Bunların yarısı alkol ve uyuşturucuyla ilgili. Beş savcı tarafından soruşturulan şiddet dosyalarından 3 bin 424’ü tamamlandı. Bin 315 dosyayla ilgili soruşturma ise devam ediyor. Günde ortalama 23 dosyanın geldiği büronun bağlı olduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fehmi Tosun, HSYK’dan alınan özel izinle Zaman’a değerlendirmelerde bulundu. Aile içi şiddetin temelinde alkol ve uyuşturucunun yattığını vurgulayan Fehmi Tosun, çocuklara yönelik şiddetin de yüksek olduğunu belirtiyor. Ancak bu durumun gözden kaçtığını ifade ediyor. Ayrıca kadınların haklarını bilmediklerini, kendilerine başvuruda bulunan şiddet mağduru her kadına anında koruma verildiğini dile getiriyor.
 
Başsavcıvekili, ellerindeki dosyaların yüzde 20’sinin eğitimli insanlarla ilgili olduğuna dikkat çekiyor: “Şiddeti sadece eğitimsiz insanlar uygulamıyor. Bize şiddet mağduru olduğu için başvuran çok sayıda akademisyen kadın var. Bunlar içinde profesör unvanlı olanlar bile mevcut.”
 
Kadına şiddetin önlenmesine dair yürürlüğe giren yasadan sonra şiddet olaylarının en çok yaşandığı İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirler başta olmak üzere başsavcılıklar bünyesinde ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için bürolar kuruldu. Bu bürolarda görevli savcıların uzmanlaşması ve kısa sürede etkili soruşturmaların yapılması amaçlanıyor. Aile içi şiddetin temelinde alkol ve uyuşturucunun olduğuna dikkat çeken İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fehmi Tosun, aile içi ve kadına şiddetle mücadelenin son 2 yılda devlet politikası haline getirildiğini söylüyor. Tosun, açıldığından bu yana sadece İstanbul’da 60 kişinin tedbire muhalefet gerekçesiyle cezaevine gönderildiğini belirtiyor.
 
‘Cezalar caydırıcı değil’ eleştirisini kabul eden Başsavcı vekili, “Türkiye’de adam öldürmeden daha ağır bir ceza yok. Ama insanlar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına rağmen bilerek adam öldürüyor.” şeklinde konuşuyor. Kadına şiddeti engellemek için ağırlaştırılmış cezaların yanı sıra kültürel çalışmalar da yapılması gerektiğini anlatan Tosun, “Çok şiddetli cezalar da koysanız bu ana kültürün önüne birden geçilemez. Ne yaparsanız yapın, bıçakla keser gibi kesemezsiniz.” diyor.
 
Bazen aile içinde yaşanan tokat atma gibi olayların savcılığa intikal ettiğini belirtiyor. Bu tür olaylarda hapis cezası gibi bir yaptırımın kanunen mümkün olmadığını belirten Tosun, cezalara ilişkin “Aile mahkemesinde de tedbir kararları veriliyor. Mesela, tokat atan kocaya 3 ay ya da 5 ay süreyle eve yaklaşmama cezası veriliyor. Yaklaşırsa bu sefer tekrar kadın şikâyet ettiği anda bir hafta 10 gün zorlama hapis cezası veriliyor.” ifadelerini kullanıyor. Mahkemelerin ilginç cezalar verebildiğini aktaran Başsavcı vekili, “Eşinden özür dileme, onu bir daha incitmeme, eve yaklaşmama gibi cezalar vermek hakîmin takdirinde.” diyerek ilginç örnekler veriyor: “Mesela bir mahkeme şiddet uygulayan kişiye elinde ‘Ben eşimi çok seviyorum’ yazan pankartla şehrin içinde 10 tur atma cezası vermiş. Anadolu’da bir ilçede yaşanmış bu olay. Küçük bir kasabada öyle bir yazı ile dolaştırmak erkeğin karizmasını bitirir. Hâkim bunu bildiği için öyle bir ceza vermiş.”
 
Savcılığa başvuran her kadına anında koruma verildiğini açıklayan Başsavcı vekili, “Yeni yasaya göre şikâyet için savcılığa gelen birisi hiç beklemeden dilekçeyi verdiği gün tedbir kararı sonucu koruma alabiliyor. Yani suçun sabitlenmesi beklenmiyor. Hatta bu sistemde bir adım daha ileri gidilmiş ve kadın, savcılığa başvurmadan aile mahkemesine verdiği dilekçeyle o gün koruma tahsis edebilecek. Sonra mesela eve yaklaşmama kararına muhalefet etti, diğer taraftan cezai yargılama devam etse bile tedbir uygulanıyor.” diyor.