Otobüs durağı, metro hattı gibi bir şey…

Kandil, İmralı, Başbakanlık-Saray hattı.

Yolcuları kimler?

Milletvekili sıfatını taşıyan, Anayasaya bağlılık yemini etmiş kişiler.

Karşılayıcıları kimler?

Kandil’de teröristler, İmralı’da mahkumlar, Başbakanlık’ta devlet temsilcileri.

Sanki yabancı devlet misyonu gibi el sıkışıp, anlaşmalar imza ediyorlar.

Anlaşma metinleri nereden geliyor?

Kandil’den, İmralı’dan.

Kandil nedir?

Herhalde “Kandil Günü” veya “Kandil Simiti” değil.

         Kandil Dağları; Türkiye sınırı dışında, Irak-İran arasında yer alan Zagros Dağlarının bir bölümü. Pkk tarafından örgütün ana merkezi olarak kullanılıyor.

         TBMM’de bulunan ve milletvekili sıfatını taşıyan kişiler, heyet olarak buraya gidiyorlar, yasadışı terör örgütü başları ile görüşüyorlar. Sonra ellerini kollarını sallayarak İmralı Adasına gidiyorlar, buradaki mahkum ile görüşüyorlar. Talimatları alıyorlar.

         Sonra Başbakanlık-Saray hattı durağına çıkıp, aldıkları talimatları veriyorlar, anlaşmalar-mutabakatlar imzalıyorlar, çaylarını kahvelerini içip, yabancı heyetler gibi basın önünde poz verip el sıkışıyorlar.

         Tam bir “açılım yutturmacası” değil mi?

         Biz ne yapıyoruz.

         Seyrediyoruz.

         Tam bir “akıl tutulması” değil mi?

 

KİME KARŞI, NASIL AÇILIM

 

Peki bu “Açılım, Demokratikleşme Paketi” kime karşı.

Kendini kürt addeden insanlar da bu memeleketin asli vatandaşları.

En zengin iş adamından, mafya elemanına, sanatçısına, üst siyasetçi ve bürokratına kadar her yerde varlar.

Az sayıdaki azınlıklar da, vatandaşlarımız ve gayet iyi durumdalar.

Açılım yapacaksan, ayrım yapmadan tüm vatandaşlara demokratik hak ve özgürlükler, ekonomik refah getir.

 

AÇTIĞIMIZ DAVA

 

         Peki bu “metro hattı heyetleri” yasal kuvveti nereden alıyorlar.

         Kısa bir süre önce yayınlanan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi” ismindeki kanun ve Kararnameden.

         Anayasaya aykırı bu kanun ve kararnamede;

         -Görevli kişilerin, görev nedeni ile (!) suç işleyebilecekleri,

         -İşlenen suçlar için hiçbir takibat ve işlem yapılamayacağı,

         -Terör örgütleri ile görüşme ve anlaşmalar yapabilecekleri,

         -Devletin her kurumundan bilgi ve belge alabilecekleri gibi,

         Akıl ve mantık dışı, Anayasa ve hukuk dışı, yeryüzünde örneği görülmeyen maddeler var.

         Biz bu kararnamenin iptali için Danıştay’da ve ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmek üzere davamızı açtık.

         Danıştay’dan; davanın açılışından tam 134 gün sonra, hiçbir işlem yapılmayarak “davanın konusunun biraz daha açıklanması” istendi. Konu “açık seçik ortada idi” ama davanın açılışından 4 ay, 13 gün sonra biraz daha açıklama isteniyordu. 

         Aradan aylar geçmiş, Kandil-İmralı metro hattı defalarca işlemiş, “Dolmabahçe Mutabakatı” imzalanmıştı

         Bu durumu, gene bu sayfalarda size duyurduk ve davada başkaca açıklama yapmaya gerek duymadığımızı ve bu davayı bırakmayı düşündüğümüzü söyledik.

         Ama sizlerden o kadar çok ve o kadar çeşitli istek ve kuvvet verici yanıtlar geldi ki…

         Yeni dava dilekçemizi verdik.

         Bu dava, bu konuda, “Türkiye’de ki ilk ve tek davadır.”

         Ve bu dava; üzerinde çok tartışılan “İç Güvenlik Yasası’ndan” çok daha önemli ve çok daha tehlikelidir.

          Ama biz “Pir Sultan Abdal’ın” dediği gibi;

          Kadılar müftüler fetva yazarsa

İşte kemend, işte boynum asarsa

İşte hançer, işte kellem keserse

Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.

Dedik.

Öncedeki yazımıza bir dostumuzun verdiği yanıt bize cesaret ve umut verdi. O dost yaptığı yorumda “Biliyoruz. Sen dönmezsin yolundan. Hiç dönmedin. Vatan millet yolundan.” diyordu.

        Böyle diyen bir dostu, yarı yolda mı bırakacaktık.

         Davamızı yeniledik.

         Bakalım bir 134 gün daha bekleyecek miyiz.

         Doğru bildiğimiz yolda devam ediyoruz.

         Davanın sonucundan umutluyuz.

         “Türkiye’de; Avukatlar ve Hakim ve Savcılar var” demek istiyoruz.