KENAN TUNÇ İstanbul

Gazeteci Metin Yeğin, yoksullar ve evsizlere barınma hakkı sağlamak amacıyla Türkiye’nin ilk ‘komün köy’ü ‘Ax u Av - Toprak ve Su Ekolojik Evleri’ projesini başlattı. Bir süre Latin Amerika’da yaşayan ve oradaki örnekleri inceleyen Yeğin’in amacı, Radikal inşaat tekellerinin çözemeyeceği barınma sorununu yoksulların kendi evlerini yaparak çözmesiydi.
Viranşehir Belediyesi’nden Yeğin’e destek geldi. Türkiye’nin ilk ‘komün köyü’ için belediye 22 dönüm arazi tahsis etti. İlçedeki yoksulların da katılımıyla kerpiç evler 2011’de inşa edilmeye başlandı. Toplamda 36 ev yapılacak, burada yaşayan aileler ortak tarım ve üretimle ortak bir yaşam kuracaktı. Ancak gelinen süreçte ‘kömün köy’ hayali kapitalizmin yarattığı mülkiyet hırsına yenildi. ‘Kömün köy’ için başvuru yapan ailelerin bir kısmı ‘tapu alamayacaklarını’ öğrenince projeye katılımdan vazgeçti.

‘Değeri zamanla arttı’

Şu an köyde sadece 7 aile yaşıyor ve herkes kendisi için üretip kendisi için tüketiyor. Bazı aileler, kerpiçten yapılan evlerine beton ve fayansla da müdahalede bulunmuş. Köyün sakinleri arasında ‘tapu’ aldıklarını dahi söyleyenler var.
Projeyle sadece ev değil, dayanışmacı bir mahalle de inşaat etmek istediklerini söyleyen Metin Yeğin, bir yaşam durumu bir demokrasi inşa etmek için yola çıktıklarını belirterek, “7 ev tamamlandı. Başta planladığımız gibi gerçekleşmedi, çünkü en az 36 adet ev yapacaktık, 22 dönümde kendi ortak toprağımız vardı. Orada da ortak tarım yapacaktık. Seçtiğimiz bölge o kadar güzeldi ki değeri zamanla 4.5 milyon liraya ulaştı. İkinci etaba başlayamadık” dedi.

‘Sosyal konut sandılar’

Viranşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Şeyhmus Çakırtaş, ‘komün köy’ü sonlandıran süreci şöyle anlattı: “Bu proje için 70 aile müracatta bulundu. Bir kısmı şartları projeye uymadığı için elendi. Bazıları da tapu verilmeyeceğini görünce vazgeçti. Kol gücüyle çalışamayacaklarını ifade ederek projeden ayrılanlar oldu. Belediyemizin en büyük desteği, projeye ücretsiz arsa tahsisi oldu. Proje gereği buraya yerleşecek olanlar tapu alamayacak, satamayacak, kiraya veremeyecek ve çocuklarına oturum şartıyla miras bırakacaktı. Projenin en temel amaçlarından biri de evleri birlikte inşa edip komün üretim yapıp yaşamaktı. Zor da olsa ilk etapta 7 ev tamamlandı. Evler bittiğinde bazı sıkıntılar da yaşanmadı değil. İnsanlar daha modern olacağını düşünerek, bazı bölgelerini betonlaştırmak, içerde fayans gibi uygulamalar yapmak istiyorlardı. Ama projeye aykırıydı, tamamıyla doğal malzemenin kullanılması gerekiyordu. Bu nedenle de bazı başarısızlıklar yaşandı.”
Çakırtaş, gelinen noktayı da şu şekilde özetledi: “Katılımcılar her ne kadar ‘kömün köy’ deseler de, aslında daha çok sosyal konut inşa ettiklerini düşündüler ve bazı başarısızlıkların oluşmasına neden oldular. Şu an 7 aile evlerinde kalıyor. Evlerinin önünde bulunan bahçelerini kullanıyor ama öngörüldüğü gibi, bir dayanışmacı ‘kömün köy’den henüz çok uzak. Birlikte üretip paylaşmıyorlar.”

‘Yarım kalanlar tek tek yıkıldı’

‘Komün köy’ün sakinlerinden biri Bahri Deliklitaş. Eşi ve 6 çocuğuyla birlikte kerpiç evde yaşamaya başlayan Deliklitaş, “Evlerin yapım sürecinde biz ve gönüllüler olarak ortak çalıştık. Ekolojik tarım yapıp komün bir yaşam sürecektik. Fakat daha sonra proje iptal olunca tapularımızı aldık. Fikir ilk söylendiğinde, aile sayısı 70’e yakındı. Daha sonra ailelerden birçoğu, mülkiyet edinemeyeceklerini öğrenince vazgeçti. 7 ev var. Yarım kalan inşaatlar tek tek yıkıldı” dedi.
Deliklitaş, evin içine projeye aykırı olmasına rağmen fayans yaptırdığını da belirterek, “Bazıları asma tavan dahi yaptı. Evlerin önüne beton dökenler oldu” diye konuştu. 
Projeye katılan bir diğer isim olan Nurettin Lebe de şunları söyledi: “Projede başından beri bulundum. Evleri kendimiz inşa ettik. Ben kalıp ustasıyım, inşaat sürecinde ciddi yardımım oldu. Tarım noktasında da birbirimize süreklik yardımcı olduk. Fakat bir takım sorunlar yüzünden proje devam etmedi ve tapularımızı dağıttılar.” Projeye sonradan dahil olan Erdal Ektiren ise ‘komün köy’e mülkiyeti satın alarak yerleştiğini söyledi.