Herşeyi yazarım da / zamanı yazamam / o yazar çünkü beni…” Oruç Aruoba

Geçen sene “2019 Yılının Kişisel Bir Muhasebesi” adıyla yazdığım yazıda: “Evet! 2019 yılı da yaramaz bir çocuk gibi yerinde durmadı. Koştu, oynadı, sonra yoruldu, yaşlandı, ben gidiyorum bana eyvallah dedi, soğuk bir Aralık sabahı paltosunu giydi, boynuna atkısını sardı. Şimdi hoş geldin demek için yeni yılı bekliyor. Birkaç güne kadar yerini yeni bir yıla bırakacak ve bir daha geri gelmemek üzere bize veda edecek. Geçmişteki diğer yıllar gibi 2019 yılına ait tatlar da, sesler de, kelimeler de birer anı olarak geride kalacak. Yeni bir yıl, 2020 yılı bütün tazeliği, çocukluğu, sevimliliği, yeni olmanın enerjisi ile bize merhaba diyecek. Belki yeni ışıklar getirecek, belki de getirmeyecek. Ama yeni umutlar vaat ederek gelecek. Ve hayat, hayatımız böylece akıp gidecek.” diye yazmıştım.

Şimdi gitmeye hazırlanan 2020 yılı, ne yazık ki, Türkiye’ye ve dünyaya gelirken vaat ettiğini umduğumuz ve dilediğimiz yeni umutlar, yeni ışıklar getirmedi. Mutsuzluk getirdi, endişe getirdi, tüm dünyayı etkisi altına alan ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan, Covit 19 getirdi. Yani 2020 yılı tüm insanlık için lanet bir yıl oldu. Bu yılın etkisinden olacak, gelmeye hazırlanan ve ne veya neler getireceği belli olmayan 2021 yılına “hoşgeldin” diyemiyor, dilimizde ve kursağımızda kalan umutlarımızı bu yeni yıla aktaramıyoruz. Ama gelecek biliyoruz. O nedenle, çok fazla umutlu olmasak da, bu yeni yılın, hepimize iyilikler getirmesini diliyoruz.

Kendimi yeni bir yıla, 2021 yılına teslim etmeden, önce mutadım veçhile önceki yıla, yani 2020 yılına hesap vermek, geçmiş yılın kişisel bir muhasebesini yapmak istiyorum. Bunu yapmak, geçmiş yılla ilgili olarak kendimi gözden geçirmek, yaptıklarımın, yapamadıklarımın hesabını kendime vermek, bana iyi geliyor. Bu tam da Nazım Hikmet’in “ İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman./Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,/ Çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil” dediği gibi bir şey. Yani giden çoğumun içinde kalan 2020 yılı içinde, ne ve neler yaptığımın hesabını kendime vermek, bana kendimi iyi hissettiriyor. Onun için eski yılı, 2020 yılını “sana bir borcum yok” diyerek uğurlayacağım ve böylece yeni yıla, 2021 yılına kendimi iyi hissederek gireceğim.

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir” diyor Necip Fazıl. Geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yılda da, elbet devler gibi eserler bırakmadım arkamda. Ama önceki yıllarda olduğu gibi, bu yılda da karıncalar gibi çalıştım. Hem de çok çalıştım. Sadece mesleğimi, asıl işimi yapmadım, başkaca şeyler de yaptım.

Mesela, ahsencosar.wordpress.com adresindeki bloğumda; üç beşi eski yazılarımın güncellenmesinden oluşan ve siyaset, hukuk, edebiyat, felsefe, sanat, hayat üzerine olan 49 yazı yazdım.

Mesela, “Kırık Hayatlar” adını verdiğim bir hikaye kitabı yazmaya başladım ve bugüne kadar on hikaye yazdım. Kitap olarak basılması ve yayınlanması için yirmi hikayeye tamamlamak istiyorum. Sanıyorum bu hikaye kitabı, önümüzdeki yıl tamamlanacak ve yayınlanacak. Neden mi hikaye kitabı yazıyorum? Kitap yazdım, makale yazdım, deneme yazdım, şiir yazdım, çeviri yaptım. Sadece roman ve hikaye yazmadım. Oysa edebi türler içinde en çok hikayeleri ve romanları severim. O nedenle, bir hikaye kitabı yazıyorum.

Mesela, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi’nin, “İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları” adıyla çıkardığı bültenin, Kasım 2020 yılının 7 nolu sayısına,  sevgili hocam İoanna Kucuradi’nin talebi üzerine “Hukukun Pandemiyle ya da Pandeminin Hukukla İmtihanı” başlıklı bir yazı yazdım.

Mesela, blogumda yazdığım yazılardan, geçmiş yıllarda yaptığım konuşmalardan oluşan “Rizom İçin Seçkiler” isimli kitabımı tamamladım ve bu kitap da bu yıl içinde Dorlion Yayınevi tarafından basıldı ve yayınlandı.

Mesela, İngiliz tarihçi ve düşünür R.G.Collingwood’un “Outlines of A Philosophy of Art/Bir Sanat Felsefesinin Ana Hatları” ve yine aynı yazarın “The Idea of History/Tarih Düşüncesi” isimli kitaplarını, İngilizce’den Türkçe’ye çevirdim. Her iki kitap da, 2020 yılı içinde Dorlion Yayınevi tarafından basıldı ve yayınlandı.

2008-2010 yılları arasında Ankara Barosu Başkan Yardımcılığı görevi yapan, seçkin bir hukukçu, örnek bir insan ve avukat olan sevgili Salih Akgül ile birlikte yazdığımız “Avukatlık Hukuku” isimli kitabımız tamamlandı, basılmak ve yayınlanmak üzere Yetkin Yayınevi’ne verildi. Sanırım bu çalışmamız önümüzdeki günlerde yayınlanacak ve kitapçıların vitrinlerindeki yerini alacak.

Şimdilerde Avusturyalı iktisatçı ve siyaset bilimci Joseph Schumpeter’in “Capitalism, Socialism and Democracy/Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi” isimli kitabının, İngilizce’den Türkçeye tercümesi üzerinde çalışıyorum. Gerek dili ve anlatım tarzı, gerekse içeriği itibariyle oldukça zor olan bu kitabın çevirisini, 2021 yılı içinde tamamlamayı hedefledim. Son derece önemli ve değerli olan bu eser de, önümüzdeki yıl içinde Dorlion Yayınevi tarafından basılacak ve yayınlanacak. 

Pandemi nedeniyle geçmiş yıllarda olduğu kadar olmasa da, 2020 yılı içinde ve fırsat buldukça seyahat ettim. Eşimle, kızımla, damadımla, torunum Alina’yla geçen yıl olduğu gibi, bu yılda Bodrum’da, keyifli bir tatil yaptım. Çokça kitap okudum. Müzik dinledim. Dostlarımla ve yanısıra değerli meslektaşım ve ağabeyim Erden Arısoy’un organizasyonu ile arkadaşlarımla zaman zaman beraber oldum. Onlarla çay içtim, kahve içtim, rakı içtim. Sanat üzerine, siyaset üzerine, felsefe üzerine, hukuk üzerine sohbet ettim.

Özetle huzurlu, hareketli, verimli bir yıl geçirdim. Kendimle yetinmeyi ve zaman geçirmeyi, kendimden sıkılmamayı çok iyi bildiğim ve bunu başarıyla uyguladığım için, pandemi nedeniyle eve fazlaca kapalı kalmaktan hiç yakınmadım, çok fazla kişinin bu durumdan dolayı psikolojik yönden rahatsız olmasına rağmen, ben bu süreçte psikolojik yönden hiçbir rahatsızlık duymadım.

Hayata anlam katanın kendimiz olduğunu, yarınımızı farklı kılmak için yaptığımız ne varsa hayatın anlamının “o” olduğuna inanıyorum. Onun için başkalarının sunduğu hayatı yaşamak yerine, kendi hayatımı yaşamak ve bundan dolayı mutlu olmak istiyorum. Yaşamak istediğim şeyler uğruna yaşamak istemediğim bir yığın saçmalığı yaşamak istemediğim için, bana sıkıntı veren, bana yük getiren insanlardan uzakta duruyorum. Başkalarının kalbimi kırmasına artık izin vermediğim için, gerektiğinde kendi kalbimi kendim kırıyorum. Kısa bir hikaye olan hayatı, hayatımı özgürce, kimseye sıkıntı vermeden yaşıyorum ve yaşamak istiyorum. Ve en önemlisi “ölmeden, ölmek”  istemiyorum.  

Bütün bunları kişisel tarihime not düşmek için yazdım ve belki merak edenler olur diye de paylaştım.

Son bir söz: Yeni yılın ülkemize, insanlığa, önce sağlık ve barış ve herkese, hepimize iyilikler, güzellikler, mutluluklar getirmesini diliyorum.

Mutlu Yıllar!