İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Karar başlıklı Cumhurbaşkanı Kararı (“Karar”), 22 Mart 2020 itibariyle yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Karar, içeriği itibariyle 22 Mart 2020 tarihinden 30 Nisan 2020 tarihine kadar, nafaka alacakları hariç yurt genelindeki diğer tüm icra ve iflas takiplerinin duracağını, bu çerçevede de taraf ve takip işlemlerinin yapılamayacağını, yeni icra ve iflas takip taleplerinin de alınmayacağı, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz süreçlerinin yürütülemeyeceğini belirtmektedir. Bu noktada en çok üzerinde durulması gereken husus, halihazırda yürürlükte olan icra takiplerinde haczine başlanmış olan alacakların durumu ve Karar’a riayet edilmemesinin yaptırımlarının neler olduğudur. Yazımızda, konu genel hatları itibariyle bahsi geçen hususlar kapsamında ele alınmıştır.

1. taraf ve takip işlemleri nelerdir?

Karar içeriğinde, takip ve taraf işlemlerinin yapılamayacağından söz edilmiştir. Bu noktada, öncelikli olarak hangi tip işlemlerin bu kategoriye gireceğine değinmekte fayda vardır.

Takip işlemleri, icra takip işlemleri ve taraf takip işlemleri olarak ikiye ayrılır:

1- Takip prosedürünün seyrine etki eden ve taraflarca yapılan işlemler, taraf takip işlemleridir. Örneğin, takip talebi, haciz talebi veya satış talebi gibi işlemler, taraf takip işlemine örnek gösterilebilir.

2- İcra organları tarafından borçluya yönelik olarak yapılan ve cebrî icranın ilerlemesini sağlayacak nitelikteki takip işlemleri ise, icra takip işlemleridir. Örneğin, icra dairesince ödeme emrinin düzenlenmesi, ödeme emrinin borçluya tebliği, haczin icrası ve satış işlemlerinin yürütülmesi gibi işlemler icra takip işlemleridir.

Bu noktada, taraf işlemi ve icra takip işlemi olduğu sonucuna varılan işlemlerin (nafaka icraları hariç olmak üzere), 30 Nisan 2020 tarihine kadar yapılmaması gerekmektedir.

2. Kararın, devam eden maaş hacizlerine etkisi nedir?

Nafaka icraları haricinde, halihazırda başlatılmış takiplerin duracağı ve ilgili takiplerde yeni takip ya da taraf işlemi yapılamayacağı şüphesiz olmakla birlikte, halihazırda haczine başlanmış olan maaş hacizlerinde ne şekilde hareket edilmesi gerektiği önem arz etmektedir.

Borçlunun maaşı (ücreti), üçüncü kişi konum-unda olan işvereninden bir alacağıdır. Fakat maaş hacizleri, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczinden belirli noktalarda farklılıklar içermektedir. Öyle ki, genel haciz kararı tek işlemle infaz olunduğu halde, maaş ve ücret hacizleri belli süreler içinde tekrarlanır. Maaş haczinin infazı da, icra memuru tarafından bir icra takip işlemi olarak değil, borçlunun maaşından kesintiyi yapan üçüncü kişi tarafından yapılır.[1]

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 25.3.2002 Tarih, 2002/4914 Esas ve 2002/6070 Karar sayılı içtihadı da, maaştan kesinti yapılmasının bir icra işlemi olmaktan ziyade, bir muhafaza işlemi olarak nitelendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Maaş hacizlerinde kesintiyi uygulayan ve üçüncü kişi konumunda olan işverenler, takibin tarafı da olmadıklarından, onlar tarafından yapılan işlemler taraf işlemi olarak da kabul edilemez.

Yukarıda anılanlar ışığında, Karar’ın yürürlüğe girdiği tarihten evvel haczine başlanmış olan maaş hacizlerinin, işverenler tarafından uygulanmaya devam edilmesi ve icra dairesine ödenmesinin sürdürülmesinin mümkün olacağı kanaatindeyiz.

3. karara aykırı olarak işlem yapılması halinde başvurulabilecek hukuki yollar nelerdir?

Karar’a rağmen takip işlemi ve/veya taraf işlemi uygulanır ise, bunun yokluk ile batıl olacağını savunanlar bulunmakla birlikte; borçlunun bu işleme karşı icra hukuk mahkemesinde süresiz olarak şikayet hakkını kullanabileceği ve bu vesile ile işlemi iptal ettirebileceğini savunanlar da bulunmaktadır. Borçlunun bu noktada şikayet hakkını kullanabilmesi için yedi günlük süresinin bulunması gerektiği ve bu sürenin de takiplere ilişkin işlemlerin ertelendiği tarihten itibaren başlamasının uygun olacağını savunanlar da bulunmaktadır.[2]

Kanaatimizce, Karar’a aykırı olarak borçluya yönelik icra edilmiş olan işlemin, borçlu tarafından kabul edilip edilmemesi nokta-sındaki seçim hakkının borçluya tanınması ve bu itibarla da borçluya süresiz şikayet hakkı tanınması yerinde olacaktır.

Av. Batuhan Bulut

------------------------------------------

[1] İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş İkinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 493.

[2]Ayrıntılar için bkz. GÜNEYSU, Nilüfer Boran, İcra Takip İşlemleri, TBB Dergisi, 2012, S. 101, s. 55-56.