Başbakanımızın Afrika gezisinde basının en çok ilgisini çeken hususlardan biri Nijer'de 'Tuareg'lerdi. Aslında Tevarık diye bilinen bu topluluk Sahra'daki en ilginç kabiledir. Türkiye'nin tek Afrika tarihçisi ve yeni Çad Büyükelçisi Ahmet Kavas, "Osmanlı-Afrika İlişkileri" isimli kitabında Tevarıklar'ın Osmanlı ile münasebetlerini teferruatlı anlatır.

TEVARIKLAR

Tevarıklar, Büyük Sahra'nın batısında yer alan günümüz devletlerinden Libya'nın güneybatısında, Nijer'in kuzeyinde ve batısında, Nijerya ve Burkina Faso'nun kuzeyinde, Mali'nin doğusunda ve kuzeyinde, Cezayir'in güneyinde ve Moritanya'nın ise doğusunda yaşarlar. Büyük Sahra'nın batısında yaşayan bu topluluk kendi aralarında Kuzey ve Güney Tevarıkları diye ikiye ayrılırlar. Nijer, Nijerya, Mali, Burkina Faso ve Moritanya'da yaşayanlar Güney Tevarıkları oluştururken, Libya ve Cezayir'in bugünkü sınırları içinde yaşayanlarına ise Kuzey Tevarıkları denilmektedir. Osmanlı Devleti ile Hogar Tevarıkları arasındaki ilk münasebet II. Abdülhamid zamanında kuruldu. Çünkü 1876 senesinde Hicaz'a giden hac kafilesinin Gat civarında Ezgarlar tarafından saldırıya uğraması üzerine iki kabile arasında kavga çıkmış ve bunu yatıştırmak Osmanlı'ya düşmüştü.Fransızlar 1900'de bölgeye yerleşmeye başladılar. Bunun sonucunda Hogar Tevarıkları ne kuzey ne de güney pazarlarına girebildiler. Giderek şiddetlenen Fransız işgali, Kuzey Tevarıklarının en büyük lideri Şeyh Ekberi Yunus Ahitağıl (Heytağıl) Muhammed Biska tarafından Osmanlı Devleti'ne haber verildi. İstanbul'dan hem maddi hem manevi yardım bekleyen Şeyh Ahitağıl'ın, devrin şartlarına vâkıf birisi olarak maddi yardım konusunda fazla ısrarcı olmadığı, ifadelerinden anlaşılmaktadır. Ancak manevi yönden mutlaka kendileriyle ilgilenilmesi gerektiğini, zira yurdunu; Allah'ın ve Peygamberi'nin düşmanları olan Hrıstiyanlar'a çiğnetmediğinin üzerinde ısrarla durmuştur. Büyük Sahra'nın zor coğrafi şartlarında hayat süren Kuzey Tevarıkları, Fransızlar tarafından işgal edilmek üzere olan yurtlarının korunması için Fizan Sancağı'na bağlandılar.

GAT KAYMAKAMI

Libya ile Cezayir arasındaki sınırın Libya tarafında kalan Gat hâkimi ve halkı 1849, 1854, 1858 ve 1868'te olmak üzere Osmanlı'ya bağlanmak için dört defa müracaat etti. Trablusgarp Valisi Ahmed Rasim Paşa 1886 Eylül'ünde yazdığı bir raporunda bu kasabadan bahsederken Muhammed Safi'nin burayı kendi rızasıyla 1876'da Osmanlı Devleti'ne teslim ettiğini belirtmektedir. Kaza yapıldığı 1876 yılından 1886 yılına kadar Muhammed Safi el-Ensari Efendi Osmanlı Hükümeti'nin ilk Gat Kaymakamı oldu ve on yıl burada kaymakamlık yaptı. Büyük Sahra'nın en önemli ticaret merkezlerinden olan bu kasaba toprakları da Türk kanıyla sulandı ve burası her ne pahasına olursa olsun 40 seneye yakın bir süre devletin sınırları içinde tutuldu. Tevarıklar'ın zaman zaman buraya yaptıkları saldırılar karşısında Osmanlı askerlerinin canı pahasına korundu. Tevarıklar'ın bir kısmı Osmanlı idaresini isterken, diğerleri bölgelerini kendileri korumak istiyorlardı. Mutasarrıf Ali Bey ise sefer konusunda Devleti Aliyye'nin emrinin ulaştığını ve geri dönemeyeceğini bildirerek karşı çıkanlarla çarpıştı. Daha sonra sağlanan anlaşmanın ardından taraflar kendi bölgelerine çekildiler. Bu olumlu gelişme karşısında Ali Bey yanındaki Derviş Paşa'ya, "Derviş Efendi! Devletimiz Tevarık ülkesini cebine koydu, sana tebşir ederim" dedi.

Cami Baykurt ve Tevarıklar

Osmanlılar'ın son dönemde Tevarıklar'la münasebetlerin gelişmesinde en fazla katkı Yüzbaşı Abdülkadir Cami (Baykurt) Bey'indir. Bu genç Osmanlı subayı Fransızlar ile İngilizler arasında 1890'lı yıllarda üst üste imzalanan iki anlaşma gereğince paylaştıkları Afrika'nın merkezini işgale başlamaları üzerinde derhal Fizan Sancağı'na gönderildi. Sancaktan hemen Gat'a, hem komutan hem de kaymakam tayin edilen Cami Bey tam iki yıl burada kaldı. Kasaba halkını ve buranın etrafında yaşayan Tevarıklar'ı yakından tanıdı."Trablusgarp'tan Sahrayı Kebir'e Doğru" isimli kitabında Cami Bey burada yaşadıklarını kaleme dökerek Osmanlı'ya son dönemde tebaa olan Tevarıklar hakkında teferruatlı bilgiler verir. Cami Bey, Meşrutiyet döneminde Meclis-i Mebusan adına Fizan mebusu olarak İstanbul'a geldi. Meclis açık olduğu sürece Trablusgarb ve güneyinin Osmanlı Devleti için ne kadar önemli olduğu konusunda İstanbul'daki devlet erkânını harekete geçirmek için çok uğraştı, ancak kimseye anlatamadı.

Ayak bastı parası 

Tevarıklar tarihin çok eski dönemlerinden 20. yüzyıla kadar Sahra'dan geçen herkesten "avaid" denilen "ayak bastı" manasında bir para alırdı. "Muğata" denilen avam sınıfı dahil Gat, Bereket gibi mahallerin halkı bölgeden geçen herkesten bu ücreti tahsil ederdi. Tevarıklar arasında meydana gelen ihtilaflar yüzünden Gat ve Gadamis yoluyla seyreden kafilelerin seferleri kesildi. Gat'ın önemi dolayısıyla Osmanlı yönetimi bu konuda gerekli bilgileri bölgedeki memurlarından istedi. Cami Bey Gat'a kaymakam tayin edildiğinde derhal avaidi kaldırdı fakat bazı olumsuzlukları yok edemedi. Avaidi kaldıran Cami Bey Tevarık reislerine verilen maaşların çok yetersiz olduğunu biliyordu. Reislerin buna rıza göstermelerini ise Osmanlı'ya son derece sadık olmalarına bağlıyordu.

Tevarık'tan Tuareg'e

Tevarıklar adı verilen kabileye Fransızlar Touareg; İngilizler daha ziyade Arapça'nın tesirinde kalarak Tawariq derler. Tevarık kelimesinin Targi kelimesinin Arapça'daki çoğul şekli olup genelde "tereke" fiilinden türetildiği iddia edilir. Haliyle bu kelimeden hareketle bu topluma "terk edilmiş insanlar" demek âdet haline gelmişti.

Hür insanlar

Bazılarına göre ise Tevarıklar Berberiler'in Targi kolundan gelmektedir. Konuştukları dile ise Tamaşek denmektedir ve bu dilde kendilerine "hür insanlar" manasına gelen "İmohag" adını verirler