Savcıların ulaştığı deliller, Özbilgin'in Tokat'ın Zile ilçesindeki akrabalarını da umutlandırdı. Dinmeyen acılarının her 17 Mayıs'ta tazelendiğini anlatan Özbilgin'in amcasının oğlu Hüseyin Avni Özbilgin, cenaze töreninde bakanlara yapılan muameleyi ise halen unutamadığını söylüyor. 1960 darbesine yedeksubay olarak yakından tanıklık ettiğini belirten kuzen Özbilgin, "O dönemde yaşananları çok iyi biliyorum. Zemin hazırlanmış ve halk kandırılmıştı. Maalesef 4 yıl önce cenazesinde onların yüzlerini bir kez daha gördüm." diyor. 'Kamera bozuktu' iddiasına inanmadığının altını çizen Özbilgin, saldırganın binaya tabancayla nasıl girdiğini hâlâ anlayamadığını vurguluyor. Hüseyin Avni Özbilgin, kuzeninin MİT'te görevli ağabeyi Tuncer Özbilgin'in de şüpheli bir kazada öldüğü bilgisini verdi.

Türkiye, Mayıs 2006'da Danış-tay'da gerçekleştirilen saldırı ile karanlık bir sürece çekilmek istendi. Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in hayatını kaybettiği meşum olayın ardından bazı kesimlerin peşin hükümle sarf ettiği sözler hafızalardaki tazeliğini koruyor. Ancak Ergenekon savcılarının dosyayı yeniden açmasıyla kirli ilişkiler ağı bir bir çözülmeye başlandı.

Cinayetin üzerindeki sır perdesinin aralanması en çok Özbilgin'in Tokat'ın Zile ilçesinde yaşayan akrabalarını sevindirdi. İlk kez konuşan amcasının oğlu Hüseyin Avni Özbilgin, kuzeninin hayatındaki bilinmeyen yönlerini anlattı. Özbilgin'in babasının Ziraat Bankası'nda memur olarak çalıştığını ve bu nedenle hep Zile dışında yaşadığını kaydeden kuzen Özbilgin, tatillerde sık sık görüştüklerini vurguluyor: "Rahmetli Mustafa ile yaşlarımız birbirine yakındır. Küçükken babam onun büyük amcası olduğu için hep bizim eve gelirlerdi. Küçüklükten vefatına kadar sık sık görüşürdük."

Danıştay Hakimi'nin vefatının herkesi üzdüğünü kaydeden Hüseyin Avni Özbilgin, dinmeyen acılarının her 17 Mayıs'ta tazelendiğini vurguluyor. Kuzen Özbilgin, cenaze töreninde bakanlara yapılan muameleyi ise halen unutamadığını söylüyor. "Ben 1960 darbesine yedeksubay olarak yakından tanıklık ettim." diyen Özbilgin, şöyle devam ediyor: "O dönemde yaşananları ve Celal Bayar'a yapılan muameleyi çok iyi biliyorum. Bizzat şahit oldum. Zemin hazırlanmış ve halk kandırılmıştı. Maalesef 4 yıl önce cenazesinde onların yüzlerini bir kez daha gördüm. Orada Abdullah Gül'e ve diğer bakanlara yapılanları hepimiz gördük. 60 darbesini yaşadığım için o günkü olan olayları daha iyi değerlendirebiliyorum. Keşke cenazesi Zile'ye defnedilseydi. En azından o olaylar yaşanmazdı. Osmanlı'yı yıkan fikirler hâlâ devam ediyor. Bu, Türkiye için korkunç bir durum. Türkiye dünyanın cenneti bir karış toprağı bütün dünyaya bedel. Artık bunlarla uğraşmamız lazım. Dünya ilerliyor biz yerimizde sayıyoruz. Ben çok üzülüyorum."

Olayın üzerine korkulmadan gidilmesi gerektiğini anlatan Hüseyin Avni Özbilgin, merhumun avukat oğlunun da davayı takip ettiğine dikkat çekiyor. Ardından kanlı cinayet konusundaki şüphelerini sıralıyor: "Kamera bozuktu, diyorlar buna inanmak güç. Hem saldırgan tabancayla nasıl giriyor? Biz bunu anlayamıyoruz. Tüm bunlar aydınlatılmalı. Bu saldırı onun şahsına değildi. Şahsına olsa böyle zor bir yolu seçmezlerdi. Çünkü evinden yürüyerek Danıştay'a gelirdi. Hedefte olsaydı bunu daha kolay yapabilirlerdi. Bu bir oyundu ve amaç ses getirmekti."

'Saldırı ergenekon işi'

Yakın akrabalarından Hüseyin Çavdar da, kanlı saldırının her yönüyle aydınlatılması gerektiğini kaydediyor. Çavdar, "Kaos için mi öldürüldü tam olarak açığa çıkmış değil. Ama Ergenekon olduğu söyleniyor; ben de böyle düşünüyorum. Devlet bunun peşinde, mutlak şekilde aydınlığa çıkmalı. Suçlular cezasını bulmalı." şeklinde konuşuyor.

Yargıtay Başkanı: Her şey, net bir şekilde ortaya çıkarılmalı

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, TÜBİTAK'ın Danıştay saldırısıyla ilgili kamera görüntülerinin silindiği yönündeki tespitlerinin araştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkarılmasını istedi. Gerçeker, "Çıkması lazım, çünkü bu tür şer odaklarıyla mücadele etmenin başka imkânı yok." dedi. Danıştay'da Mustafa Yücel Özbilgin'i anma töreninden ayrılırken gazetecilere konuşan Gerçeker, "Kamera kayıtlarının silinmesi örgütlü bir yapı olduğunun göstergesi mi?" sorusuna şu karşılığı verdi: "Elbette bunlar araştırılacak. Yargılama devam ediyor."

Danıştay'a yapılan saldırıyla ilgili soru üzerine Gerçeker, konuyla ilgili çalışmaların devam ettiğini, şu anda bir netliğin olmadığını söyledi. Her şeyin net bir şekilde ortaya çıkması gerektiğini ifade eden Gerçeker, ancak o zaman bir değerlendirme yapılabileceğini belirtti. "Şu an kuşku var. Neyin ne olduğu belli değil." diyen Gerçeker, "Kamera kayıtlarının silinmesi örgütlü bir yapı olduğunun göstergesi mi?" sorusuna şu karşılığı verdi: "Bilemiyoruz. Bilmeden nasıl hüküm verebiliriz? Soruşturma bitmeden, tamamlanmadan karar vermek mümkün değil. Şöyle oldu, böyle oldu, önemli değil. Sonuçta bir meslektaşımız, hukukçu, mesleğinin zirvesine gelmiş, hayatı topluma hizmetle geçmiş bir insanı kaybettik. Bu çok kötü bir olay. Sebebi şudur, budur diye düşünmenin de bir anlamı yok. Elbette bunlar araştırılacak, gerçek ortaya çıkacak. Çıkması lazım, çünkü bu tür şer odaklarıyla mücadele etmenin imkânı yok ama şu anda hiçbir şey söyleme imkânına sahip değilim. Yargılama devam ediyor."

Danıştay 7. Daire Başkanı, TÜBİTAK raporunu görmezden geldi

Danıştay cinayetinin 4. yıldönümü töreninde yapılan konuşmalarda, menfur saldırıyla ilgili ilk kez Ergenekon'un adı geçti. Ankara'daki törende konuşan Danıştay 7. Daire Başkanı Turgut Candan, TÜBİTAK'ın OYAK Güvenlik'in kamera kayıtlarını sildiği yönündeki raporuna değinmezken, saldırıyı Ergenekon yapsa bile bunun Danıştay üyelerinin hedef gösterilmesi gerçeğini değiştirmeyeceğini iddia etti. İzmir'deki törende söz alan Danıştay 5. Daire Üyesi ve Yüksek Seçim Kurulu Başkan Vekili Kırdar Özsoylu ise Özbilgin'in cenazesinde bakanlara gösterilen tepkileri övdü.

17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan saldırının yıldönümü ve saldırıda hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin'i anma günü nedeniyle dün Danıştay'da tören düzenlendi. Geçtiğimiz yıl düzenlenen törende, Danıştay üyesi Salih Er, 'Bir düş gördüm' diye başlayan konuşmasında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı hedef almıştı. Er, "Türkiye'de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler." demişti. Bu yılki anma töreninde yapılan konuşmalarda ise TÜBİTAK'ın OYAK Güvenlik'in kamera kayıtlarını sildiği yönündeki raporunun etkisi gözlendi. Törende konuşan 7. Daire Başkanı Turgut Candan, saldırının sebebinin türban değil, Ergenekon olduğu yönünde açıklamalar yapıldığını vurguladı. Kurşunları kimlerin sıktığı, bağlantılarının kimler olduğu konusunun yargıda olduğunu ifade eden Candan, şöyle devam etti: "Bu konuda söz söylemek bize düşmez. Diyelim ki, kurşunları sıkan eli, varlığı iddia edilen Ergenekon kullandı. Bunun böyle olması, menfur saldırının, kimi basın organında senin ve arkadaşlarının hedef gösterilmesinin yarattığı uygun ortamdan yararlanılarak uygulamaya konulduğu gerçeğini değiştirir mi?''

Danıştay 2. Dairesi'nin okul yolunda başörtüsünü yasaklamasıyla ilgili verdiği kararın ardından Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını eleştiren Candan, "Eğer siyasetçiler, 'Danıştay Anayasa'nın gereğini yapmıştır. Esasen Türk milleti adına yargılama yapan Danıştay'dan laik, hukuk düzenine gönülden bağlı olan bizlerin beklediği de buydu' diye söylemde bulunmuş olsalardı, böyle bir başlık atılmamış olsaydı, saldırganlar eylemlerine uygun ortam bulabilirler miydi?'' ifadelerini kullandı.

Laikliğe saldıranların "halkın adam olması ve kendi aklını kendisinin kullanabilmesinden korktuğu"nu savunan Candan, Mustafa Yücel Özbilgin'i "son Kubilay" diye andı. Candan, konuşmasını "Karanlığı aydınlığa çıkarmak için yanan Kubilaylar asla unutulmaz. Ne seni ne de Kubilaylara kasteden Derviş Mehmetleri unutacağız." diyerek bitirdi.

YSK Başkan Vekili, cenazedeki tepkiyi övdü

İzmir'de düzenlenen törende konuşan Danıştay 5. Daire üyesi ve Yüksek Seçim Kurulu Başkan Vekili Kırdar Özsoylu ise ne saldırgan Alparslan Arslan'ın Ergenekon sanıklarıyla bağlantılarından, ne de silinen kamera kayıtlarından ne de TÜBİTAK raporundan söz etti. Özsoylu, hiçbir gücün Türk milleti adına yargı yetkisini kullanan mahkemeleri, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkelerinden, Atatürk'ün gösterdiği bilim ve akla dayalı yolda ilerlemekten vazgeçiremeyeceğini vurguladı. Özsoylu, "Halen mahkemede devam eden yargılama sürecini yakından takip eden meslek mensuplarımızın, hâkim ve savcıların sahiplenme duygusu, Danıştay'ımıza güven ve kurum bilinci açısından önemlidir. Aynı ilginin basın yayın kuruluşları tarafından da özenle gösterilmesini bekliyoruz." derken, cenaze töreninde bakanlara gösterilen tepki için ise ilginç bir yorum yaptı: "Saldırıdan sonra cenaze töreninde üzüntülerini paylaşan, Anıtkabir ziyaretinde saldırıyı kınayan duyarlı vatandaşlar ile toplumsal tepkilerini yasal zeminde gösteren kurum ve kuruluşları yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin teminatı olarak kabul ediyoruz."

Adalet Platformu, yüksek yargıyı, balık ve tuzla protesto etti

Kanlı cinayetin 4'üncü yıldönümünde Danıştay'da tören düzenlenirken, dışarıda ilginç bir eylem gerçekleşti. Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, darbecilerin yargılanması için Danıştay önünde 'kokmuş balık ve tuzla' protesto gösterisi yaptı. Omzunda bir poşetle Danıştay önüne gelen Çevik, "Tecavüze zulme sessiz kalan millete, vekillerine, Meclis'e çağrı; darbeciler azledilsin" dövizi taşıdı. Çevik, yanında getirdiği poşetten kokmuş balık ve tuz çıkararak kaldırıma bıraktı. Balığın baştan koktuğunu belirten Çevik, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Anayasa Mahkemesi'ni temsil eden kağıtların üzerini tek tek tuzladı. Daha sonra bir açıklama yapan Çevik, "Danıştay darbe planında ve diğer darbe planlayıcılarını şeytanın dostlarını ülkeyi terk etmeye, azle, istifaya, tövbeye davet ediyoruz. İşgal zalim ve lanet darbeciler, silahlı terör örgütünü savunanlar ve adaleti engellemek için F-16 uçuranlar, adil hakim ve savcıların görevlerini engelleyenler ve tüm bunlardan hesap soramayıp azledemeyenler de derhal istifa etmeli. 50 senedir darbeyle yönetiliyoruz. Darbeci zalimler hesap vermeden milletimizde huzur olmaz." EBUBEKİR ATMACA ANKARA

Sivil dernekler, faili meçhul cinayetleri adliye önünde kınadı

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi önünde toplanan bir grup, faili meçhul suçları işleyenlerin "insanlığa karşı suçlar"dan yargılanmalarını talep etti. "Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası" nedeniyle, İnsan Hakları Derneği (İHD), Yakınlarını Kaybedenler Derneği (Yakay-Der) ve Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (İCAD) adliye binası önünde toplandı. Burada grup adına İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri tarafından okunan açıklamada, 17-31 Mayıs günleri arasındaki "Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası" nedeniyle faili meçhul suçlarını işleyen asker, siyasetçi ve bürokratların "insanlığa karşı işlenen suçlar"dan yargılanması talep edildi. "Gözaltında kaybedilenlerin aileleriyiz, hak savunucularıyız." ifadesi kullanılan açıklamada, kayıp faillerinin isimlerinin "Ergenekon" davası iddianamesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile tanık ve itirafçıların ifadelerinde geçtiği iddia edildi. Ellerinde pankart ve kayıpların fotoğrafları bulunan gruptakiler, açıklamanın ardından dağıldı. İSTANBUL AA / Zaman