1 Mayıs 2013 İstanbul için yine olumsuz olaylara sahne oldu.

3’ü yoğun bakımda, ağır yaralı olmak üzere 22 polis memurumuz ile 3 sivil vatandaşımızın taşlı sopalı saldırılar sonucu yaralandığı açıklandı.

Polisin üzerine maskeli gruplarca demir bilyeler, taşlar ve molotof kokteylleri ile saldırılırken, esnafın camları kırıldı, vitrinleri ciddi hasar gördü. Polisin gaz bombası ve biber gazı ile karşılık vermesiyle ortalığın savaş alanına döndüğünü üzülerek izledik.

İçişleri Bakanı Muammer Güler dün akşam saatlerinde  1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü vesilesiyle 76 ilde 122 ayrı etkinlik yapıldığını belirterek, İstanbul Taksim ve çevresi dışında bu günün  coşku içinde günün anlam ve önemine uygun şekilde heyecanla kutlandığını ifade etti. Bu durumdan da memnuniyet duyduk.

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, ulaşım, transfer ve güvenlik önlemleri nedeniyle rahatsızlık verilen ve bayramı evlerinde geçirmek zorunda kalan vatandaşlardan özür dileyerek, 1 Mayısı neşe dolu olarak kutlamak isterdik maalesef olumsuzluklar yaşandı diyerek üzüntülerini dile getirdi. Özür dilenmesini erdemli bir davranış olarak not ettik.
Sonuç, 76 ilimizde 122 etkinlikte coşku içinde kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü İstanbul için kabus günü oldu. İstanbul Anadolu yakasında, Kadıköy’de de olaysız kutlamalar olduğunu ifade edelim.

Restleşme politikalarının kazananı yok

İstanbul’da bu olaylar neden yaşandı diye baktığımızda, Taksim’de kutlamalara izin verilmeyeceğini açıklayan İstanbul Valiliği ile, 1 Mayıs kutlamaları için Taksim’i adeta kutsayan ve olmazsa olmaz diyen sendikaların restleşmelerini görüyoruz.

Valilik, bu yıl Taksim Meydanının önemli bir kısmında inşaat olduğunu, mekanın elverişsiz olması nedeniyle güvenlik sorunları yaşanacağını, bu nedenle Taksim’de kutlamalara izin verilmeyeceğini açıkladı.

DİSK ise, Taksim’e yürüyeceklerini ve kutlamaları Taksim’de yapacaklarını, kendilerine engel olunmamasını istedi.

Restleşme açıklamalarının ardından dünkü olumsuzluklar yaşandı.

Şimdi sükunetle ama yüksek sesle düşünelim ve önce Taksim’de kutlamaya yasak koyanlara soralım:

İstanbul Valiliği Taksim’de kutlama yapılmasına izin verseydi dün yaşananlardan daha kötüsü mü olurdu?
Üç yıldır Taksim’de yapılan kutlamalarda büyük olumsuzluklar yaşanmadığına göre, sadece inşaat çalışmaları gerekçe gösterilerek izin vermemek yerine, şartlar elverdiği ölçüde ve sayıda izin verilemez miydi?
Bu konuda alınacak önlemler, metrobüsü, tramvayı, deniz otobüslerini, köprüleri devre dışı bırakmaktan, sivil sıkıyönetim söylentilerine meydan vermekten daha fazla maliyetli olabilir miydi?

2009 yılında 1 Mayısı Emek ve Dayanışma Günü olarak bayram ilan eden bu hükümet, Taksim yasağı ile, işçiden ve emekçilerden yana politikalarını ve bunca hayırlı hizmetini gölgelemiş olmadı mı?

Taksim’de kutlama konusu her yıl önemli bir sorun olarak gündeme geldiğine göre bu konuda otoriter ve devletçi yaklaşım yerine demokratik çözüm için girişimlerde bulunuldu mu?

Taksim ve çevresinde yaşayanlar bu konuda ne düşünüyor? İstanbullu ne düşünüyor ? Bir kamuoyu araştırması yapıldı mı?

Demokratikleşme, özgürlük alanlarının genişletilmesi, çözüm ve barış süreci gündemde iken ve olumlu ilerleme sağlanırken Taksim’de kutlama konusuna demokratik çözüm neden aranmazdı? Neden aranmaz ?

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü Taksim’de kutlama ısrarında olanlar da şu sorulara cevap vermeli:

Amacınız gerçekten emekçilerin bayramını kutlamak ise, inşaat nedeniyle  fiziki şartların olumsuzluğu herkes tarafından görülmekte ve bilinmekte ve alternatif kutlama alanları varken Taksim ısrarı neden?

İnşaat nedeniyle derin kazı ve çukurların bulunduğu alanda, izdiham nedeniyle meydana gelebilecek can kayıplarına karşı güvenlik önlemi almak Hükümetin ve valiliğin görevi değil mi? Muhtemel bir olumsuzlukta neden yeterli önlem almadınız diye yetkilileri suçlayacak olanlar neden uzlaşmaya yanaşmayıp restleşme yolunu seçer?

Şimdiye kadar 1 Mayıs’ı istismar edenlerden farklı olarak, işçinin, emekçinin sorunlarına çözümler getiren ve bu günü resmi  bayram ilan eden Ak Parti iktidarı ile neden diyalog kurulup çözüm aranmaz?

Taksim’deki fiziki şartların elverişsiz olması nedeniyle ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanabilecek müessif hadiselerin olma ihtimali sizi hiç endişelendirmiyor mu? Meseleye sadece ideolojik pencereden bakmak ve restleşmek yerine makul olunamaz mıydı?

Sonuç olarak, Türkiye’nin kırk yıllık adeta kangren olmuş terör sorununa neşter vuracak barış ve çözüm sürecini başlatan ve başarıyla yürüten Ak Parti iktidarının, 1 Mayısta takındığı otoriter tavır doğru olmamıştır. Çözüm süreci ile paralellik arzetmeyen, devletçi, otoriter bir yaklaşım yerine demokratik çözüm politikaları geliştirmeliydi.

İstanbul Valiliğinin aldığı bu karar nedeniyle, Taksim’e yürümekte ısrar ederek, adeta devlete hodri meydan diyerek, sadece kendilerine verilen görevi yapan ve yapmaya mecbur olan polisimizle çatışmaya sebebiyet vermek, maskeli marjinal grupların taşlı, sopalı, molotof kokteylli saldırılarına alan açarak  vatandaşlarımızı mağdur etmeleri hiç doğru olmamıştır. Öncülük eden sendikalar ve politikacılar dayatmayı değil demokratik mücadeleyi tercih etmeliydi.

Çözüm için restleşme yerine uzlaşma politikaları geliştirmek zorundayız.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)