Bilindiği üzere, 6183 sayılı Yasada, haciz işlemlerine karşı hukuken itiraz hakkında yönelik herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Yasanın 58. Maddesinde ödeme emrine itiraz ayrıntılı olarak düzenlenmesine karşın, kamu borçlusu açısından son derece ağır eylemsel, psikolojik, sosyal ve hukuki sonuçları olan haciz işlemine itiraz hakkına yasada yer verilmemiştir. Alacaklı vergi idaresi borçlunun haklarını gözetip, bu konuda adil davranmak zorundadır. Hatta haciz esnasında, idare borçlu ve alacaklının haklarını telif etmek durumundadır.

Haciz işlemi, aynen ödeme emri gibi idarenin bir eylemidir. Hatta, haciz işlemine dayanak oluşturan haciz varakası, ödeme emrinden onaylanma yönünden daha güçlü bir belgedir. Bir başka deyişle, işleme konma şekli bakımından hukuk daha ağırlaştırılmış bir belgedir haciz varakası. Durum böyle olmasına karşın, buna karşı itiraz yolunun 6183 sayılı yasada düzenlenmemiş olması ciddi bir eksikliktir. Ancak, genel hukuk prensiplerine göre idarenin yapmış olduğu haciz işlemi konusunda yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönünden hukuka aykırılıklar var ise; amme borçlusunun 30 gün içinde her hal ve takdirde görevli vergi mahkemesine iptal davası ve yürütmenin durdurulmasını açma olanağı mevcuttur. Uygulamada asıl amme borçlusu dışında üçüncü şahıslar tarafından amme borçlusunun borcuna karşılık olmak üzere teminat amaçlı gayrimenkuller verilebilmektedir. Alacaklı amme idaresi borçlu yerine üçüncü şahısların vermiş olduğu teminat amaçlı gayrimenkulleri amme borcu için satamaz.

Büyük olasılıkla, yasa koyucu ödeme emri ile kesinleştiğini düşündüğü kamu alacağı ile ilgili olarak yapılacak diğer işlemlerde itiraz edilecek bir husus kalmadığından hareketle böyle bir yola gitmiş olabilir. Ancak, haciz varakası ve haciz işlemleri sırasında düzenlenen haciz tutanağı ile borçlunun malları üzerindeki tasarruf hakları bütünüyle alacaklı kamu idaresinin eline geçmektedir. Malları üzerindeki hukuk tasarruf hakkını kaybeden bir kişiye (kamu borçlusuna) idarenin yaptığı bu eylemlere karşı itiraz hakkının olmadığını savunmak temelde hukuk devleti ilkesine ve anayasaya aykırı olur. Haciz işlemleri sırasında, gerek kamu borçlusunun ve gerekse üçüncü kişilerin haklarına zarar verilmiş veya bunların hukuku alacaklı idare tarafından ölçüsüz biçimde kötüye kullanılmış olabilir. [1]

Haciz işlemi çok net biçimde idarenin bir eylemidir. Hem de, hukuki sonuçları son derece ağır bir yönetsel eylemdir. Bu bakımdan 2576 sayılı Yasanın 6. Maddesi uyarınca haciz işlemlerine karşı vergi mahkemesine itirazda bulunabilir. 2577 sayılı Yasada, vergi, resim ve harçların tahsili aşamasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların maddi yükümlülük kapsamına giren davalar olduğu benimsenmiştir.

Buradan yola çıkarak haciz ile ilgili olarak açılacak davalar şu konulara yönelik olabilir:

1. Haczin konusuna,

2. Haciz varakasındaki şekli eksiklere ve onay şekline,

3. Haciz uygulamasına,

4. Haciz tutanağına,

5. Haciz tutanağında malların değerlemesine,

6. İstihkak iddialarının dikkate alınmamasına,

7. Haczedilmemesi gereken malların haczedildiğine,

8. Hacze konu borcun ödenmiş olduğuna,

9. Hacze konu kamu borcunun tahsil zamanaşımına uğradığına.

10. Mükellefin mahsup talebinin olup olmadığı,

11. Mükellefin haline münasip sosyal konut olgusu,

12. Asıl amme borçlusu limited şirketin borcundan dolayı ortakların kişisel konutlarını satılamaması ilkesi.

13. Taşkın haciz yapılamayacağı prensibi dikkate alındığında ufak bir borç için misli misli birden çok menkul ve gayrimenkul haczi aşırı haciz kapsamındadır.

14. Tarım amaçlı arazilerde belli bir kısıtlama mevcut olup, tarımsal arazilerin vergi borcu iddiasıyla satışında özel yasalara uymak gerekir.

Sonuç olarak, 6183 sayılı yasada haciz işlemlerine karşı itiraz olgusu düzenlenmediği için bu gibi konularda yerel vergi mahkemesinde mükellefin dava açma olanağı mevcuttur. Her hal ve takdirde 2577 sayılı İYUK hükümlerine göre 30 gün içinde iptal davası açılabilir. Açılacak davalarda yürütmenin durdurulması talep edilmelidir.

Öte yandan, konuyla ilgili Danıştay 3. Dairesinin vermiş olduğu 30.05.1991 gün ve E:1990/2731-K:1991/1974 sayılı kararlarında 6183 sayılı Yasada haciz işlemine karşı dava açma süresi ön görülmediğinden dolayı İYUK mad. 7 hükmü uyarınca 30 gün içerisinde; birden fazla haciz işleminin uygulanması halinde her işlem için ayrı ayrı dava açma süresi çalışacağı karar altına alınmıştır.

Haciz işlemine karşı açılacak iptal davalarında, idari işlemler ödeme emrinde olduğu gibi dava açılmasıyla beraber işlem durmamaktadır. Ayrıca, bu konuda hem haczin iptali ve hem de yürütmenin durdurulması talep edilmelidir. Sadece dava açılması yeterli olmayıp, yürütmenin durdurulması talep edilerek, hacizli mallarla ilgili idarenin tasarrufu durdurulmalıdır. Bazı hallerde vergi mahkemeleri teminat istenmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. Burada dikkat edilecek önemli bir husus olarak ise haczedilen gayrimenkulün asıl amme borçlusu mükellefe ait olması zorunludur. İdare gayrimenkul üzerine önce haciz koyup daha sonra bu haczi belli bir süre içerisinde satış yaparak paraya dönüştürmek zorundadır. Sonsuza kadar bir gayrimenkul üzerinde haciz konularak bekletilmesi olanaksızdır. Menkul mallarda satış süresi 3 aydır. Gayrimenkullerde ise her hal ve takdirde ilk haciz tarihinden başlayarak 2 yıl içerisinde gayrimenkulün satışı zorunludur. Aksi takdirde haciz düşer. Haczin geçerli bir nedene dayanmadığı iddiasıyla açılacak davalarda adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

----------------------------------------

[1] Erol Ahmet, Taşınmaz Mal Haczi ve satışı, Yaklaşım Yayıncılık, yıl:2010, S:294,295