16.yıldönümünde 28 Şubat'ın, millet iradesine,  demokrasiye ve hukuk devletine bir darbe olduğu, devam eden soruşturma ve Meclis araştırması ile netlik kazanmıştır.

Darbe ve darbeye teşebbüs suçtur. 28 Şubat'ın aktörleri de bu suçu işlemiştir.

Toplumsal talepler, bu istikametinde demokratik değişim, anayasal ve yasal değişikliklerle 28 Şubat aktörlerinden bir kısmı hakkında 15 yıl sonra soruşturma başlatılabilmiştir.

1000 yıl sürecek denilen bu darbe sürecinin halka rağmen sürdürülemeyeceği anlaşılmıştır.

Milletin temsilcileri, egemenliğin gerçek sahibi milletten aldıkları vekalet görevini cesaretle yerine getirince, darbeciler önce millet vicdanında mahkum olmuşlar, sonra da Adalete hesap vermeye başlamışlardır.

28 Şubat soruşturması kamuoyuna yansıdığı kadarıyla illegal BÇG yapılanmasından hareketle yürütülüyor. Tutuklanan ve tutuklanmayan şüphelilere ve görevlerine baktığımızda ortadaki tablo budur.

Ancak, 28 Şubat Darbesinin aktörlerinin üst düzey askerlerden ibaret olmadığı bir gerçek.

Öğretim üyelerini fişleyen, hukuk dışı genelgelerle eğitim özgürlüğünü engelleyen darbe destekçisi bir YÖK vardı.

Hukuka uygun kararlarıyla, hukuk dışı emir ve talimatlara boyun eğmeyen hakim ve savcılara eşlerinin kıyafetleri sebebiyle soruşturma açan Adalet Bakanlığı yetkilileri, ceza veren HSYK vardı.

Darbeye destek veren, ordu göreve diyen beşli çete vardı.

Darbeye zemin hazırlamak için, gazetecilik faaliyeti ile bağdaşmayacak biçimde darbecilerle iştirak halinde manşetleri belirleyen medya patronları vardı.

İrtica tehdit ve tehlikesi olduğuna, hükümetin de irticanın devleti ele geçirmesinde asli unsur olduğuna halkı inandırmak için, yine darbecilerle iştirak halinde, görevlendirilmiş aktörleri (Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı, Aczimendiler gibi..) reklam filmi gibi her gün ekranlara çıkaran yayın yönetmenleri vardı. Finansörleri vardı.

Şimdi kamuoyu suça iştirak eden darbenin sivil unsurları ve uzantıları hakkında neden işlem yapılmadığını sorguluyor.  28 Şubat’la yüzleşmenin boyutlarını tartışıyor.

Darbe suçları ferdi işlenen suçlar değildir. Ya örgütlü olarak ya da iştirak halinde işlenen suçlardır. Soruşturma makamı olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu suça iştirak edenler hakkındaki tüm delilleri toplayarak, delilden sanığa gitme yöntemiyle, sorumluların mevki, makam ve sıfatlarına bakmaksızın haklarında yasal işlem yapmaktadır.

Dün gece itibariyle, Sincan’da tankları yürüten komutan olarak bilinen eski Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu ile dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Yücel Özsır tutuklandılar. Tutuklu sayısı 72 oldu. Adli kontrol tedbiri ile serbest bırakılan şüpheliler de var.

Belki yargı süreci hızlı işlemiyor diyebiliriz ama olayın boyutları, delillerin toplanmasının aldığı zaman dikkate alındığında, sürecin yasalara uygun ve sağlıklı biçimde işlediğini söyleyebiliriz. Soruşturmanın sivil ayakları dahil bütün sorumluları kapsayacak biçimde genişleyerek devam edeceği anlaşılıyor.  Bu nedenle henüz yargı alanında yüzleşmenin tamamlandığını söyleyemeyiz.

Sivil anayasa çalışmaları tamamlanmadan, yeni darbe girişimlerine sebebiyet verebilecek yasal düzenlemeler, meşhur 35. madde yürürlükten kaldırılmadan, 28 Şubatın dayatmaları olan eğitim ve çalışma özgürlüğü alanındaki hukuk dışı yasaklamalar sona erdirilmeden, irtica tehdidini bahane ederek bankaların yönetim kurullarına atanıp milyarları hortumlayanlardan hesap sorulmadan darbe tehditlerinin tamamen sona erdiğini söylemek de gerçekçi olamaz.

Siyaseten de 28 Şubat’la tam anlamıyla yüzleşildiğini söyleyemeyiz. Darbe teşvikçiliği yapan ve darbecileri alkışlayanlarla millet sandıkta yüzleşiyor. Hakettikleri dersi veriyor. Ancak 28 Şubat'ın baş aktörlerinden dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hesap sorulabilmiş değil.  TBMM'deki 282 milletvekili ile çoğunluğa sahip koalisyon liderliğine hükümet kurma görevi vermeyerek, BÇG ile işbirliği halinde hükümetin devrilmesinde başrolü oynayan Demirel’e sıfatı sebebiyle yargı hesap soramadığına göre TBMM devreye girip siyasal tarihimize bir not düşebilir.

28 Şubat’ın 16. Yılında, özel bir gündemle toplanarak, darbelere alkış tutan bütün siyasi tutumlarla birlikte, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kınandığı bir Meclis Kararı son derece anlamlı olacaktır.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)