Bir “Kanun” var.

         Bir de “kanun yerine geçen kararname

         Yani kanun değil de, onun gibi bir şey.

         Bu nasıl bir şeyse…

         İşte birkaç gün önce çıkarılan “O şey” ile, Milli Eğitim Bakanlığı’nın temel görevleri değiştirildi.

         Bu temel görev ve hedefler arasından “Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı… demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen… gençler yetiştirmek” ibaresi çıkarıldı.

         Milletvekillerinin yeminin değiştirilmesi de gündemde.

         Yakında, içinde “Türk, Atatürk, laik, Cumhuriyet” gibi kelimeler geçen metinler kalmayacak gibi…

         Bunun en büyük hazırlığı da “Anayasa değişikliğinde” yaşanacak. Zira bir süreden beri “malum çevreler” anayasanın değiştirilemez maddelerinin “o kadar da değiştirilemez maddeler olmadıklarını” dile getirmekteler.

            Şimdi sıra “AND”ımızda.

         Cumhuriyetin ilk yıllarından beri her sabah, ilköğretim öğrencilerinin söyledikleri, sonraları birkaç tümce eklenen and :

Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

ilk hedefler arasında.

Neymiş ?

Diyorlar ki; bir ermeni, kürt, laz çocuğu, nasıl “Türküm” dermiş.

Düşünmüyorlar ki; bu and “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olanların and’ı ve bu and’i içen; ermeni, kürt, laz çocukları, böyle düşünenlerden çok fazla Türk’tür.”

Bizdeki “Malum kafalar, malum nedenlerle” and’ımızı tartışadursun, Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan Çinli, zenci, Japon, Meksikalı ve hatta Türk, kürt asıllı 72 milletin oluşturduğu, 300 milyondan fazla insan okullarında her gün “iftiharla ve gururla şu andı okuyarak” yetişiyor :

“Amerika Birleşik Devletleri’nin Bayrağına ve o bayrağın simgelediği Cumhuriyete bağlılık andı içiyorum. Herkes için özgürlük ve adalet, Allah’ın gözetiminde bölünmez ve tek vatan için..”

Yetmedi mi ?

Buyrun ABD’de uygulanan “Dil Birliği Kanunu” na.

Bu kanuna göre, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve özel iş yerlerinde İngilizce kullanılması zorunlu. Bu zorunluluğun nedeni ise; ülkedeki azgelişmiş bölgelerin dil farkı nedeniyle geri kalmalarını önlemenin yanında farklı etnik köken, kültür ve dilleri kullanan Amerikan vatandaşlarını tek bir vatandaşlık tanımı altında birleştirmek ve bütünleştirmek olarak gösteriliyor. 

Amerika Birleşik Devletleri, ülkesinde yaşayan çeşitli dil, din, ırk ve milletten oluşan vatandaşlarını “birleştirmek” için tek bir dil kullanmayı zorunlu kılarken, biz ülkemizde yaşayan vatandaşları” bölmek” için farklı dilleri teşvik ediyoruz.

Anlaşılır ve kabul edilebilir gibi değil, değil mi ?

Gelelim Fransa’ya …

Fransa’da, “Fransız Dilinin Kullanılmasına Dair Yasa” uyarınca; her türlü resmi kurum ve kuruluşlarda, yazılı, görsel, işitsel yayınlarda, reklamlarda, ürünlerin adlandırılması ve satılmasında Fransızca kullanılması, farklı dillerde yayınlanan dergi ve yayınların Fransızca tercümesinin yapılması zorunlu.

Paris’deki bir mahkemede, farklı dilde (Korsika dilinde) konuşmakta ısrar eden sanıklar duruşma salonundan ve mahkeme binasından dışarı atıldılar.

Almanya’da, ders aralarında ve okul bahçelerinde bile farklı ana dilde konuşmak yasak.

Buyrun; Ülkemizdeki o malum kafaların “yerini” ve “görevini” siz tayin edin.

Söz sırası gelmişken söyleyelim…

And’ımızı yazan ve kabul ettiren kişi, “Reşit Galip

Cumhuriyetin yılmaz savunucusu, Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı.

Ankara’da, her gün önünden geçtiğimiz Cadde’ye adını veren kişi.

Siz, önce o caddenin adını değiştirin.

Gücünüz yeterse…

 

 

Av.A.Erdem Akyüz

Hukukun Egemenliği Derneği

Genel Başkanı