Bu bir kitap adı.
Yazarı V.Murat Tulga.
Bir Kurmay Albay.
Bir çok yerde, bir çok görevin ardından, üç yıl boyunca Belçika’da Türk Askeri Temsil Heyetinde görev yaptıktan ve yurda dönüp Diyarbakır/Lice’de çalıştıktan sonra, son görev yeri Hasdal ve Hadımköy Askeri Cezaevleri olmuş.
Balyoz Davasında yargılandığı mahkeme tarafından kendisine tam 16 yıl ceza verilmiş.
Yargıtay’ın bozma kararı ile 2 yıl 8 ay boyunca tutuklu kaldığı askeri cezaevinden tahliye edilmiş ve cezaevinde iken yazdığı “27 Mayıs’tan Balyoz’a” isimli kitabı birkaç gün önce yayınlandı.
Türkiye, cezaevlerinde yatan aydınlarından pek çok eser kazandı. O güne kadar askeri yazışmalar dışında yazı yazmayan askerler çok değerli kitaplar yazdılar, resimler yaptılar, sergiler açtılar.
Her musibette bir hayır vardır” derler. Yani her kötü işin, bir iyi veya olumlu yanı olabileceğini söylerler. Cezaevi musibeti de bir takım hayırlara vesile oldu (!). Türkiye; değerli yazarlar ve eserler kazandı.
Şaka bir yana, yazıp çizmeye meraklı olanlara “İki sene hapis yatacaksın ama sonunda böyle eserler vereceksin” deseler, bu koşulu kabul edenlerin sayısı hiç de az olmayacaktır.
Ama çekilen acılar ağır, Türkiye’nin kayıpları çok…
Kitabın bir yerinde anlatılanlardan, Sayın yazara verilen 16 yıl hapis cezası kadar belki ondan daha fazla ağır gelen bir durumun olduğu anlaşılıyor :    “Mahkeme kararının hüküm kısmında; tüm sanıkların babalık ve kocalık haklarından mahrumiyetlerine dair bir karar da yer almıştı. Bu karardan sonra oğluma ‘yeğenim’ diye hitap etmeye başladım.”
Yazar; kendisini, bu kitabı yazmaya yönelten nedenlerden birisini şöyle anlatıyor. “Biz darbeye teşebbüs ile suçlanıyorduk ama hiç kimsenin darbeden falan haber yoktu. Ama ısrarla ‘siz teşebbüs ettiniz’ diyorlardı…Balyoz Davası kararı beni hiç yanıltmadı. Şunu da çok rahat söyleyebilirim ki eğer idam cezası kaldırılmış olmasaydı içimizden birileri için rahatlıkla idam cezası da istenir, bu idamlar infaz da edilirdi. Bu yaşadıklarım karşısında, kendi devleti tarafından Hadımköy’de esir alınan Mustafa Kemal’in bir subayı olarak muhakkak söyleyeceklerim olmalı diye değerlendirdim.”
Yassıada’dan Silivri’ye-Sincan’a uzanan; Türkiye’nin son elli yılının dar, uzun ve karanlık sokaklarına ışık tutan ve bir dantel gibi işlenen “27 Mayıs’tan Balyoz’a” isimli bu kitap, Ankara Kitap Fuarında yer alıyor.
Kitap Fuarında yer alan çok sayıdaki kitapların arasında, bizim kaleme aldığımız “Ermeni Sorunu ve Türkler” isimli eser de bulunuyor. Yüzüncü yılına yaklaştığımız günlerde, bu yapay sorunu ortaya atan lobilere; kitaplarla, filimlerle beslenen asılsız ve uydurma senaryolara yeteri kadar ve yeterli ölçüde yanıt verebilmiş değiliz.
Olayın uluslararası boyutu da nazara alınarak Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca olmak üzere dört dilde yazılan, bazı anıları, tarihçilerin görüşlerini içeren, konu ile ilgili fotoğraf ve kitapta anlatılan olayları canlandıran çizimlerin de yer aldığı eser; tarafsız bir bakış açısı ile, ülkeye ve tarihe katkıda bulunmak amacı ile hazırlanmıştır.
Kitabın sonuç kısmında : “Ermenilerin sonraki kuşakları bile, kendi yazdıkları sanal tarihin peşine takılarak, daha yakın tarihlerde, çeşitli ülkelerdeki Büyükelçilerimizi ve elçilik görevlilerini öldürme yoluna gitmişlerdir. Bulundukları ülkelerin güvencesi altında olan Büyükelçilerimize karşı işlenen suçlar ve bu masum insanların öldürülmesi olayları da soykırım suçundan başka bir şey değildir…Aynı filmin değişik versiyonları, başka ülkelerde, başka yerlerde de vizyona konmuştur. Yalnız Ermeniler değil, diğer bazı milletler de Türklere karşı soykırım suçunu işlemişler ve bunun üzerini ustalıklı bir biçimde örtmüşlerdir… Şimdi aynı filmin benzeri, sanal bir millet ve farklı bir dil yaratılarak güneydoğuda sahneye konulmak ve bölünmenin temelleri atılmak istenmektedir.” Değerlendirilmesi yapılmıştır.
Haksızlığa uğramış olan Mustafa Kemal’in Askerleri ve Türk Milleti, hakkını mutlaka alacaktır.