Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması ilamların icrası prosedürü 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 25. ve devamı maddeleri ile düzenlenmiştir. Bu düzenleme, o tarihten itibaren hiçbir değişikliğe uğramadan varlığını sürdürmüştür. İlgili düzenlemenin eksiklikleri, mevcut sistemde çeşitli problemler yaratmış olsa da bu durum çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair geç kalınmış yeni bir düzenlemenin kamuoyunca bilinen adıyla “5. Yargı Paketinin” Meclis’te kabul edilerek yasalaşmasını sağlamıştır.

Çocuk teslimi, taraflar arasında evliliğin sona ermesi yahut ayrılık kararı alınması halinde müşterek çocuğun hangi tarafta kalacağı kararının verilmesi, velayet ile ilgili taleplerde ya da çocuğun vesayet altına alınması hallerinde gündeme gelmektedir. İİK.’nun 25. maddesinde yer alan çocuk teslimi prosedürü ile ilam alacaklısı, ilam borçlusundan çocuğun yedi gün içerisinde teslimini talep edebilecek, aksi durumda çocuğun nerede bulunduğu fark etmeksizin ilam hükmünün zorla icra olacağı, çocuğun gizlenmesi halinde ise gizleyen tarafın cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Oysa bu düzenleme, icra işlemine ve oradaki tartışmalara maruz kalan çocuğun psikolojisi ile duygularını adeta görmezden gelmekte, çocuğun taşınır bir eşya gibi ifade edilmesine neden olmakta ve çocuğun yüksek yararını dikkate almamaktaydı.

Çocukla kişisel ilişkinin kurulması ise, velayeti kendisinde bulunmayan ya da kendisine bırakılmayan çocuk için anne ve babadan her biri ya da şartların oluşması halinde üçüncü kişilerin talebi ile gerçekleşmektedir. Çocukla kişisel ilişki kurulması belirli aralıklarla tekrarlanmakta ve süreklilik taşımaktadır. Dolayısıyla yapılan işlemler çocuk teslimi sürecine göre farklılık göstermektedir. Çocukla kişisel ilişki kurulması sürecinin farklılığı dolayısıyla İİK. 25/a maddesi uyarınca ayrı ve özel bir düzenleme yapılmıştır. Bunun yanı sırı, ebeveynlerin çocuk ile kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 9/3. maddesiyle de güvence altına alınmıştır. Buna rağmen, İİK. 25/a maddesinde yer alan yasal düzenleme çocuğun taşınır bir eşya gibi ifade edilmesinin önüne geçememiştir. Keza, İİK. madde 25/a düzenlemesi ile ilamın zorla yerine getirilme hali dahil olmak üzere çocuğun üstün yararı, çocuğun psikolojisi ve çocuğun manevi gelişimi görmezden gelinmekte, ilamın tarafları arasında farklı ihtilaflara da sebebiyet vermekteydi.

İİK.’nun 25/b maddesi ile çocuk teslimi ya da çocukla kişisel ilişki kurulmasının icrası prosedürünün sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bulunması gerektiği düzenlenmişti. Düzenlemede yer alan uzmanların bulunmadığı yerlerde ise bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle icranın yerine getirileceğine yer verilmişti. Bu aşamalarda yaşanacak zorluklarda temel amaç çocuğun en az zararla tesliminin veya kişisel ilişkinin gerçekleşmesini sağlamaktır. Oysa ilamın icrası esnasında yaşanacak zorluklarda uzmanların yapması gerekenler ve uzmanların bulunmadığı yerlerde görev alacak eğitimcilerin kimler olacağı kanunda açıkça yer bulmadığı gibi yasal düzenlemenin çocuğun korunması ile çocuğun üstün yararı ilkelerini yeterince gözetmemiştir.

Buraya kadar olan açıklamalar gözetildiğinde İİK.’da yapılan düzenlemelerin yetersizliği açıktır. İİK.’unun yetersizliği nedeniyle değişiklikler elzem olsa da yasalaşan yeni düzenlemenin de eksiklikleri bulunmaktadır. Yazının devamında değişikliklere, eleştirilere ve çözüm önerilene yer verilecektir.

Kanunlaşan metinde yapılan en önemli değişiklik çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması sürecinde icra müdürlüklerinin yetkili ve görevli birim olmaktan çıkarılmasıdır. Bu düzenlemeyle teslim veya kişisel ilişki kurulması sürecinde yetkili ve görevli birim Adalet Bakanlığınca kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri, müdürlüklerin bulunmadığı yerlerde ise Bakanlıkça belirlenen hukuk muhakemeleri yazı işleri müdürlükleridir. Son düzenleme neticesinde, İİK. madde 25’de yer alan eksiklik giderilerek çocuk eşya statüsünden çıkarılmış, çocuğun üstün yararının daha çok gözetildiği, öznenin çocuk olduğu bir düzenleme yapılmıştır.

Çocuğun teslim veya kişisel ilişki kurulması sürecinde ilam veya tedbir kararlarının psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci ve rehber öğretmen gibi uzmanlar; uzmanların bulunmadığı yerlerde ise öğretmenler vasıtasıyla yerine getirileceği düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile icra memurunun görevleri uzman kişilere devredilmiştir. Buna rağmen düzenleme yetersiz ve  muğlaktır. Öncelikle, görev alacak öğretmenlerin uzmanlık alanlarına yer verilmeyerek bu alan muğlak bırakılmıştır. Uzmanların görev tanımları, nitelikleri belirsiz ve uzmanların çocuğun teslim veya kişisel ilişki kurulması sürecinde eğitim alıp almayacağına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uzman kişiler arasında pedagoga yer verilmişse de pedagog eğitimi kaldırıldığından uzmanlar arasında pedagogun yer alması mümkün değildir. Yeni düzenlemenin barındırdığı eksiklikler, çocuğun hakkı ve menfaatinin tam olarak dikkate alınmadığını göstermektedir. Uzman kişilerin görev tanımları, nitelikleri belirlenmeli, gerekli eğitimi almaları sağlanmalı ve bu eğitimlerin yasal zemine oturtturulması gerekmektedir.

İİK.’da yer alan düzenlemede  çocuğun teslimi veya kişisel ilişki kurulmasının gerçekleşmesi için ilamlı icra takibi yoluna başvuran hak sahibi belirli bir harç yatırmakta ve mali külfet hak sahibinin çocukla ilişki kurmasına engel teşkil etmekteydi. Yeni düzenleme ile birlikte hak sahibi tarafından ödenmesi gereken harçlar istisna kapsamına alınmıştır. Düzenleme ile çocuğun ebeveyn sevgisi ve şefkati önündeki mali külfetin kaldırılması amaçlanmıştır. Aynı zamanda, çocukla kişisel ilişki kurulması önündeki bir engeli azaltan bu düzenlemeyle çocuğun üstün yararı dikkate alınmış, çocuğun sağlıklı gelişimi önemsenmiştir.

Yeni yasada, yükümlü kişinin müdürlüğün emrinin yerine getirmemesi  ya da çocuğun hak sahibine teslimi ardından yükümlünün haklı sebep olmaksızın çocuğu tekrar alması durumlarında müdürlükçe gerekli görülmesi şartıyla kolluk görevlilerince zor kullanılarak işlemlerin gerçekleşeceği düzenlenmiştir. Oysa bu düzenleme, İcra ve İflas Kanunundaki düzenlemeden hemen hemen farksız ve sürecin kolaylaştırmasını engellemektedir. Çocuğun bu süreçte kolluk görevlileri ile karşılaşması önlenmelidir. Zira çocuğun o ana kadar görmediği üniformalı, resmi kıyafetli kişileri görmesi ve zor kullanılmaya tanıklık etmesi çocuğun gelişimini olumsuz etkileyerek sonraki süreçleri daha da zorlaştırmaktadır. Bu sebeple çocuğun kolluk görevlileri ile karşılaşması son çare olmalıdır. Kolluk görevlilerinin sivil kıyafetler ile süreci gerçekleştirmesi sağlanmalı ve görevlilerin gerekli eğitimleri alması yasal zemine kavuşturulmalıdır.

Bir başka yenilik ise, çocuğun teslim edilmesi ve teslim alınması süreçlerindeki ses veya görüntü kayıtlarının internet ortamında yayınlanması halinde erişim engeli talep edilebilmesidir. Bu düzenleme çocuğun kişilik ve unutulma hakkının güvencesidir. Ancak bu ihlallerin önüne geçmek için idari para cezasının yer aldığı ek düzenlemeler  yapılmalıdır.

Yeni yasa ile velayet kendisinde olan tarafın, çocuğun menfaatine aykırı davranarak çocuğun diğer taraf ile kişisel ilişki kurmasını engellemesi halinde velayet kendisinde olmayan tarafın talebi ile velayetin değiştirilmesi de düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile yükümlünün, çocuğun diğer taraf ile kişisel ilişki kurması gereklerine uyması amaçlanmıştır. Aynı zamanda, ebeveyn açısından annelik ya da babalık duygusunun tatmini önündeki engelin bir basamağı kaldırılmıştır. Nitekim velayet ile ilgili düzenlemede, çocuğun görüşlerini ifade etmesine, katılım hakkında yer verilmemiştir. Bu durum çocuk hakkı ihlali olduğu gibi uygulamada çocuğun örselenmesine sebebiyet verecektir.

Özetle, yeni yasalaşan metinde yer alan düzenlemeler İcra ve İflas Kanununda yer alan düzenlemelere nazaran daha kapsamlı ve çocuğun üstün yararının daha yoğun gözetildiği düzenlemelerdir. Ancak bu düzenlemeler henüz çocuğun gelişimi ve menfaati için yeterli değildir. Bir bakıma, yeni yasalaşan düzenleme umut vaat edici olsa da maddelerde yapılan iyileştirmelerin çoğu pansuman etkisi göstermekten öteye gidememiştir. Çocukların daha fazla mağdur edilmemesi adına çocuğun yüksek yararı ilkesi gözetilerek, uluslararası sözleşmelerin de dikkate alındığı detaylı ve muğlaklığı gideren düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Kaynakça

Belgin, Derya, “Çocuk Teslı̇mı̇ ve Çocukla Kı̇şı̇sel İlı̇şkı̇ Kurulmasına Daı̇r İlâmların İcrası”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi̇, Ankara 2011.

Kuyumcu, Ülkü Asena, “Çocuk Teslimi, Çocukla Kişisel İlişki Kurulması İlamı İcrası, Yaşanna Sorunlar, Çözüm Önerileri”, İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi 23 Nisan Özel Yayını, Temmuz 2021.

Özbay, İbrahim, “Türk Hukukunda Çocuk Teslı̇mı̇ ve Çocukla Kı̇şı̇sel İlı̇şkı̇ Kurulmasına İlı̇şkı̇n İlâmların İcrası Hakkındakı̇ Sorunlar ve Çözüm Önerı̇lerı̇”, Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi, Y: 4, S:2, Ankara 2017.

https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=16579&Desc=Şahsi-İlişki-Çocuğun-Menfaati-Esası-İle-Uygulanmalıdır Erişim Tarihi: 16.11.2021.