ECE GÖKSEDEF / ÖZEL HABER
[email protected]

15 Ocak cumartesi günü Kadir Has Üniversitesi’nin Cibali Kampusu’nda, İstanbul Vali Yardımcısı’nın ve Sosyal Hizmetler Kadın Konukevleri’nden yetkililerin de hazır bulunduğu, akademisyen ve kadın aktivistlerin konuşmacı olarak katıldıkları, ‘2010’lu yıllarda Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Konferansı’ gerçekleştirildi.

HABERTURK.COM da, kadına yönelik şiddetle mücadelede bugün gelinen yerin konuşulduğu, yapılması gerekenlerin, devlet kurumlarına ve vatandaşlara düşen görevlerin tartışıldığı konferanstaydı. Konferansta ayrıca, kadın sığınma evlerinden kadınların düşünceleri, Türkiye’de yaşayan kadınların ‘şiddet’ sorununa bakış açısını inceleyen araştırmalar, bu konuda tutulmuş istatistikler, medyanın konuya yaklaşımı ve en önemlisi ‘erkeklik, erkeklerin şiddet eğiliminin sebepleri’ gibi konulara da değinildi.

İşte konferanstan çıkan çarpıcı notlar:

NEREDEYSE HER İKİ KADINDAN BİRİ FİZİKSEL CİNSEL ŞİDDET MAĞDURU
Konuşmacılar arasında, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nden Okay Baş da vardı. Baş, son 12 ayda, 24 bin kişi üzerinde yapılan aile şiddet araştırmasının sonuçlarını dinleyicilere aktardı. Buna göre aile içi şiddete maruz kalan kadınların oranı en fazla Kuzeydoğu Anadolu’da (%53). Kuzey doğu Anadolu’yu Orta Anadolu (%50) ve Orta Doğu Anadolu (%47) takip ediyor. Bu oranın en düşük olduğu bölge Batı Marmara’yken (%25), İstanbul’da oran %31.

Fiziksel cinsel şiddete maruz kalan kadınların %48’i, 45-59 yaş aralığında. Türkiye’de fiziksel cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı %42. Duygusal şiddet mağduru kadınlar Türkiye’deki kadınların %44’ünü oluştururken, ekonomik şiddet mağduru kadınlar ise % 37 oranında. Eşine göre daha fazla para kazanan kadınlar, araştırmaya göre 2 kat daha fazla şiddet görüyor.

Türkiye’de her 10 kadından biri de, gebelikte fiziksel şiddete maruz kalıyor.

"ERKEKLER EV İŞİ YAPAR MI?"
Aynı araştırmaya göre, kadınlara sorulan sorulara evet yanıtı verenlerin oranları şöyle:

Erkekler ev işi yapmaz %32
Kadın, eşiyle tartışmamalı %49
Erkekler kadınlardan sorumludur %47
Erkekler kadını dövebilir %14
Paranın nasıl harcanacağına erkek karar vermelidir %33
Kadın cinselliği reddedemez % 30

Uğradığı şiddet sonucu intihar teşebbüsünde bulunan kadınların oranı %12’yken, hayatına son vermeyi düşünenler ise %33’ü oluşturuyor.

KADINLARA GÖRE ŞİDDETİN NEDENLERİ...
Kadınlara sorulan bir diğer soru da, erkeklerin şiddet göstermesinin nedenleri… Kadınlara göre sorunların başında, erkeğin kendi ailesiyle yaşadığı sorunlar geliyor. İkinci sırada ise maddi sıkıntılar var. Bunların dışında çocuklarla ilgili sorunlar ve kıskançlık da aile içi şiddete sebep olabiliyor. Bu sorunların hiçbirisi ne olursa olsun şiddete sebep olarak gösterilemez, hiçbir olay şiddeti meşrulaştıramazken, kadınların %9’u da, hiçbir sorun yokken şiddet görmelerine şaşırıyor…

İçişleri Bakanlığı Kadın Sığınma Evleri eski Proje Koordinatörü ve CHP Kadın Kolları Genel Sekreteri Nazik Işık da, konuşması sırasında, sığınma evleri ve kadının korunması konusunda en büyük engel olan bütçeyle ilgili sıkıntılara değindi.

“CEDAW’a göre kadına yönelik şiddet ayrımcılıktır ve ayrımcılık suçtur. Bu sebeple devletin bu ayrımcılığı yapanları cezalandırması, ayrımcılığa uğrayanları ise koruması gereklidir. Fakat bu konuda yapılmış hiçbir çalışma olmadığı için, sıfır şiddet için yapılması gerekenlerin maliyeti devlet tarafından bilinmiyor. İhtiyaç analizi yapılmalı ve bu konuda ilk başvurulan polislere eğitim verilmeli.”

Işık, aynı zamanda, şiddet gören kadınların büyük bir kısmının hiçbir yere başvurmadığını, ‘Kadın Hizmetleri’nin hala SHÇEK bünyesinde ‘Aile Bütünlüğünü Koruma Dairesi’ altında olduğunu vurguladı.

SIĞINMA EVLERİ 'ÇOCUKSUZ ALANLAR' MI?
Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Songül Sallan Gül, devlet destekli olarak yaptığı araştırmanın sonuçlarını sundu. Şiddet gören ve korunma ihtiyacı olan kadınların gidebilecekleri tek yer olan sığınma evleri, Türkiye’de hem sayı hem de şartlar bakımından oldukça eksik. Sallan Gül hem bu konuya, hem de kadınların sığınma evlerine bakışına değindi. Tek tip sığınma evi olduğu için Türkiye’deki farklı statüdeki, farklı kültürdeki kadınların bu evlere bakışını değiştirdiğini ve arayıp sığınma istemeye çekindiklerini ortaya çıkaran araştırma, bu evlerde kalan 134 kadınla görüşülerek yapılmış.

Sığınaklarda çocuklara yönelik olanaklar olmadığı ve çoğunlukla çocuksuz kadınlar tercih edildiği için, kadınlar orayı ‘çocuksuz bir alan’ olarak düşünüyor. Tasarruf ilkesi gereği 50 yaş üstü kadınların da sığınaklara alınması tercih edilmiyor. Genel olarak eve dönüşü temin edilebilecek olan kadınlar kabul ediliyor.

“BURAYI, ŞEY YAPAN KADINLARIN KALDIĞI BİR YER SANIYORDUM”
Sallan Gül’ün araştırmasında, sığınma evlerinde kalan kadınların görüşlerine birebir de yer verilmiş. Bu kadınları dinledikten sonra başka bir söze hacet kalmıyor… İşte görüşlerden bazıları:

“Kadınız diye bir şey yapamayacağımızı, illa yanımızda erkek olması gerektiğini düşünüyorlardı. Ama burası bir hayat okulu. ‘Sizlerin birer kadın olarak başaramayacağınız şey yok’ diyorlar bize.”

“Yatacak yerimiz, ekmeğimiz var, başka ne ister ki insan?”

“Burada güvendeyiz. Parkta kalırken korkuyla yaşıyorduk, uyuyamıyorduk.”

“Burayı şey yapan kadınların kaldığı, polislerce korunan bir yer sanıyordum”

“Burada benimle birlikte ağlıyorlar, ben ağlayınca onlar da ağlıyor… Allah onlardan razı olsun.”

ERİL ŞİDDET, PORNOGRAFİ VE FUTBOL FANATİZMİ BAĞLANTISI
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Serpil Sancar, son 4 yıldır ‘erkeklik’i inceliyor. Profesör, Şiddete maruz kalan kadınlar yerine, buna sebep olan erkekleri incelemeyi seçmiş. Sancar, militarizm, futbol fanatizmi ve pornografinin tüm bu şiddet olaylarıyla bağlantılı olduğunu savunuyor ve ekliyor: " 'Kışkırtılmış erkeklik'i tetikleyen askerliğin 'sözleşmeli er modeli'ne dönmesiyle birlikte, süper eğitilmiş erkek, şiddete daha eğilimli 'süper erkeklik' modelini doğuracak ve bu da kamusal alana yansıyacak."

Sancar’a göre, futbol maçlarından önce yapılan gösteriler, toplanan kalabalıkların ortaya çıkardığı şiddet olayları da ‘toplantı, gösteri ve yürüyüş yasası’na göre ele alınmalı ve cezalar sorumlulara bu yasa çerçevesinde verilmeli.

Bugünlerde konuyla ilgili yapılan en büyük yanlışlardan biri de din hizmetleri. Çünkü aileyle ilgili sorunlar Diyanet’in sorumluluğuna geçmiş durumda. Sancar’a göre, dinin de ‘kadınla ilgili iki sözü vardır: Tesettür ve kocaya itaat’. Bu da doğrudan aile içi şiddetle ilişkilendirilebilir.

Kadının İnsan Hakları Derneği’nden Pınar İlkkaracan ise, Türkiye’de 2004’e kadar kadın konusuyla ilgili ciddi yasalar çıktığını, ilerleme gösterilirken birdenbire karşı direnişle karşılaşıldığını belirtti. İlkaracan’a göre, çıkan yasalar bazı devlet kurumlarını ideolojik olarak rahatsız etti.

“TOPLUMSAL LİNÇ KÜLTÜRÜ TIRMANIYOR”
Ankara’daki feminist örgütlerden Feminist-biz’den Gülistan Aydoğdu, konferans sonunda yapılan forumda şu görüşlerini dile getirdi:
“Polis ve asker şiddet odaklı eğitiliyor. ‘Kadın-çocuk fark etmez, polis halleder’ deyince de devlet içi şiddet meşrulaştırılıyor. İçki içenlere, eşcinsellere, Kürtlere, Romanlara karşı bir toplumsal linç kültürü gelişiyor. Bunlar hep devletin ideolojisinden temelleniyor. Oysa ki şiddetsizlik devlet politikası haline gelmeli, yoksa polise ve askere verdiğin eğitim de uçup gidiyor. Kavaf diyor ki, ‘insanlar evlenmediği için devletin üzerine yük biniyor’. Böyle bir mantığı var devletin.”

Konferansı düzenleyen Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Ülfet Taylı da forumda devletin kadın politikasına ilişkin görüşlerini dile getirdi.
“Kaynakların kadından yana kullanılmasını istemiyorlar. Kadınlar kendileri özne olduklarını hatırlamalı, devletten ve partilerden bağımsız bir duruş ortaya koymalı, güçlü olmalı. Biz 20 yıllık sürede bu noktaya gelebildik çünkü kolektif yürümeyi başardık.”

(Habertürk)