Yakın zamanda “Yeni Anayasa” çalışmaları hızlanacak gözüküyor.

Yeni Anayasanın hazırlanma şekli, bu sırada izlenecek usul, kaç maddeden oluşacağı, nelere öncelik verileceği veya nelerin tartışmaya açılacağı, bu konuda sınırlama yapılıp yapılmayacağı, kişi hak ve hürriyetleri ile erkler ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesi yönünden ne tür değişikliklere gidileceği, mevcut sistemin iyileştirilerek korunmasının mı tercih edileceği, bu iyileştirmelerin neler olacağı, kamu otoritesinin mi yoksa demokratik yapının kuvvetlendirilmesine mi ağırlık verileceği sorularının birer ön mesele olarak tartışılıp bulunan yöntemlerin vatandaşlarla paylaşılması şarttır.

Yeni Meclisle başlatılan bu süreç; bir konuya veya çekişmeli bazı hususlara indirgenip küslükle veya masadan çekilmekle sonuçlanmaz da, her hükümet döneminde gündeme gelen Yeni Anayasa meselesinden tüm vatandaşları gözeten bir Anayasaya kavuşup kurtulur ve yine umarım sürekli Anayasa değiştirme alışkanlığının da vazgeçeriz.

İyi bir Anayasa hazırlayalım, fakat bunun tüm sorunları çözmeyeceğini, Cumhuriyetin benimsediği kuruluş ilkelerinin terk edilemeyeceğini, günlük hayatla ilgili konularda Anayasaya “kanun” muamelesi yapılamayacağını ve mevcut Anayasaya göre Anayasa değişikliğine gidilebileceğini bilelim. Aksi halde, yapılacak Anayasa değişikliği hukuki ve meşru olmayacaktır. “1961 ve 1982’de yapıldı ve oldu” savunması, hukuki temeli olmayan anlayışı ortaya koyar ki, benzer yanlışa iştirak etmekten, köklü veya birkaç maddesi hariç belki tümü ile değiştirilmesi hedeflenen Anayasayı tartışmalı hale getirir.

Bu girişe ışık tutacak üç ön meseleden bahsedeceğiz;

1- Yeni Anayasayı kim hazırlayacak ve usul ne olacak? Yeni Anayasayı, halkı temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hazırlaması gerektiğinde şüphe yoktur ve yürürlükte olan Anayasa da bunu öngörmektedir. Yeni Anayasa, mevcut Anayasanın 4. ve 175. maddelerine göre hazırlanmalıdır. Yeni Anayasanın hazırlanması ve kabulü; Komisyon, Genel Kurul ve halkoylaması olmak üzere üç aşamada tamamlanmalıdır. Bunlarda aksama olursa, mevcut Anayasa ile yola devam edilecektir. Yapılması hedeflenen değişikliğin Anayasanın tümünü veya önemli kısmını kapsayacağı dikkate alınarak, Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa m.175/5 uyarınca Yeni Anayasayı veya değişiklikleri halkoylamasına götürülmelidir.

Yeni Anayasa mümkün olduğu kadar kısa olmalı, hatta genel ilke ve esaslara yer veren, kişi hak ve hürriyetlerini ve erkleri düzenleyen toplam 20 madde ile sınırlandırılmalıdır. Ayrıntılar, Meclisin çıkaracağı ve bazılarını nitelikli çoğunlukla kabul edeceği kanunlarla düzenlenmelidir. Milletvekili seçimlerine yöneltilen halkın iradesinin parlamentoya yansımasında yaşanan ön seçim zayıflığı ve %10’luk baraj sorunu, Meclisin hazırladığı Yeni Anayasanın halkoyuna sunulması ile bir nebze olsun aşılabilir. Şu an için, tüm iradenin Yeni Anayasaya katılması konusunda bulunabilecek başka bir çözüm yolu da gözükmemektedir.

Meclise giren siyasi partilerin vekil sayıları ile Mecliste temsil oranları dikkate alınarak, bu sayı ve oranlar karşılığında 81 ilden seçilecek milletvekillerinin katılacağı Anayasa Hazırlama Komisyonu kurulabilir. Bu Komisyon; Meclis Genel Kuruluna sunulacak Yeni Anayasa Taslağını hazırlamakla görevlendirilmeli, Komisyonun çalışma usul ve esasları Meclis İçtüzüğüne aykırı olmayacak şekilde Komisyon tarafından tespit edilmeli, Yeni Anayasayı veya değişiklikleri hazırlaması için Komisyona üç ay ve en fazla bir aylık ek süre verilmeli ve bu çalışma sırasında Komisyon üyeleri başka hiçbir yasama faaliyetinden sorumlu tutulmamalı ve başka görevle görevlendirilmemeli, Komisyon çalışmalarını kesintisiz ve ara vermeksizin sürdürmelidir.

Komisyona üye seçimi ve sayısında çıkacak sorunlara karşı yedi bölge esasına göre ve her bölgeden beş vekil olacak şekilde belirleme yapılabilir. Komisyon alt komisyonlar oluşturmamalı, her üye doğrudan Yeni Anayasanın her hükmünün veya değişiklik önerilerinin her birisinin tartışma, açıklama, öneri ve oylamalarına aktif olarak katılmalı ve katkı sağlamalıdır. Komisyon üyelerinin; nitelikleri Komisyonca belirlenecek en fazla bir uzmandan yardım alabilmeleri ile mümkün kılınabilir. Komisyon toplantılarına üye yanında ve üyeye yardımcı olmak amacıyla katılacak uzmanlar, Komisyon tartışmalarında söz alamazlar.

Komisyon hazırladığı Yeni Anayasa Önerisini veya değişiklikleri Meclis Başkanlığına sunar. Meclis Başkanlığı da bu metni, Anayasa m.175’e göre Meclis Başkanlığına götürür. Metnin Meclis genel Kurulunda benimsenen şekli Cumhurbaşkanına sunulur ve ardından da halkoylaması sürecine geçilir.

2- Kişi hak ve hürriyetleri nasıl düzenlenecek? Yeni Anayasada; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve ek protokollerinin esas alınması kaçınılmaz olup, kişi hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınmasına öncelik verilmelidir. Kişi hak ve hürriyetlerinin olmazsa olmazı, her ne kadar sınırlama hükmü gibi gözükse de kamu otoritesinin keyfi ve geniş müdahalelerine geçit vermeyen “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’dür. Bu madde, Yeni Anayasada mutlaka yer almalıdır.

Anayasa m.13’e göre;

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”.

3- Anayasanın ilk üç maddesi korunmalıdır. Bu hükümler tartışmaya açılırsa, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin yapısı ve dolayısıyla “üniter yapı” değişebilir. Yeni Anayasanın tartışma konularından birisi, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi ve idare biçimi olacaktır. 1961 Anayasası’nın 97. maddesinin tanımladığı ve Meclis tarafından seçilen Cumhurbaşkanı, sembol olarak Devletin başında idi.

1961 Anayasası m.97’ye göre;

“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla, Türkiye Cumhuriyetini ve Milletin birliğini temsil eder.

Cumhurbaşkanı, gerekli gördükçe, Bakanlar Kuruluna başkanlık eder; yabancı Devletlere Türk devletinin temsilcilerini gönderir ve Türkiye’ye gönderilen yabancı Devlet temsilcilerini kabul eder; milletlerarası andlaşmaları onaylar ve yayınlar; sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belirli kişilerin cezalarını hafifletebilir veya kaldırabilir”.

1982 Anayasası, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini genişletmiştir. 1961 Anayasası ile kıyas kabul etmeyecek şekilde fazla yetki ile donatılan ve 2007 yılında Anayasada yapılan değişikle halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile klasik parlamenter sistemin çeliştiğini söylemek mümkündür.

1982 Anayasası’nın 104. maddesine göre;

“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

a) Yasama ile ilgili olanlar:

Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,

Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak,

Kanunları yayımlamak,

Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermek,

Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,

Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

b) Yürütme alanına ilişkin olanlar:

Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,

Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,

Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak,

Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,

Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,

Genelkurmay Başkanını atamak,

Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,

Milli Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,

Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,

Kararnameleri imzalamak,

Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,

Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,

Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak,

Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,

Üniversite rektörlerini seçmek,

c) Yargı ile ilgili olanlar:

Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır”.

1982 Anayasası’nda tanımlanan Cumhurbaşkanlığının aslında “yarı başkanlık” olduğu söylenmekle birlikte, Cumhurbaşkanı sorumsuzluğunun bunu engellediği bir gerçektir. Parlamenter sistemle uyumlu olan ise, 1961 Anayasası’nda benimsenen Cumhurbaşkanlığı tipidir. Bu durumda, klasik parlamenter sistem ile 1982 Anayasası’nda izleri bulunan ve adı koyulmayan “yarı başkanlık” sisteminin olumlu ve olumsuz yanlarının gözden geçirilmesi ve ulaşılacak sonuca göre hareket edilmesi isabetli olacaktır.

1961 Anayasası ile 1982 Anayasası’nda tanımlanan bu sistemlerin yanında, yönetim biçimi açısından üniter yapının korunması kaydı ile “yarı başkanlık” veya “başkanlık” sistemlerinden birisine geçilmesinin tartışıldığı görülmektedir. “Yarı başkanlık” açısından Fransa örnek alınabilirse de, federatif yapıyı benimsemiş, tarihi geçmişi ve vaziyeti Türkiye Cumhuriyeti’nden çok farklı olan Amerika Birleşik Devletleri’nin “başkanlık” sisteminin bize uyarlanması mümkün gözükmemektedir.