2 Eylül pazartesi günü yeni adli yılın başlamasıyla birlikte, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Yassıada Mahkemesi ile aynı kefeye koyma talihsizliğinde bulunduğu TMK.10 .Madde ile yetkili Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde tarihi bir dava da başlamış oldu.
 
28 Şubat soruşturması sonucu haklarında dava açılan 37’si tutuklu 103 sanıklı davanın ilk duruşmasına başlandı. Cuma gününe kadar aralıksız devam edecek duruşmalarda dün itibariyle iddianamenin çok az bir kısmı okunabilmişti.

481 kişinin şikayetçi olarak yer aldığı davada bir numaralı sanık dönemin genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, 2 numarada 2.Başkan Çevik Bir var. Balyoz davasından hüküm giyen Org. Çetin Doğan da sanıklar arasında yer alıyor.
 
Dün görülmekte olan dava ile ilgili olarak TRT Haber’den aldığım teklif çok anlamlıydı. Prodüktör Rauf bey, yayını İstanbul Üniversitesinin tarihi giriş kapısı önünden yapacaklarını, başörtüsü yasağıyla ilgili ‘İkna Odaları’nın kurulduğu İ.Ü. yerleşkesinin bu açıdan önemli olduğunu söyleyince kendisine hak verdim ve konuk olarak katıldım.

Gerçekten 28 Şubat darbesi denilince akla gelen hukuksuz uygulamaların başında başörtüsü yasağı geldiğini biliyoruz. BÇG ile işbirliği halinde hareket eden YÖK ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü (Başkan Kemal Gürüz ve Rektör Kemal Alemdaroğlu) eğitim özgürlüğünü engelleme suçunu işleme pahasına başörtülü öğrencileri üniversiteye almamışlardı. İnançları gereği örtündükleri için başörtülerini çıkarmayan bu nedenle okullarını terk edip memleketlerine dönen genç kızlarımızın her birinin hayat hikayelerini, göz yaşlarını, dualarını ve beddualarını hatırlamamak mümkün mü?

Üniversite kapısında bekleyip derslere girmekte ısrar edenler için kurulan ‘İkna Odaları’ da, o gençlere psikolojik rahatsızlıkları olan hasta muamelelerinin yapıldığı, onurları ve inançlarının aşağılandığı, inançları ile üniversite arasında bir tercihe zorlandıkları yerlerdi.

Yaptıklarının suç olduğunu bilen o zamanın rektör yardımcısı Nur Serter, ‘İkna Odaları’nda aldırdığı kayıtları yani suç delillerini imha edeceğini açıklamış olmasına rağmen soruşturmalardan milletvekili dokunulmazlığı ile kurtulmuştu.
 
28 Şubat’ın aktörleri sadece askerler değil
 
Yargılanması başlayan davada tek sivil sanık dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz. Böyle olunca 28 Şubat iddianamesi kamuoyunu tatmin etmedi. 15-16 yıl önce yaşanan darbeyi, öncesi ve sonrasıyla bizzat yaşayanlar, gözlemleyenler, tanık olanlar, mağdur olanlar, müşteki olanlar biliyorlar ki; asker unsurların yanında 28 Şubat’ın siyaset, medya, yargı, üniversite, finans ve STK ayağı da vardı.
 
TSK içindeki illegal oluşum olan Batı çalışma Grubu’nun, seçilmiş meşru iktidarı devirmek için hukuki, fiili ve siyasi işbirliği yaptığı unsurların olduğu kesindi. Darbe girişimine asli ve fer’i olarak iştirak edenler soruşturulmalı, onlar da adalet önüne çıkarılmalıydı.
 
28 Şubat’ın siyaset ayağında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de bugüne kadar soruşturulmuş değil. 28 Şubat darbesine hala da sahip çıkmaya devam eden Demirel, Refahyol iktidarını devirmede en önemli rolü oynayan aktördü. Kurulan koalisyon iktidarının devrilmesi için yapılan baskılar Sincan’da tankların yürütülmesiyle Başbakan Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanmış, koalisyon protokolü gereği Sayın Çiller’in hükümeti kurmakla görevlendirilmesi beklenirken, Meclis’te güvenoyu alacak çoğunluğu da varken, Sayın Demirel, Meclis’e ve hükümete darbeyi vurarak Mesut Yılmaz’ı Başbakan olarak atamıştır.
 
Soruşturma sivillere de dokunacak mı?
 
Şimdi sıkça sorulan soru şu: 28 Şubat soruşturması sivil unsurları da kapsayacak şekilde genişleyecek mi? Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel de soruşturmaya dahil edilebilir mi?
 
28 Şubat soruşturmasının açılan bu dava ile sınırlı kalmayacağı, önümüzdeki günlerde delilden sanığa gitme yöntemiyle yeni operasyonların olacağı ve suça iştirak eden sivil unsurlar hakkında da davaların açılacağını söyleyebiliriz.

Bu söylediğim sadece bir temenni değil, iddianame içeriğinden çıkarılan bir sonuçtur. Bu konu iddianamede şöyle izah ediliyor;
“...soruşturma kapsamında Batı Çalışma Grubu ile fiili ve
hukuki irtibatı tespit edilip, delillerle ortaya konan asker veya sivil şahıslar
hakkında iddianame düzenlenmeye devam edilecektir.  
28 Şubat - BÇG Ana soruşturma dosyası 2011/206’da şüpheli
sıfatıyla ifadesi alınanlardan soruşturması tamamlananlar tefrik edilerek
2013/307 soruşturmaya kaydedilmiş ve iddianame bu soruşturma
üzerinden açılmıştır. 28 Şubat-BÇG Ana soruşturma dosyası halen
Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğimizin 2011/206 sırasında devam etmektedir.”
 
Teknik bir açıklama
 
Darbe teşebbüsü suçlamasıyla yargılananlar, tabii hakim ilkesine uygun dayanağını Anayasa ve yasalardan alan meşru mahkemelerde yargılanmaktadırlar. Her ne kadar Sayın Demirel hakkında 28 Şubat darbesine fiilen iştirak ettiği hususunda hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli delil ve belgeler var ise de, suç tarihlerinde Cumhurbaşkanı olması sebebiyle yargılanma imkanı yoktur. Anayasa gereği Cumhurbaşkanları ancak vatana ihanetten yargılanabilir.

Kanunlarımızda “vatana ihanet” suçu bulunmamaktadır. Anayasa hazırlandığı zaman yürürlükte bulunan “Hıyaneti Vataniye Kanunu” 1991 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Darbeci de olsa meşru hukuk içinde yargılanamıyorsa, başka yol aranmamalıdır. Ergenekon, Balyoz, 12 Eylül ve 28 Şubat yargılamalarının, Yassıada sözde mahkemelerinden farkı da budur. TBB Başkanı, ne akademisyen ne de avukat olarak kendisine yakışmayan söylemlerini bir daha gözden geçirmelidir. Ya da TBB’den istifa edip siyaset şapkasını giyerek konuşmalıdır.
 

(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)