16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla değiştirilen Anayasa; parlamenter sistemin yerine başkanlık yönetim sistemini öngörmüş, Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar ve milletvekilleri için dokunulmazlıklara yer vermiştir.

Bu yazımızda; “milletvekili dokunulmazlığı” olarak da bilinen yasama dokunulmazlığı sebebiyle, seçilen, fakat tutuklu veya tutuksuz olarak yargılanan milletvekillerinin hukuki durumu hakkında kısa bilgi verilecektir.

Milletvekillerinin dokunulmazlığı konusunda, 16 Nisan 2017 tarihinde Anayasada yapılan kapsamlı değişiklikten önce yürürlükte olan hükümlerin geçerli olduğu ve bu dokunulmazlık konusunda bir değişikliğe gidilmediği bilinmelidir.

Milletvekili dokunulmazlığı kürsü/mutlak ve geçici/muvakkat olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan mutlak dokunulmazlık; Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları, bu sırada kullanılan oy, yapılan konuşmalar ile her türlü davranışı içine alır ki, bu dokunulmazlık türü sınırsız ve süresiz olup, yalnızca Meclisin kararı ile Mecliste yapılan konuşmaların Meclis dışında tekrarlanmasını ve açığa vurulmasını kapsamaz.

Geçici dokunulmazlık ise; ağır cezalık suçüstü hali ve soruşturma seçimden önce başlanılması kaydıyla Anayasa m.14’ün kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, tüm suçlar bakımından milletvekilliği süresince milletvekilinin geçmişte ve vekilliği sırasında işlediği suçlardan dolayı yargılanamamasıdır ki, bunun istisnası vekilliğin bitmesi veya dokunulmazlığın kaldırılmasıdır.

Dokunulmazlıkların dayanağı, milleti temsil eden milletvekillerinin yasama görevlerini özgür bir şekilde yerine getirmelerini sağlamak ve bunu teminat altına almaktır. Geçici dokunulmazlık kötüye kullanılırsa, bu takdirde dokunulmazlık Meclis tarafından kaldırılır ve vekilin yargılanmasının önü açılır.

Anayasa m.83/4’e göre; “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır”.

Bu hüküm; geçici dokunulmazlığı Meclisin kararı ile kaldırılarak yargılanmasının önü açılan milletvekilinin, tekrar seçilmesi halinde, yargılamasına devam edilebilmesi için Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırması zorunluluğunu öngörmektedir. Esas itibariyle; dokunulmazlığın kaldırılması o dosya ve kişi ile bağlı olup, milletvekili tekrar seçilse de dokunulmazlığın kaldırılmasına konu yargılamanın devamını engellememelidir. Ancak Anayasa; dokunulmazlığın kaldırılmasının yalnızca milletvekilinin seçildiği dönemle ve dokunulmazlığın kaldırılmasına konu dosya ile sınırlı olduğunu ortaya koymakla yetinmemiş, yeni dönemde tekrar seçilen milletvekilinin aynı dosya ile yargılanmasını, dokunulmazlığının tekrar kaldırılmasına bağlamıştır. Bu hüküm isabetli midir? Bizce değildir, çünkü dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili, yalnızca Meclisin dokunulmazlığını kaldırdığı dosya ile sınırlı olmak üzere yeniden seçilse de yargılanabilmelidir. Anayasa; her bir seçim dönemini milletvekili dokunulmazlığı için ayrı değerlendirmiş ve daha önce yasama dokunulmazlığının kaldırılmasının, dokunulmazlığın kaldırılmasına konu dosyayı da içine almak suretiyle yeniden seçilen milletvekilinin dokunulmazlığını etkilemeyeceğini belirtmiştir.

Burada sorun iki noktadan kaynaklanabilir; birincisi Anayasaya eklenen bir özel hüküm olan geçici 20. madde ve diğeri de Anayasa m.83/2’de öngörülen istisnai hallerdir.

Geçici m.20; Anayasa ile hukukun evrensel ilke ve esaslarına aykırıdır. En basit şekli ile bu maddenin öngörülebilirliği olmadığı gibi, geriye dönük tatbiki de ciddi bir hukuki soruna yol açmıştır. Geçici m.20; 20.05.2016 tarihine kadar işlem görmüş dosyaları bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıktan yararlanamayacaklarını, bu konuda ayrıca Meclisin kararına ihtiyaç olmadığını, dokunulmazlığın kaldırılması konusunda Anayasa ile öngörülen sürecin uzun ve zahmetli olduğunu, bir defaya mahsus olmak üzere biriken milletvekili dosyalarının Mecliste tartışılmaksızın tümünün yargılamaya açıldığını ortaya koymuştur. Geçici m.20; yalnızca yürürlüğe girdiği sırada, yani 26. Dönem milletvekili olanlar için uygulanır, o tarihte milletvekili olmayıp da yeni seçilen varsa, o milletvekili bakımından elbette tatbik edilemez. Tutuklu veya tutuksuz yargılanan yeni vekil dokunulmazlıktan derhal yararlanır, fakat bunun sınırı Anayasa m.83/2’de yer alan istisnalardır.

Anayasanın geçici 20. maddesi kapsamına giren milletvekilleri hakkında, yukarıda değindiğimiz Anayasa m.83/4 uygulanır mı? İlk bakışta Anayasa m.83/4’ün tüm vekilleri kapsayacağı, bu nedenle de geçici 20. madde kapsamına giren ve dokunulmazlığı bu madde ile kaldırılan milletvekilinin yeniden seçilmekle, hakkında geçici 20. madde uyarınca yürütülen yargılamanın ve yargılamaya bağlı olarak tatbik edilen koruma tedbirlerinin son bulacağı, geçici m.20 ile dokunulmazlığı kaldırılsa bile tekrar seçilen vekil hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için, Meclisin dokunulmazlığı kaldırması gerektiği, aksi halde yalnızca 26. Dönemi kapsayan geçici 20. maddenin tatbiki suretiyle yargılamaya ve koruma tedbirlerine 27. Dönemde otomatik olarak devam edilemeyeceği fikri ileri sürülebilir. Gerçekten de bu bakış açısı, Anayasa m.83/4’ün mantığına da uygundur.

Bununla birlikte; geçici m.20’nin özel düzenleme olduğu, 20.05.2016 tarihine kadar işlem görmüş vekil dosyaları ile ilgili dokunulmazlığın kaldırılmasının veya vekilliğin bitmesinin beklenmeyeceği, Meclis kararına gerek olmaksızın geçici m.20 ile dokunulmazlığı kaldırılan vekilin doğrudan yargılanacağı, bu bakımdan Anayasa m.83/4’ün konu ile ilgili “genel hüküm” olması nedeniyle, “özel hüküm” niteliği taşıyan geçici 20. maddeyi etkilemeyeceği, kaldı ki Anayasa m.83/4’ün Meclisin dokunulmazlığını kaldırdığı vekillerle ilgili durumu düzenlediği, bu nedenle de Anayasa m.83/2’den ve 83/4’ün, dokunulmazlığı geçici m.20 ile kaldırılan milletvekillerini korumayacağı, geçici m.20’nin bu tespitin aksini öngören bir açıklığa da sahip olmadığı, sonuç olarak geçici m.20 kapsamına giren milletvekilleri hakkında yargılama süreçlerinin, buna bağlı olarak tutuklama ve adli kontrol tedbirlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre değerlendirileceği belirtilmelidir ki, kanaatimizce geçici 20. maddenin lafzı, içeriği, amacı ve gerekçesi bu ikinci görüşe daha uygun düşmektedir. Esas itibariyle bu tuhaflığın sebebi; Anayasa ile hukukun evrensel ilke ve esaslarına aykırı olduğu halde, Anayasa geçici 20. maddenin Meclis tarafından kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Şu an için yasal şartlar oluşmaz, buna göre yargı mercileri kararlar vermezse, Anayasa m.83’de değişikliğe gidilmediği sürece seçilen, fakat Anayasa m.83/2’de öngörülen istisnalardan birisi ile karşı karşıya kalan veya geçici 20. madde nedeniyle tutuklu veya tutuksuz yargılanan milletvekili; her ne kadar temsilcisi vasıtasıyla Yüksek Seçim Kurulu’nda mazbatasını alabilse de, suçsuzluk/masumiyet karinesi altında yargılandığını, yani hükümlü olmadığını, milleti Mecliste temsil etmek ve yasama faaliyetlerine katılmak istediğini gerekçe göstererek, yargılamasının durdurulmasını ve tahliyesini talep edemez, etse bile talepleri bu neden dayanak alınarak kabul edilemez. CMK m.100, 101, 102 ve 109’un şartları oluşmadıkça, tutuklu vekilin tutukluluğuna son verilemez. Yeni seçilen vekilin tutukluluğuna son verilebilmesi ve yargılamasının durabilmesi için; vekilin yargılandığı dosyanın konusu, Anayasa m.83/2’de sayılan istisnalardan birisinin veya geçici m.20’nin kapsamına girmemelidir. Bunlar dışında, yeni seçilen veya yeniden seçilen milletvekili Anayasa m.83/2’de tanımlanan dokunulmazlıktan yararlanır ki bunun için, milletvekilinin Mecliste yemin etmesi şartı olmayıp, seçilmesi ve YSK’dan mazbatasını alması yeterlidir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.