Bu yıl yani 2019/2020 yılının, adli yılın açılış törenleri çok konuşuldu ve çok eleştirildi. Bir çok Baro katılmayacağını açıkladı, övgüler, yergiler yapıldı. Konu üzerinde çok konuşuldu ama acaba bu olay, bu şekli ile ilk kez mi oluyordu.

Hukuki haber sayfalarında 31Ağustos 2018 tarihinde “Siyaset Gölgesinde Adalet ve Adli Yıl Açılışı” başlıklı makalem ile  (https://www.hukukihaber.net/siyaset-golgesinde-adalet-ve-adli-yil-acilisi-makale,6048.html) aynı konuyu işlemiştim. Adli yıl açılış törenlerinin başlangıç ve devamı hakkında bilgileri vererek, bu törenlerin, yargı mekanları dışında ve özellikle siyasi ortamlarda yapılmasının büyük sakıncalarına değinmiştim.

Aynı şekilde,  gene Hukuki haber sayfalarında, bundan üç yıl önce 22 Ağustos 2016 tarihinde “Adli Yıl açılış Törenleri  Arap Saçına Döndü” başlığı altında (https://www.hukukihaber.net/adli-yil-acilis-torenleri-arap-sacina-dondu-makale,4887.html) aynı konunun değişik yönlerine değinmiştim. Adli yıl açılış törenlerinde yaşanan bu sapmanın; yargıya büyük zararlar vereceğini ve adaletin en önemli dayanaklarından olan savunmayı ve Avukat’ları dışlamaya dönüştüğünü vurgulamıştım.

İşte şimdi gene aynı günleri, aynı olayları yaşıyoruz.

Sanki hiç ders almamış gibi, okuduğumuz ve kapattığımız bir kitabın sayfalarını yeniden açarak yeniden okuyoruz ve yeniden yaşıyoruz.

Eğer o günlerde, bu olaylara yeterli önem ve değer verilseydi, yeniden ve giderek artan bir şekilde yaşanmasının önüne geçilmiş olacaktı.

Ama o günlerde bu sapmadan yararlanacaklarını ve bir takım çıkarlar elde edeceklerini düşünen kişiler, aynen bu gün de olduğu gibi, kulaklarını tıkayıp, gözlerini yummakla kalmadılar üstelik “alkış” tuttular ve bu günlere gelindi.

Törenin, yargıya ait binalar dışında, siyasi nitelikli yerlerde yapılması; “Türk Milleti Adına” karar veren, tarafsız ve bağımsız olması gereken yargının, mahkemelerin, hakim ve savcıların siyasi baskı altına alınması sonucunu doğuracaktır.

Bütün bu hatalı ve yanlış uygulamalar sonucu Türk yargısı, onarılması güç yeni yaralar almış olmaktadır.

Ancak her zaman olduğu gibi, bedeli biraz ağır ve geç olsa da, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürkçü, demokratik, laik -her yaşdan- gençleri, aydın ve çağdaş Türk hukukçuları  kazanacaklar, bu olumsuzlukları sileceklerdir. Zira Avukat’lık And’ında yer aldığı üzere “Avukatlar, esir kullanmamışlar ama efendileri de olmamıştır.

Av.A.Erdem AKYÜZ