Türkiye 710 yıllık donanımlı, hali vakti yerinde bir devlet geleneğinin mirasçısı. Müslüman bir halka sahip olmasına rağmen Avrupa Birliğine 1999 yılından bu yana resmi adaylık süreci yaşayan bir ülke. Gümrük Birliği üyeliği, hızla büyümesi, OECD içerisinde hızla kalkınması, dünyada yaklaşık 220 milyon kişinin Türkçe konuşması, Türki Cumhuriyetlerle yakın tarihi ve ilişkileri dikkate alınması gereken noktalar.

Yakın zamanda da Türkiye AB üyeliğinden vazgeçti. Bu karara yol açan nedenler etraflıca tartışılması gerekir.

Türkiye’nin bir zaman AB üyeliğine adaylık kararı gereğince borsa tavan yapmış, Türkiye’ye yatırım yapmayan yatırımcılar borsaya yatırım yaparak sermaye hareketi yaratmıştı. Başka ülkelerde büyük sıkıntılara yol açan bu hareket, Türkiye’ye yarar sağladı mı! Sağlamadığı açık.

Bugün Türkiye yeni Türkiye’ye hazırlanıyor ve Anayasa değişikliği ile rejim değiştiriliyor. Artık partili bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilecek Türkiye. 

Neden Türkiye’de hızla bir rejim değişikliğine gidilmiş olabilir. Ya da 1999 yılından bu yana resmi adaylığımız ile yürüdüğümüz AB yolunu neden geri döndük. Tüm bunların nedeni temelde ekonomik bir takım tedbirlere mi dayanıyor ya da ne!

Bir adamın tek adam yolunda gitmek için yapmış olduğu değişiklikler gibi algılanacak kadar sığ düşünüyor olamayız. 

Gelecekte enerji var. Bize ihtiyacı olan birçok enerji piyasası aktörleri var. Boğazlarımıza muhtaçlar ya da yer altımıza!

Özellikle Azerbaycan petrol şirketi SOCAR çok güçlü bir şekilde geleceğin aktörü olma yolunda ilerliyor. Bu enerji aktörlerinin Türkiye’yi bir tarla gibi görmesi ve istedikleri gibi ekip biçmeleri için hızlı işleyecek bir mekanizmaya ihtiyaç var.

Hızlı işleyecek bu mekanizma ise, hızlı yasa yapan, yargıdan hızlı çıkan, itiraz etmeyen, itiraz edeni sistemden hızlı bir şekilde dışlayan bir mekanizma olmalı. Öyle ki bazı durumlarda Yasamaya bile gitmeksizin kendi odasından çıkaracağı kararlar ile diğer ülkelerin ekmeğine yağ çalınabilmeli.

Bizim tarlalar kururken başkalarının tarlalarının yeşereceği bir sisteme Yeni Türkiye demiyoruz değil mi! Eğer hal ciddi anlamda böyle ise vay halimize.

Dünyanın büyük üniversiteleri tarafından kilit öneme sahip olduğu belirlenen Türkiye, potansiyelini doğru yönde kullandı ise bırakın siyasi sancıları ekonomik açıdan neden sancılı bir süreçten geçiyoruz. Bir matematik hesap hatası yapıldığı kesin.

Gelişmekte olan pazarlarımız ve bakir yatırım alanlarımız dururken ülkenin durma seviyesini görmesi ters bir orantı kurulduğuna işaret ediyor. Geçmiş deneyimleri bir anda silmek, Avrupa Birliği sürecini tamamen ortadan kaldırmak, Türki Cumhuriyetlerle zemini sağlam olmayan ilişkiler kurmak, masaya sağlam oturmamak yakın gelecekte acaba Türkiye Geleceği Yakalayacak mı sorusunu da gündeme getiriyor.