Türk yargı sisteminde başta Yüksek Mahkemeler Danıştay ve Yargıtay olmak üzere mahkeme kararlarının büyük çoğunluğunun ya hiç gerekçe içermediği veya çağdaş ve teknik anlamda yeterli gerekçe içermediği eskiden beri eleştiri konusu yapılmaktadır[1].

Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nin 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerekmektedir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek ve uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır.[2]

Yargı kararlarının yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçe içermemesi halini, “yetersiz gerekçe” kavramı ile ifade edebiliriz.

YETERSİZ GEREKÇE KAVRAMINA ŞU HUSUSLAR GİRMEKTEDİR:

İÇERİKTE GEREKÇESİZLİK: Gerekçe, dosya içeriği ile uyumlu olmalı, gerekçede tarafların taleplerine esas olan iddia ve savunmalarına dayanak oluşturan önemli olgular tümü değerlendirilmeli ve kararın gerekçesinde gösterilmelidir.

Mahkemelerin, bir cümleden ibaret olan, “itiraz yerinde görülmemiştir” şeklindeki gerekçeleri içerikte gerekçesiz kararlardandır[3]. Yargıtay’ın “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara yasaya uygun gerektirici nedenlere özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre onama” şeklindeki kararları da gerekçesiz kararlardan olduğu ifade edilmektedir[4].

AİHM, içselleştirme şeklinde önceki karar gerekçesini aynen kabul etmeyi gerekçeli karar ilkesine aykırı görmektedir. Karar içeriğindeki gerekçede yetersizlik halinin; hem iç hukukta Anayasanın, hem de AİHM açısından Adil yargılanma hakkının ihlali olduğu tartışmasızdır[5].

SÖZDE GEREKÇE: Sözde gerekçe, içerikte yeterli gerekçe içermeme halinde olduğu kadar ağır olmamakla birlikte, yukarıda açıklanan usul kanunlarında belirtilen içeriğine dair sayılan hususlara yer verilmesine rağmen yeterli düzey ve yoğunlukta olmaması halidir.

Sözde gerekçe, maddi ve hukuki inceleme yapılmaksızın maddi ve hukuki unsurların özet ve yüzeysel biçimde açıklandığı, gerekçenin tartışılarak oluşturulmadığı, matbu ya da form şeklinde önceden hazırlanıp boşlukların doldurulması sureti hazırlanan gerekçelerdir[6].

Bunun yanı sıra, “tüm dosya kapsamı karşısında davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır” denilmiş olması da yasanın aradığı anlamda bir gerekçe değil ancak bir sözde gerekçe olacaktır[7]. Sadece bulunsun tarzında baştan savma gerekçeler Anayasa 141/3. maddesine ve genel olarak hukuk devleti ilkesine aykırıdır[8].

AİHM, iç hukukta kararların yeterli gerekçeden yoksun ya da gerekçenin detaylı olmamasını adil ve güvenli yargılama hakkının ihlali olarak kabul etmektedir[9].

SONUCU BAKIMINDAN HATALI GEREKÇE:

Sonucu bakımından hatalı gerekçe veya iç gerekçe noksanı kural olarak bir gerekçenin mevcut olduğu, ancak farklı yönde bir karara yol açabilecek ölçüde önemli olan unsurların tartışılmamış olması halinde ortaya çıkar[10]. Bu gerekçe içermeme halinde ne dış gerekçe (gerekçesizlik) noksanı ne de sözde gerekçeden söz edilir[11]. Zira gerekçe içermeme halinde hiç gerekçe olmadığı kabul edilir.

Sözde gerekçe halinde ise formüle edilmiş, bazen bir iki satırdan ibaret gerekçeler vardır. Oysa burada gerekçenin ayrıntıları ile tartışılmış unsurları vardır ancak bunlardan başka esasa etki edecek başka unsurlar tartışılmamıştır.

NİTELENDİRMEDE YETERSİZ GEREKÇE:

Bu halde, delillerin gerekçeli kararda nitelendirilmesinde hataya düşülerek, hâkim veya mahkemenin farklı sonuçta karar vermesidir. Yargılama makamı, elde edilen bütün unsurları tek başına ve birlikte değerlendirmesinde doğru hususlardan hareket ettiği halde mantık gereği yanlış sonuçlara vararak, nitelendirmede gerekçe noksanı veya çelişkili gerekçe halleri yaratmaktadır[12].

Gerekçe hukuk kuralları ve hüküm fıkrası ile maddi vakıa arasında bir köprü görevi yaptığından[13] gerekçenin hukuk kuralı ve mantık ve de tecrübe kurallarına ters düşmemesi gerektiğinden, aksi halde gerekçe noksanından söz edilir[14].

Olgu ve hukuk kurallarından hareket edildiği halde yanlış sonuçlara varılması bir çelişki olup, çelişkili bir kararda sağlıklı bir gerekçelendirme yapıldığı söz edilmez[15].

KISA KARARLA GEREKÇENİN ÇELİŞMESİ:

Bu “gerekçe içermeme” halinde kısa karar ile gerekçeli karar çelişmektedir. Kısa karardaki gerekçe ile gerekçeli karardaki gerekçe ve kabuller değişmemelidir. Kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki olduğu zaman Yargıtay kararı bozmaktadır[16].

KANUN MADDESİNİN TEKRARININ GEREKÇE SAYILMAMASI:

Gerekçelerin kanun maddesinin tekrarı şeklinde yazılması gerekçe olarak kabul edilmemektedir. Bu durum en çok ceza yargılamasında özellikle hâkimin takdirine bırakılmış hususlardan olan temel cezanın belirlenmesinde ve erteleme, paraya çevirme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi seçenek yaptırımların uygulanmasında, bu seçenek yaptırımların uygulanabilmesi için var olması gereken koşulların olayda değerlendirilmesi esnasında kanun maddesinde yazılı hususların tekrarı sureti ile ortaya çıkmaktadır.

AİHM de yasa maddelerinin tekrar edilmesinin gerekçe olarak kabul edilmeyeceğini ifade etmektedir. Georgiadis- Yunanistan davasında mahkeme yasa da geçen “büyük ihmal” kavramına yapılan atfı gerekçe olarak görmemiştir. Mahkeme bu kararı ile her somut uyuşmalık ya da talebin yasalar önünde sınanması ile ulaşılan sonucun bu uyuşmazlığın içeriğindeki özel nedenlerle açıklanmasını istemektedir[17].

Yargıtay, E. 1976/3-4, K. 1976/3 sayılı ve 7.6.1976 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, kanun maddesinin tekrarının gerekçe olmadığı hususu açık bir şekilde belirtilmiştir.

Yargıtay mahkeme kararlarının gerekçeli olduğunun kabulü için şu unsurların olması gerektiğini vurgulamaktadır:[18]

1. Anayasanın 141/3, 5271 sayılı CMK'nin 34 ve 230. maddelerine uygun olmalı.

2. Mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısını ve herkesi inandıracak düzeyde olmalı.

3. Temyiz denetimine olanak verecek biçimde olmalı.

4. Yargıtay’ın gerekçedeki denetim işlemini yerine getirmesini sağlayacak tüm unsurları içermeli.

5. Kararın dayandığı tüm verileri göstermeli.

6. Kararda yer verilen veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılmalı.

7. Kararda suçun öğeleri ve kanıtlandığı kabul edilen olaylar açıkça gösterilmeli.

Yukarıda da ifade edildiği gibi yargı kararlarının gerekçeli olması halinde, tarafların ve yasa yolu denetim unsurlarının denetimi gerçekleşecek ve sonuç itibariyle ilgili öznelerin gerekli değerlendirmeyi yapabilmesi temin edilecektir.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

KAYNAKÇA

AKTAN, Hamdi Yaver; Yargıtay Uygulamasında Adil Yargılanma İlke-leri, GlobalHukuk Eğitimi Programları Direktörlüğü(IGUL), Nergiz Yayınları, Yayın No:4, Ankara, 2004.

ALP, Mustafa;Anayasa Hukuku Acısından Mahkeme Kararlarında Sözde (Görünürde)Gerekçe, Prof Dr. Tevfik Birsele Armağan, İzmir 2001.

AŞÇIOĞLU, Çetin; Yargı Kararlarında Gerekçe, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu C. IX, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara, 1992.

AYKONU, Mustafa Sadrettin-Hukuk Mahkemelerinde Kısa Karar ve Gerekçeli Karar Sorunu, Yargıtay Dergisi, 198, sayı 1-2.

ÇELİK, Adem;Adil Yargılanma Hakkı, Adalet Yayınevi, Ankara.

KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulu, 6. Baskı, Cilt 3, İstanbul, 2001.

ŞEKER, Hilmi; Strazburg Yargı Kararlarında; Doğru, Haklı, Yasal ve Makul Gerekçe Biçimleri, İstanbul Barosu Dergisi Cilt:78, Sayı: 2 Yıl, Yıl: 2004.

TUTUMLU, Mehmet Akif; Hukuk Yargılamasında Hüküm ve Gerekçeli Karar, Seçkin Yayınları, Ankara 2007

----------------------------------------

[1] Aşçıoğlu, Çetin; Yargı Kararlarında Gerekçe, Ticaret Hukuku ve Yar-gıtay Kararları Sempozyumu C. IX, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara, 1992, s.47.

[2] YCGK, E: 2017/2-319, K:2017/251, Teb:2015/174603, KT: 25.04.2017: “…Anayasa’mızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağından kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan hüküm kurulmuştur. Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir. BOZULMASINA, 25.04.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi…”

[3] Kuru, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulu, 6. Baskı, Cilt 3, İstanbul, 2001, s.3054

[4] Aşçıoğlu, 1992, s. 49

[5] Çelik, Adem;Adil Yargılanma Hakkı, Adalet Yayınevi, Ankara, s.99.

[6] Aktan, Hamdi Yaver; Yargıtay Uygulamasında Adil Yargılanma İlkeleri, Global Hukuk Eğitimi Programları Direktörlüğü(IGUL), Nergiz Yayınları, Yayın No:4, Ankara 2004, s.119; ALP, Mustafa; Anayasa Hukuku Acısından Mahkeme Kararlarında Söz-de (Görünürde)Gerekçe, Prof Dr. Tevfik Birsel’e Armağan, İzmir 2001, s.426; Aşçıoğlu, a.g.e., s.49;

[7] Kuru, a.g.e., s.3055

[8] Alp, Mustafa;Anayasa Hukuku Acısından Mahkeme Kararlarında Sözde (Görünürde)Gerekçe, Prof Dr. Tevfik Birsel’e Armağan, İzmir 2001, s. 436

[9] Şeker, Hilmi; Strazburg Yargı Kararlarında; Doğru, Haklı, Yasal ve Makul Gerekçe Biçimleri, İstanbul Barosu Dergisi Cilt:78, Sayı: 2 Yıl, Yıl: 2004, s. 454

[10] Alp, s.438

[11] Aşçıoğlu, a.g.e., s. 51

[12] Aşçıoğlu, a.g.e., s.52

[13] Yargıtay 2. HD. 29.1.1993, 7573/559 , Tutumlu, 2007, s.99

[14] Aşçıoğlu, a.g.e.,, s. 52

[15] Aşçıoğlu, a.g.e., s. 52

[16] Aykonu, Mustafa Sadrettin-Hukuk Mahkemelerinde Kısa Karar ve Gerekçeli Karar Sorunu, Yargıtay Dergisi, 198, sayı 1-2, s.28

[17] Şeker, a.g.e., s. 454

[18] Y.3.CD, E: 2017/16445, K: 2018/11897, Teb: 3 - 2015/262704, KT: 28.06.2018: “…1) Anayasanın 141/3, 5271 sayılı CMK'nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısını ve herkesi inandıracak ve temyiz denetimine olanak verecek biçimde olması, Yargıtayın gerekçedeki disiplin işlemini yerine getirmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, suçun öğeleri ve kanıtlandığı kabul edilen olayların açıkça gösterilmesi gerekirken, bu ilkelere uyulmadan ve sanık HÖ'ün soruşturma ve kovuşturma evreleri boyunca suçlamaları kabul etmemesi ve mağdurlardan HHÖ. dışında diğer mağdurların sanığı teşhis edememeleri karşısında, sanığın eylemleri ne şekilde gerçekleştirdiği kararda açıklanıp tartışılmadan yasal olmayan ve yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararları verilmesi,…BOZULMASINA, 28/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi…