'de bulunan Complimentary Medical Association'ın (Tamamlayıcı Tıp Derneği) üyesi olan Öztürk, doktora çalışmasını ise Middlesex Üniversitesi'nde sürdürüyor.

ATATÜRK, HER MİLLETİN İDOLÜ  OLMASI GEREKEN ÖZEL BİR LİDER

■ Peki Polyannacılık mı oynayacağız? 
Atatürk'ü örnek alalım… Atatürk bugün de her milletin, hatta her insanın idolü olması gereken çok özel bir lider. Çünkü bütün olumsuzluklarda yılmamış, şükredebilmiş, ama alınacak bütün önlemleri de almış bir insandan söz ediyoruz. Çok duygulu bir adammış, ama duygusal olmamış devlet işlerinde. Batı'nın son 30 yıldır yaptığı durum odaklı yönetimi o yıllar önce yapmış. Onun için de 100 yılın lideri seçilmiş. Peki bir devlet adamı olarak hiç mi sinirlenmemiş, hiç mi kötü söz söylememiş? İnsan sonuçta. Mutlaka söylemiştir diye ben çok araştırdım ve buldum. En ağır sözü neymiş biliyor musunuz? “Bu söylediğiniz çok mantıksız!” Bu kadar. Peki nasıl yönetmiş öfkesini? Negatif yaklaşarak değil, durum odaklı yaklaşarak ve sonuca gitmiş. Onun için de böyle bir cumhuriyet kurulmuş. Bu da gösteriyor ki karma diye bir şey var. Bunu kimse unutmasın!..

■ Nedir karma?
Karma; yaşadığımız şeyin bir süre sonra bedeli olduğu. İster olumlu, ister olumsuz her şeyin bir bedeli var. Mesela size samimiyetle şunu da itiraf edeyim: FETÖ Sendromu nedeniyle sizinle röportajım olduğunu bilen dostlarım uyardılar beni; “Aman kötü bir şey söyleme, senin de üstüne gelirler” diye. Toplum nasıl bir noktada düşünebiliyor musunuz? Kaldı ki ben bu işin ilmini okudum. Görevimle ilgili söylediklerimden ötürü başıma herhangi bir şey gelecekse, “Yaradan'ın bir bildiği var demek ki” derim ve kabullenirim. Haksızlığa uğrayan ve bugün cezaevlerinde olan herkes için de şunun altını çizmek istiyorum; asla manevi taraflarını bırakmasınlar. Önce Sen adlı son kitabımda da yer verdiğim 3T formülünü uygulasınlar… 1-Tedbir. 2-Teslimiyet. 3- Tevekkül.

HALKTA GELECEK KAYGISI VAR, BİZİ YÖNETENLERE ÇOK BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR

■ Nasıl baş edeceğiz bu FETÖ Sendromu ile?
Bir kere şunu unutmayalım; herkes tam tersinin doğru olduğunu zannetse de, aslında olumlu düşünceye adaptasyon her zaman daha kolaydır. Şöyle bir örnek vereyim; rahatsız bir yatağa mı daha kolay alışırsınız, yoksa çok rahat ve konforlu bir yatağa mı? O nedenle ben toplumda baş gösteren bu FETÖ Sendromu meselesinin her ne kadar çığ gibi büyüyen bir sendrom olsa bile, aşılabileceğine inanıyorum. Tabii burada terapi noktasında bize olduğu kadar, devleti yönetenlere de çok büyük iş düşüyor.

■ Ne gibi mesela?
Bir takım insanlara, bir takım soruşturmalar açılıyor. Bu kişilerle ilgili yargılamalar devam ederken, Batı toplumlarını örnek almaları lazım. Avrupa'da İngiltere, Fransa gibi ülkelerde de bu tür olaylar oluyor. Ama bu olaylarla ilgili soruşturma süreci devam ederken, toplum hep rahatlatılarak ilerletiliyor. Bakın bu sendromu yaşayan insanlar, sendromlarını özellikle de gelecek kaygısıyla çok içselleştirebiliyorlar. Çünkü biz çok duygusal bir toplumuz. Yani olaylar karşısında durum odaklı düşünmek yerine, duygu odaklı düşünüyoruz. Eğer buna tıbben bir isim vermek gerekiyorsa; bunun diğer bir adı da “Duygu Durum Bozukluğu”dur. Duyguların bu kadar uç boyutlarda yaşanması doğal olarak olumsuz bir durum karşısında FETÖ Sendromu gibi sendromlar yaratabiliyor. FETÖ Sendromu hiçbir şekilde hafife alınacak bir durum değil.

MİLLETİN SANDIĞI GİBİ YENİ NESLİN AKLI BEŞ KARIŞ HAVADA DEĞİL

■ FETÖ Sendromu'na yakalanmanın bir yaşı var mı? Ya da hangi kuşak bu sendromdan daha çok etkileniyor?
Bir kere yeni nesil bizim çok ilerimizde bunu altını çizerek söylemek istiyorum. O kadar aşmışlar ki. Öyle farklı, öyle güzel bir dünyaları var ki, ben onlar adına her gün biraz daha fazla umutlanıyorum. Milletin sandığı gibi akılları beş karış havada filan değil. Ya da sadece Amerikan müzikleriyle dans etmiyorlar. Onlar bir yandan Amerikan müzikleriyle dans ederlerken, bir yandan da Türk marşı ile bayrağımızı dalgalandırıyorlar. O nedenle ben Ulu Önder Atatürk'ün kurmuş olduğu cumhuriyetimizin yeni nesil tarafından çok daha güzel yerlere taşınacağından en ufak bir kuşku duymuyorum.

■ Peki “FETÖ Sendromu eşittir korku” dersek eğer, biz bu korkuyu nasıl yeneceğiz?
Korkuyu tanımlayalım önce. Korku doğuştan getirdiğimiz bir özelliğimiz mi, yoksa sonradan mı oluşuyor? Doğrusu şu: Korkular doğuştan getirilmez. Sonradan oluşur. Deneyimlerle oluşur. Sonradan oluşan duygular da mutlaka tedavi edilebilir. Korku korkaktır. Dolayısıyla korkularınızı korkutmanız gerekir. Sizi var etmeyen bir şey yok da edemez. Korkuyorsanız, ilk önce var ediliş biçiminizi sorgulayacaksınız. Halk arasında “Allah korkusu” sözü bu nedenle söylenir. Allah var ettiyse, yok da edebilir diye insanlara Allah korkusu hatırlatılır. Onun dışındaki korkular, gerçekle ilgisi olmayan, kendi ürettiğiniz olumsuz enerjiden ibarettir.

RÖPORTAJ: Nil SOYSAL/SÖZCÜ