Bir kadın gelip Sibel Bilgiç’e “Hülya Avşar ne zaman gelecek?” diye sordu. Bir adam Polat Yağcı’nın eline telefon tutuşturmaya çalışıyordu. Nedeni de taziyeleri kabul eden Oya Aydoğan’ın oğlu Gurur’la fotoğraf çektirmek istemesi.

Hatta birkaç kişi Gurur’la selfie yapmaya çalışıyordu. Ciddi bir selfie yarışı vardı. Bir ara Cenk Eren, Safiye Soyman ve Ceylan bir köşede duruyorduk. Birkaç yaşını başını almış kadın ellerindeki cep telefonlarıyla görüntü alıyorlardı. Hatta video çekiyorlardı. Gelen çiçekleri dahi çekiyorlardı. Gazeteciler bu kadar kapsamlı çalışmıyor.

Cenk Eren’in yanına gelip defalarca “Fotoğraf çektirebilir miyiz?” diye soranlar oldu. Ben bir ara Oktay Kaynarca ve Pelin Akat’la sohbet ediyordum. Karşımızda kocaman üç adam ellerinde telefonla Oktay Kaynarca’yı görüntülemeye uğraşıyordu. Hatta bir kadın küçücük çocuğunu ünlülerle fotoğraf çektirmek için itiyordu.



O kadını daha sonra Ulus Mezarlığı’nda mezar başında gördüm. Çocuk en öndeydi. Kadir İnanır gelince derinlerden “Koş koş Kadir İnanır geldi” diye bir erkek sesi duydum. Ben gazeteciler sandım ama hiç öyle değildi. Fotoğraf çekmek için ünlü kollayan bir hayrandı. Tamam bizim normal insana saygımız yok ama cenazeye, ölüye, hayatını kaybedene de yok. Ne tuhaf insanlarız. Benim aklım almıyor. Almayacak. Hayır ünlüler de haklı olarak sıkılıyor, bunalıyor. Biri o sinirle kötü bir şey yapsa herkes “Vay şımarık ünlüler” diye söylemediğini bırakmaz. Ama ortada bir cenaze var.

Normal zamanda fotoğraf çektirmek istemeyen ünlüye kızıyorum ama cenazelerde yapmayın hanımlar beyler. Gerçekten çok ayıp yapmayın. Az biraz utanın. Az biraz sıkılın. Az biraz saygılı olun. Sizin acınız olduğunda hangi kafalarda oluyorsunuz bilmiyorum ama yapmayın. Yazıktır, günahtır.



'ACIMI KİMSEYE GÖSTERMEM'
Kızdığı, sinirlendiği kişiye bile ters dönmezdi Oya Aydoğan. Sırtını çevirmezdi. Gülerdi yüzüne. Kırılsa bile kırmazdı. Sadece güzel küserdi. O kadar. Kötü olamazdı kimseyle. İki gün sonra unuturdu. Ve özellikle duygusunu asla belli etmek istemezdi. İşte son zamanlarda herkes Gurur’dan, yani Oya Abla’nın oğlundan bahsediyor. O kadar metanetli ve güçlü durdu ki hem hastanede hem de cenaze günü. Öyle güzel konuşmalar yaptı ki tam da Oya Abla’ya yakışır cinsten. Cenazeyi toprağa verdikten bir gün sonra sabah erkenden aradım Gurur Aydoğan’ı. Erkenden mezarlığa, annesini ziyarete gitmiş. Aradığımda dayısı ile sohbet ediyor, planlamalar yapıyordu. Gurur “Annemin 7’sini organize etmeye çalışıyorum. Gayet güçlüyüm. Ben Oya Aydoğan’ın oğluyum. Güçlü olmam lazım. Ben güçsüzlüğümü hiçbir zaman göstermeyeceğim. Annem de bunu isterdi” dedi. Gurur tam da Oya Aydoğan’a yakışır bir duruş sergiliyor. Bildiğim kadarıyla kısa bir süre sonra dayısı ile Almanya’ya gidip biraz uzaklaşacak buralardan. Daha sonra da annesinin bıraktığı meşaleyi taşıyacak Gurur. En iyi şekilde.

CENAZEDE VEFASIZLIK OLMADI
Oya Aydoğan cenazelerde yaşanan vefasızlıktan hep dert yanar ve çok korkardı. Hatta “Benim cenazeme kimse gelmeyecek. Birkaç kişi gelirse iyi. Yeşilçam’da kimse birbirine sahip çıkmaz” derdi. Oya Aydoğan kendi cenazesini görse inanamazdı. Şok geçirirdi. Çünkü herkes ordaydı. Gün boyu “Oya görse bu durumu inanamaz. Tam da istediği gibi oluyor” yorumu yapıldı.

İBRAHİM TATLISES ARABADA BEKLEDİ
Evet cami çok kalabalıktı, mezarlık çok kalabalıktı. Hatta bir ara İbrahim Tatlıses arabanın içinde mezarlıktaki kalabalığın azalmasını bekledi Oya Aydoğan’ı mezarı başında ziyaret etmek için. Ciddi bir sevgi seli yaşandı.