Orgeneral Eşref Bitlis’in ekibinde yer alan eski Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nun ölümü üzerindeki sır perdesi 17 yıl sonra aralanıyor. Ailesinin başvurusu üzerine klasik otopsi için 9 Haziran’da geçen günlerde kabri açılan ve ilk incelemede iki kaburgasında kırık, kürek kemiğinde de delik tespit edilen Çillioğlu’na ait olay yeri fotoğrafı dün Yeni Şafak gazetesinde yayımlandı. İddialara göre fotoğrafta intiharı yalanlayan, cinayet ihtimalini güçlendiren detaylar var. Çillioğlu’nun ölümünün aydınlatılması dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ekibinde yer alan ve 1990’lı yılların ilk yarısında şaibeli biçimde hayatını kaybeden 7 muvazzaf subayın aileleri için de umut oldu.

Bu yedi askerin şüpheli bir uçak kazasında ölen dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in ekibinde yer almasının dışında bir diğer ortak özelliği Kürt sorunu konusunda dönemin devlet politikalarından farklı düşünmeleriydi.

Nitekim son Ergenekon soruşturmaları sırasında gizli tanıklar ve Albay Arif Doğan’ın verdiği ifadelere dayanarak, Orgeneral Eşref Bitlis, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Albay Kazım Çillioğlu dosyaları yeniden raftan indi. Korgeneraller Hulusi Sayın, İsmail Selen ve Binbaşı Cem Ersever hakkındaki dosyalar halen sırasını bekliyor. Albay Rıdvan Özden’in dosyası ise Ergenekon soruşturması kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 2008’de gönderildi. Rıdvan Özden’in eşi Tomris Özden ise aynı yıl mahkemeye verdiği ifadede eşinin ölümüyle ilgili detaylı otopsi incelemesi yapılmadığını belirtmişti. Yeniden otopsi yapılmasını isteyen Tomris Özden’in bu talebi de henüz yerine getirilmiş değil. Eşinin ölümüyle ilgili sır perdesinin kalkması için Ergenekon kapsamında sonuç beklediğini ifade eden Özden, “Bu soruşturmadan yalan yanlış raporlar uydurulmayacaksa, gerçek ortaya çıkacaktır. Sorumluluğu olan herkesin cezasını bulmasını istiyorum” diyor.

Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis “Ümit etmek için birtakım verilerin olması lazım” diyor ve ekliyor: “Zamanın komutanları, tanıklar var. Onlar henüz çağrılmış değil. Savcılığın bu yönde inceleme yapması gerektiğini düşünüyorum.”

Babası Kazım Çillioğlu’nun şaibeli ölümünün aydınlatılması için 16 yıldır mücadele veren Gökhan Çillioğlu ise “12 Eylül referandumundan sonra dosyamızın sivil yargı tarafından incelenmesini talep ettik. Bulurlar veya bulamazlar çok şey beklemiyoruz. Haklı olduğumuzu biliyoruz. Kamuoyu bilsin, sır perdesi olarak kalmasın. Ancak umarım sorumluları da bulunur” diyor.

Konuştuğu için öldürdüler
JİTEM’in kurucularından Binbaşı Cem Ersever, 4 Nisan 1993’te Ankara’da ölü bulundu. Ersever, Diyarbakır JİTEM’in başındaki isimdi. Aynı zaman da Eşref Bitlis’in de ekibinde yer alıyordu. Kürt sorunu ve PKK ile mücadelede devlet politikasına aykırı fikirleri dillendirmeye başladı ve öldürüldü. Ersever’in yanı sıra sevgilisi ve yakın bir adamı da infaz edilmişti. 1990’lı yılların en karanlık cinayetlerinden biri olan bu cinayetle ilgili iddialar hiç bitmedi.

Cem Ersever’in yakından tanıdığı kişilerce öldürüldüğünden neredeyse herkes emin. Çünkü o dönem Ersever tehdit altındaydı ve çok tedbirliydi. Cem Ersever’i ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın öldürdüğü de iddialar arasında.

‘Öldürecekler diyordu’
Eşref Bitlis’in ekibinde yer alan bir başka isim Rıdvan Özden’di. Mardin’de JİTEM’in PKK ile koordineli yürüttüğü kaçakçılık ve uyuşturucu ticaretini ortaya çıkardı. 1995’te resmi açıklamalara göre PKK’nın kurduğu pusuda bir korumasıyla birlikte öldürüldü. Tomris Özden eşinin kendisine ‘Eşref Bitlis’in ekibinde olduğu için hedefte olduğunu söylediğini ve öldürülebileceklerini anlattığını’ açıkladı. Albay Özden dosyası da Ergenekon soruşturması kapsamında yeniden raftan indirildi.

Fotoğraf intiharı yalanlıyor
Yeni Şafak Gazetesi’nin haberine göre olay yeri fotoğrafı, Albay Kazım Çillioğlu’nun ölümünden hemen önce darp edilerek lojmanının içinde sürüklendiğini ortaya koyuyor.

Tunceli İl Jandarma Alay Komutanıyken 3 Şubat 1994’te lojmanında ölü bulunan Çillioğlu’na klasik otopsi yapılmadı. Çillioğlu’nun ölümünü ‘intihar’ olarak kayda geçti. Ancak Albay Çillioğlu’nun mezarı 17 yıl önce yapılmayan klasik otopsi için 9 Haziran 2011’de açıldı. Görevliler, ilk incelemede, Çillioğlu’nun iki kaburgasında kırık, kürek kemiğinde ise delik tespit etti.

Dün Yeni Şafak fotoğrafta Çillioğlu’nun yüzündeki darp izinin açıkça göründüğünü yazdı. Ayrıca Çillioğlu’nun öldükten sonra çevrildiği öne sürüldü. Fotoğrafta Kazım Çillioğlu’nun sağ elini kullanmasına karşın silahın sol tarafa düşmüş görünmesi ve halıda cesedin sürüklendiğini düşündüren izlerde dikkat çekiyor.

Tek kurşunla vurulan general
Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993’te Lice’de tek kurşunla öldürüldü. Resmî kayıtlara ‘PKK ile çatışmada şehit düşen en yüksek rütbeli asker’ olarak geçen olayın ardından ele geçirilen Kanas suikast silahı ortadan kayboldu. Yüksekova Çetesi’ni ortaya çıkaran Astsubay Hüseyin Oğuz’un, Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede “Aydın’ı bir PKK itirafçısı öldürdü. Aydın, terörle mücadelede şiddete karşı olduğu için öldürüldü” diye konuştu. Ergenekon davasında gündeme gelen cinayetin dosyası yeniden açıldı.

Hep karanlıkta kalan iki suikast dosyası yeniden açılacak mı?
Korgeneral Hulusi Sayın 1991’de Ankara’da evinin önünde öldürüldü. Gazeteleri arayan bir kişi eylemi Dev-Sol adına üstlendi. Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican olay yerinde Kürdistan Ulusal Kurtuluş örgütü’nün bir bildirisinin bulunduğunu açıkladı. İsmail Selen de emekli olduktan sonra 23 Mayıs 1991’de sahibi olduğu oto galeride öldürüldü.

Astsubay Hüseyin Oğuz, ifadesinde Hulusi Sayın ve Korgeneral İsmail Selen cinayetleri hakkında şunları söylemişti; “Birisi sağcı, birisi solcuydu. Bir zamanlar Jandarma’da Selenciler, Sayıncılar vardı. ideolojik olarak ikiye bölünmüşlerdi. Birinin katili bir astsubaydı. Birisi diğerine karşı misilleme olarak öldürüldü. Yani konu tamamen ideolojik.

Hüseyin Baybaşin Mahmut Övür’e verdiği röportajda Sayın’ın Dev-Sol tarafından öldürülmediğine dikkat çekmiş ve şunları söylemişti: “Sol örgütün Hulusi Paşa ile ne işi var. Her zaman devlet içindeki çeteler birilerini katlederken bir örgüt adı verirler. Onlar da üstlenir”. Baybaşin ayrıca Sayın’ın ağzından ‘Kürt sorunu Türkiye’yi bitirir, bu sorunu kendi içimizde çözmenin yolunu bulmamız lazım. İnsanları öldürerek, korucularla çatıştırarak bitiremeyiz.’ dediğini de aktırmıştı.

Soner Yalçın ise Binbaşı Cem Ersever’in itirafları adlı kitabında konuyla ilgili olarak “OHAL Bölge Komutanlığı görevinde bulunan Selen Paşa, PKK ile mücadele konusunda dönemin yöneticileriyle ters düştü. Emekli olduktan sonra ise, suikasta kurban gitti. Selen`in şüpheli ölümü ile ilgili olay kapatıldı.

Eşref Bitlis’in ölümünden sonra deliller hurdacıya gitti
Eşref Bitlis 1993 yılında kuşkulu bir uçak kazasında yaşamını yitirdi. Tuncay Güney’in, Ergenekon iddianamesine zemin hazırlayan 2001’deki ifadelerinde Eşref Bitlis ve Cem Ersever’i Ergenekon’un öldürdüğünü iddia etti. Ergenekon sanığı Albay Arif Doğan da benzer bir ifade verdi. Yüksekova Çetesi’ni ortaya çıkaran Astsubay Hüseyin Oğuz, Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede şunları söylemişti. “Bitlis, C-4 bombası ile öldürüldü. C-4, uçağa pilot elbisesi içinde sokuldu, Bursalı nöbetçi bir asker bunu gördü. Jandarma içinde de Eşref Paşa’nın suikastla öldürüldüğü kanaatinde olan pek çok insan var. Ancak ortaya çıkarılması istenmiyor.”

18 yıl sonra
Suikasttan 18 yıl sonra Ankara Cumhuriyet Savcılığı Bitlis hakkında yeniden soruşturma başlattı. Fakat suikastın ipuçlarını verebilecek uçağın enkazının hurdacıya satıldığı ortaya çıktı. Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Mehmet Özgür’ün, Bitlis’in uçağını inceleyen dönemin bilirkişilerinin de bilgisine başvuracağı öğrenildi.


Radikal