Denge ve denetim sistemi, Türkiye'nin en önemli sorunu, demokratik devletin en önemli unsuru olmasına karşın parlamenter - başkanlık tipi yürütme kavramlarına takılıp kalan yeni tartışmalarında en ihmal edilen anayasa konusudur. Oysa başkanlık veya parlamenter olması farketmez, etkin bir denge ve denetim mekanizması olmayan hiç bir devlet yönetimi demokratik olamaz.

"Yargı Bağımsız Olabilemez" başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım: güçlü tek parti iktidarlarında parlamento, yürütmeyle özdeşleşerek yürütmenin kanun yapma makinesi gibi çalışır; başta yargı olmak üzere denge ve denetim kurumlarının işlevini ve yetkilerini kısıtlar. Koalisyonlarda ise parlamento da yürütme de etkin çalışamaz; ihtiyaç duyulan kanunlar bile çıkarılamadığı için yargının işlevi kolayca kısıtlanamaz. Fakat yönetimde süreklilik ve çeviklik kaybolur, milletin temsilcileri kısır güç müdaceleleri, entrikalar arasında boğulur. Yasama, yürütme ve yargı güçleri bu ortamda gittikçe hantallaşarak ülkenin gelişimine sekte vurur.

Başkanlık sistemlerinde, getireceği yararları bir kenara bıraktıran en ciddi endişe, parlamenter sistemde güçlü tek parti iktidarındakine oldukça benzerdir: yürütme ve yasama gücünün kontrolünün tek bir elde toplanması halinde demokrasinin kaybedileceğinden korkulur.

Birbirlerinden önemli farklılıklarına karşın parlamenter ve başkanlık sistemler, birbirine benzeyen denge ve denetim sistemleri ile bir yandan demokratik devlet yönetimini diğer yandan da anayasa ve hukukun üstünlüğünü güvenceye almaya çalışırlar.

1) Meclis ve senato gibi iki kademeli, eyalet veya federasyonlardaki üç kademeli parlamento sistemi, yürütmenin parlamentoyu kontrolüne almasını önler; hatta değişik seviyelerdeki farklılıklar birbirini dengeleyerek uzlaşmayı zorunlu kılar.

2) Anayasa'yı koruma mekanizması bir yandan anayasaya aykırı kanun çıkarılmasını önlerken diğer yandan yürütmeyi anayasaya uymaya zorlar.

3) Yargı bağımsızlığı anayasal ve eylemsel tedbirlerle korunur, parlamento ve yürütme yargının bağımsız işlevini kısıtlayamaz.

4) Bağımsız ve güçlü medya dördüncü bir güç olarak bütün sistemin işlediğinin bekçisi gibidir.

Türk Milleti, elbette, ihtiyacına en uygun yürütme sistemini oluşturabilir; aydınlarımıza ve siyasilerimize düşen görev, ülkemiz için en az tahlike ve zarara karşın en yüksek yararı getirecek bir yürütme sisteminin toplumsal ortak akıl ve sağduyu ile oluşturulmasına katkıda bulunmaktır.

Bunu sağlamak, farklı sistem önerilerinin farklılıkları, getirecekleri fayda ve fırsatlar ile kısıt ve riskleri ile birlikte kamuoyu ile paylaşılması, önyargısız olarak değerlendirilmes ve farklı fikirlerin uzlaştırıması ile mümkün olabilir. Sadece kavramlar üzerinden tartışmanın toplumu kutuplaştırmaktan başka faydası olmaz.

Bu yolda, farklı sistem önerilerinin nasıl bir denge ve denetim sistemi içerdiğinin, özellikle de yargının ayyuka çıkmış olan sorunlarının nasıl çözüleceğinin, denetim görevini etkin olarak yerine getirebilmesi için ne tedbirler öngörüldüğünün anlatılmasını beklemek hakkımızdır.



"Yazarın özel izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."