İş kazalarının birçok nedeni olmakla birlikte bu nedenlerin başında işçilerin yaptıkları işle ilgili eğitimsizlikleri ve dikkatsizlikleri ile işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almamaları gelmektedir. Ülkemizde iş kazalarının oranı gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında oran yüksektir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2008 yılı verilerine göre 2008 yılında toplam 72963 iş kazası yaşanmıştır. İş kazaları sonucunda 865 kişi hayatını kaybetmiştir. Son zamanlarda Bursa ve Balıkesir deki bazı maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarında maalesef işçilerimiz hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu durum, başta can kaybına uğrayanların yakınları olmak üzere hepimizi derinden üzmüştür. 

İş kazalarını önlemeye yönelik düzenlemeler ve sorumluluklar
Son yıllarda iş kazasını azaltabilmek için iş mevzuatında önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu bağlamda 26.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ile 01.01.2009 tarihinden itibaren çalıştığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmayacağı hükmü getirilmiştir. Mevzuatımıza göre çalışanların ağır ve tehlikeli işlerde çalışabilmeleri için mesleki eğitim ile iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almaları gerekmektedir.
4857 sayılı İş Yasası 83.maddesi ile işçiye iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasını isteme hakkını getirmiştir. Yasa koyucu bu düzenleme ile iş sağlığı ve güvenliğini korumak için bireyin kendisine de sorumluluklar yüklemiştir.  İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği açısından sağlığını bozacak veya vücut bütünlüğünü tehlikeye sokacak yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalan işçi, iş sağlığı ve güvenliği kuruluna başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul aynı gün acilen toplanarak kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar işçiye yazılı olarak bildirilir. İş sağlığı ve güvenliği kurulu ile işveren veya vekilinin işçinin başvurusuna ilişkin yazısına ne kadar bir sürede cevap verecekleri Yasa’da belirtilmemiştir. Bize göre konu insan yaşamını ilgilendirdiği için kurulun veya işveren/vekilinin mümkün olan en kısa sürede işçinin talebine cevap vermeleri gerekir. İş sağlığı ve güvenliği kurulu, işçinin talebi yönünde karar verirse işçi, gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbiri alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. İşçinin çalışmadığı süre içerisindeki ücret ve diğer hakları saklıdır. İşçi, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınıncaya kadar geçecek sürede çalışmadığı günlerin ücret, ikramiye ve diğer haklarını işverenden talep edebilecektir. Çalışılmayacak olan sürenin yasada ne kadar olacağı açıkça belirtilmediğinden iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tedbirler alınmadığı sürece işçinin çalışmadığı günlere ilişkin ücretleri ve diğer hakları ödenecektir. Ayrıca işçi işyerinin bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili bölge müdürlüğüne de dilekçe ile başvurup işyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin olmadığını belirterek, bu durumun giderilmesini isteyebilir. Yasanın vermiş olduğu bu haklardan çalışanlarımızın büyük bir kısmı maalesef bilgi sahibi değildir. Bu hakkın çalışanlar tarafından etkin bir şekilde kullanılması iş kazalarının azalmasına katkı sağlayacaktır.
4857 sayılı İş Kanunu’na göre işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdürler.
İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.
Devlet, iş kazalarını önlemek ve çalışma hayatının düzen içerisinde yürümesini sağlamak amacıyla çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder. Devlet bu ödevini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yapılır. İş Kazalarının önlenmesi konusunda iş müfettişleri bu alanda en deneyimli kamu görevlileridirler. İş müfettişleri bugüne kadar iş kazalarının önlenmesi için bilgi birikimlerini işçi ve işverenlerle paylaşarak kazaların önlenmesinde büyük rol oynamışlardır. 

Türkiye iş teftiş kurumu kurulmalı
İş kazaları sonuçları itibarıyla o kadar önemlidir ki bu önemi sebebiyle iş sağlığı ve güvenliği sadece devlete bırakılamaz. Bu bağlamda sendikaların ve diğer bazı sivil toplum örgütlerinin de taşın altına ellerini koyma zamanı gelmiştir. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin de yönetiminde yer alacağı Türkiye İş Teftiş Kurumu vb. ad altında idari ve mali özerkliğe sahip Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı bir birim oluşturulmalıdır. Bu birime Bakanlık İş Teftiş Kurulu Başkanlığı bağlanmalıdır. Böyle bir yapıda sorumluluklar paylaşılacak, sivil toplum örgütleri aktif olarak yönetimde yer alacak, devlette her iş kazası sonucunda suç işlemiş insanlar gibi sürekli suçlanmayacaktır. Yönetimde katılımcılık iş sağlığı ve güvenliği alanında birçok sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Örneğin İngiltere’de çalışma hayatını teftiş eden birimin yönetim kurulunda değişik sivil toplum örgütleri mensupları vardır. Ülkemizde yönetiminde sivil toplum örgütlerinin yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumu gibi kurumlar vardır. 

İş kazasında kusurlu olan işverenin teşhir edilmesi
İş sağlığı ve güvenliğini yerine getirmeyip kazalara ve ölümlere sebebiyet veren ve bu durumun varlığı da yapılan yargılama sonucunda tespit edilen işverenler gazetelerde ilan edilmelidir. Yapılacak olan ilanın parası da bu işverenlerden tahsil edilmelidir. Şüphesiz ki böyle bir düzenleme sonucunda işverenler iş kazalarını önleme konusunda daha dikkatli olma yönünde gayret göstereceklerdir.

Eğitim ve bilinçlendirme
Her işyerinin başına devletin bir müfettiş tahsis etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla İş kazalarının önlenmesi, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması ve bu tedbirlere uyulması bir kültür ve eğitim meselesidir. İşveren önlemenin ödemekten daha kolay olduğunu, işçinin ise iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uymamasının sonucunu hayatı ile ödeyeceğini bilmesi gerekir.
Çalışanlarımızın iş hukukundan doğan hakları konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitim seviyelerinin yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun içinde devlete, sendikalara, meslek kuruluşlarına, basın ve yayın kuruluşlarına görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Yasaların çalışanlara vermiş olduğu ‘iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasını isteme hakkını’ işyerinde bu tür sorunlar varsa çalışan her birey kullanmalıdır. Herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi durumunda iş kazaları önemli ölçüde azalarak gelişmiş ülkeler ortalamasına hatta bu ortalamanın da altına düşmesi mümkün olacaktır.
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuat hükümlerine işçi, işveren ve ilgili diğer kesimlerin titizlikle uyması gerekir.
İşçilerin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmaması iş mevzuatında hukuki ve cezai yaptırımlara bağlanmışsa da bu durum doğrudan insan yaşamını ilgilendirdiğinden işverenlerin insan yaşamının kutsal olduğu gerçeğinden hareketle bu konuda sosyal sorumluluk bilinci doğrultusunda gerekli hassasiyeti göstermeleri gerekir. (Radikal)

Arif Temir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi