İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yayınlanan rapora göre, Türkiye'de, "tecavüzden, bıçaklamaya, hamileyken karın bölgesine tekmeden, köpek ve başka hayvanlarla bir odaya kapatmaya' kadar şiddetin çok çeşitli yönlerine maruz kalan kadın ve kız çocukları, yasadaki eksiklikler ve uygulamadaki sorunlar nedeniyle, "hayat kurtaran" koruma tedbirlerinden faydalanamıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, "Kocandır, Döver De Sever De': Türkiye'de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim" başlıklı bir rapor yayınladı. Kadın ve kız çocuklarının eşleri, partnerleri ve diğer aile bireylerinin elinden gördüğü "vahşi" ve uzun süreli şiddet olayları ile mağdurların korumaya erişim mücadelelerinin belgelendiği rapora göre, Türkiye'deki kadın ve kız çocuklarını, koruma sistemindeki sorunlar nedeniyle aile içi şiddete karşı korunmasız kalıyor.
Rapora göre, Türkiye'nin hukuk sisteminde şiddete maruz kalmış kadınlar için sığınma evlerinin kurulması ve lehlerinde koruma tedbiri kararı çıkartılması gerektiğini belirten güçlü koruma kanunları mevcutken, kanunlardaki eksiklikler ile polis, savcı, hakim ve diğer yetkililerin uygulamadaki ihmalleri, koruma sistemini en iyi ihtimalle öngörülemez, bazı durumlarda ise tehlikeli kılıyor. Bu nedenle birçok şiddet mağduru, mahkemece verilen koruma kararları ve acil durumlarda kalabilecekleri sığınma evleri gibi "hayat kurtaran" koruma tedbirlerinden faydalanamıyor.

-TECAVÜZ, HAMİLEYKEN BIÇAKLAMA, HAYVANLA ODAYA KAPAMA-

İnsan Hakları İzleme Örgütü, yaşları 14-65 arasında değişen kadın ve kız çocuklarına uygulanan şiddet biçimlerini de ölçerken, "tecavüz, bıçaklama, hamileyken karın bölgesine tekme, kemikleri kırılıncaya ya da kafatası çatlayıncaya kadar çekiç, sopa, dal ve hortumla dayak, köpek ve başka hayvanlarla bir odaya kapatma, aç bırakma, şok verme, zehirli iğne, çatıdan atma ve ağır psikolojik şiddet" kadınların karşılaştığı şiddet türleri arasında yer alıyor.
Van, İstanbul, Trabzon, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'da yapılan görüşmeler ve incelenen dava dosyalarıyla toplam 40 kadının öyküsü ile avukatlar, kadın örgütleri, sosyal hizmet çalışanları, hükümet yetkilileri ve diğer uzmanlarla yapılan onlarca görüşmeye dayanarak hazırlanan raporda, 12 yaşında evlenmeye zorlanan ve yıllarca kocasının şiddetine maruz kalan Selvi T. (gerçek adı değil) yaşadıklarını "İlk defasında bana vurdu, karnımdaki bebeği tekmeledi ve beni damdan attı" diyerek anlatıyor. Raporda Selvi T.'nin, kocasının yıllar boyu kendisini defalarca dövdüğü, tecavüz ettiği, yaraladığı ancak koruma talebiyle gittiği polisin Selvi'yi birçok kez eve geri yolladığı, kaçıp bir sığınma evine yerleştiğindeyse polisin kocasına sığınma evinin adresini vererek, barışmaları için teşvik ettiği ayrıntısına da yer veriliyor.

-SIĞINMA DEĞİL, İHBAR EVİ-

Yine raporda, birçok kadının, polis memurlarının kendileriyle dalga geçtiğini ve koruma kararı almalarına yardımcı olmak yerine onları eve, şiddet uygulayan kişiye geri gönderdiğini, savcı ve hakimlerin koruma kararı çıkarmak için yavaş davrandığını ya da yasada gerekmese de kanıt talep ettiklerini dile getirdiği belirtiliyor.
Raporda, Türkiye'nin aile içi şiddetle ilgili tedbirlerinin önemli unsurlarından biri de kadın ve kız çocukları için sığınma evleri olduğu, Belediyeler Kanunu'na göre 50 bin veya üstü nüfusa sahip olan her belediyenin sığınma evi kurması gerektiği vurgulanırken, ancak hükümetin bu gerekliliği karşılamada yetersiz kaldığı belirtiliyor. Varolan bazı sığınma evlerinin de koşullarının kötü ve güvenlik prosedürlerinin yetersiz olduğu ifade edilirken, bazı sığınma evindeki personelin ise şiddet uygulayan kişilerin içeri girmesine izin verdiği ve kadınları barışmaları için teşvik ettiği kaydediliyor.

-BOŞANMIŞ VE EVLİ OLMAYAN KADINA KORUMA YOK-

Raporda, 1998 yılında yürürlüğe sokulan 4320 sayılı "Ailenin Korunması Hakkında Kanun"un eksiklikleri de belgelenirken, söz konusu yasanın boşanmış ve evli olmayan kadınları tamamen dışarıda bıraktığına dikkat çekiliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye'nin Aile Koruma Kanunu'nunda dini nikahla evlenmiş, evli olmayan ve boşanmış kadınlar için de koruma kararı alınabileceğini belirterek, kanundaki eksikliklerin giderilmesi gerektiğini vurguluyor. Örgüt ayrıca Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının polis karakollarında ve aile mahkemelerinde, kadınları sosyal hizmetlere sevk edebilecek ve koruma talepleriyle ilgilenebilecek uzman personelin çalıştığı birimler oluşturmasına ihtiyaç olduğunu, İçişleri Bakanlığı'nın ayrıca yasaya uygun davranmayan veya aile içi şiddet mağdurlarına kötü davranan polis memurlarının, savcıların ve hakimlerinin şikayet edilebileceği bir mekanizma da oluşturulması gerektiğini kaydediyor.(ANKA)
(GO/ÖMR)