Velayette karar verilirken daima çocuğun üstün yararı gözetilir.

Velayet, çağdaş hukuk sistemlerinde anne ile babaya tek başlarına yahut birlikte kullanabilecekleri bir hak ve görev olarak verilmiştir. Soybağına dayanan velayet, ergin olmayan çocuklar üzerinde veyahut ergin olup kısıtlananlar üzerinde hem kişisel hakları hem malvarlığı hakları üzerinde kullanılan yetkileri kapsamaktadır. Boşanma davalarında en çok karşılaştığımız soru velayetin kime verileceği olup konu başlığımızda yer aldığı üzere bu yazımızda aldatma sebebine dayalı olarak görülen bir boşanma davasında aldatan annenin çocuklarının velayetini alıp alamayacağı hususuna değinilecektir.

Velayete ilişkin karar tesis edilirken çocuğun birlikte yaşadığı ebeveyni ile anlaşıp anlaşamadığı, şiddet olgusunun bulunup bulunmadığı, barındığı evde kendine ait bir odasının/yaşam alanının bulunup bulunmadığı, birlikte kalınan aile üyeleri var ise anneanne babaanne dede gibi onlarla anlaşıp anlaşmadığı, eğitim hayatının gidişatı, giyinme-sağlık gibi ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı hususlarında inceleme yapılarak kanaate varılmaktadır. Bu sebeple eğer müşterek çocuk anne ile kalmaktan mutlu ise ve bu onun sosyal gelişimini olumlu yönde etkiliyor ise geçici velayet ile velayetin anneye verilmesi mümkün olacaktır. Annenin aldatma olgusu boşanma davasını kusur noktasında etkileyecektir. Ancak annenin haysiyetsiz hayat sürmesi, ahlaka aykırı davranışlar sergilemesi, alkol-uyuşturucu madde bağımlığının bulunması gibi kötü davranışları mevcut ise velayetin anneden alınarak babaya verilmesi gündeme gelebilecektir.

Aşağıda yer alan Yargıtay kararı, aldatan anneye velayet hakkının çocuğun üstün yararı gözetilerek verilebileceği yönündedir.

Aldatan anneye velayet hakkının verilmesi, çocuğun üstün yararı gerekçesiyle mümkündür.

Aldatan anneye velayet hakkının verilmesi

- Eşin sadakatsiz davranışları

- Çocuğun üstün yararının korunması

- Kusur

- Çocuğun velayeti

Özet: Yargıtay, kadının sadakatsizliği nedeniyle boşanan çiftin çocuklarının velayetini, “annesinin bu yaşam tarzının, çocukların bedeni, fikri ve ahlaki gelişimleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği” gerekçesiyle babaya veren yerel mahkeme kararını bozdu.

T. C. YARGITAY

Esas: 2016 / 18282

Karar: 2018 / 6427

Karar Tarihi: 21.05.2018

YARGITAY KARARI

MAHKEMESİ: Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ: Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı-Mal Rejiminin Tasfiyesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından; velayet düzenlemesi yönünden, davalı-davacı erkek tarafından ise katılma yoluyla kişisel ilişki düzenlemesine yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, velayet konusunda görüşlerine başvurulan tarafların ortak çocukları 15.10.2006 doğumlu … ile 13.09.2009 doğumlu … anneleri ile kalmak istediklerini beyan ettikleri halde, “annenin evli olduğu halde eşine karşı sadakate aykırı davranışlar sergilediği, müstehcen fotoğraflarını 3. bir kişiye telefon yoluyla gönderdiği, bu şekilde ki yaşam tarzı ve davranışları ile çocukların anne ile kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki gelişmeleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği” gerekçesiyle ortak çocukların velayetlerinin davalı-davacı babaya bırakılmasına karar verilmiştir.

Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “Üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m, 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m, 1; TMK m. 339/1. 343/1. 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumlan gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde gözönünde tutulur. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip
olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.

Dava 27.11.2015 tarihinde açılmış, tarafların fiili ayrılık tarihinden mahkemece 28.01.2016 tarihli ara kararla ortak çocukların tedbiren velayetlerinin davalı-davacı babaya bırakılmasına kadar çocuklar fiilen anne ile birlikte yaşamışlardır. Mahkemece velayetleri konusunda görüşlerine başvurulan ortak çocuklar 26.04.2016 tarihli duruşmada anne ile birlikte yaşamak islediklerini beyan etmişlerdir. Mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarında; annenin kendi ailesi ile birlikte yaşadığı ve düzenli gelir getiren bir işte çalıştığı, velayet görevini yerine getirebilecek sosyal ve ekonomik şartlara sahip olduğu, babanın ise kendi ailesi ile altlı-üstlü oturduğu, mahkemenin tedbiren velayet düzenlemesi sonrasında çocukların fiilen büyükbaba ve babaanne ile birlikte yaşadıkları, bulundukları evde çocukların odalarının bulunmadığı ve anneyi özlediklerini ifade ettikleri rapor edilmiştir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı annenin çocuklara yönelik olumsuz bir tutum ve davranışının bulunmadığı, velayet görevini yerine getirebileceği, görüşlerini açıklama olgunluğuna erişen çocukların da anne ile yaşamak istediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre ortak çocukların velayetlerinin davacı-davalı anneye bırakılmasına karar vermek gerekirken, annenin boşanmaya sebep olan kusurlu davranışı dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına, bozma sebebine göre davalı-davacının kişisel ilişki düzenlemesine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.