Bazı şeyler var ki, bir türlü anlamıyorum, bir anlam veremiyorum.

Üstelik bunlar çok karışık ve teknik şeyler de değil. Günlük, gündelik ve basit olaylar.

Gene de anlamıyorum ve anlam veremiyorum.

Eğer siz anlıyorsanız; bi zahmet, bi anlatıverin de, biz de anlayalım...

 

TATİL MATİL HAK GETİRE

 

Biliyorsunuz, genel seçimler 12 Haziran tarihinde yapıldı. Seçimden bir hafta, on gün geçti - geçmedi Meclis tatile girdi.

Hem de üç ay için.

Üç aylık maaşlarını alan “çiçeği burnunda” vekiller, Meclis’i tam olarak göremeden tatile gittiler ve halen de tatildeler.

Ama bu uzun tatil süresinde, “kararnameler” ile en önemli yasalarda değişiklikler yapıldı. Meclis olmadan, Meclis’in onayı olmadan memleket yönetiliyor, diğer ülkelerle önemli temaslar yapılıyor, savaş sözleri ediliyor.

İşte ben bunu anlamıyorum. Siz anlıyor musunuz ?

 

KAFA TUTMA

 

Bu öyle “karşı geliş anlamında” bir kafa tutma değil.

Hepimiz, her gün taksilere, otobüslere, toplu veya özel ulaşım araçlarına biniyoruz, iniyoruz. Hiç kimse, kafasını veya bineceği aracın kapı üstünü tutmuyor.

Ama bir kişi; Bakan, Müsteşar oldu mu arabaya binerken, bakıyorum, bir takım kişiler geliyorlar, saygı duruşuna geçip kapıyı açıyorlar ve sonra yumuşacık elleri ile kapı üstünü tutup, “büyüklerimizin” kafasını çarpmadan arabaya binmesini sağlıyorlar.

Hep merak ediyorum ve hiç anlamıyorum Acaba insan büyüdükçe kafasına hakim olamıyor, başını sağa sola mı çarpıyor diye, siz anlıyor musunuz?

 

DAVANIN ADI

 

Davanın adı “İrtica ile Mücadele Eylem Birliği”.

İrtica mı suç, yoksa irtica ile mücadele mi ?

İşte ben bunu da anlamıyorum.

Bir diğer davanın adı “İnternet Andıcı

Yani internet denilen “sanal sayfalarda” bir takım yazılar yazarak, yönlendirmeler ve darbe yapılacakmış.

Sayfa “sanal” olduğuna göre, “darbe” nasıl “gerçek” olacak.

Demek ki ortada bir “sanal darbe” var.

Bir gazete ile, üstelik internette yayınlanan bir sanal gazete ile darbe nasıl yapılır.

Hadi “muz kabuğu” ile darbeyi anlarım. Düşürmek istediğiniz kişinin ayağının altına muz kabuğunu koyar ve “tepe taklak” edersiniz.

Ama  sanal bir gazete ile bunu nasıl yaparsınız.

Bunun ne mene bir şey olduğunu siz anlıyor musunuz ?

 

KARINCALAR YESİN

 

Seçim gezilerinde, karşılama merasimlerinde, törenlerde; saf tutan bir takım kişiler, büyüklerimizin ellerini sıkıyorlar ve hatta öpüyorlar.

Ama eli öpülen kişi, karşısındakine ve kim olduğuna –nezaketen olsa dahi- hiç bakmıyor. Gözleri hep ileride, başka kişilere, başka yerlere bakıyor. Karşısındakine aldırmıyor bile. Ama o karşısındaki, “huşu içinde” tuttuğu eli öpmekle meşgul.

Bir de kürsüden çiçek atma var ki; sanki yerdeki karıncalara yem atıyorlar.

Bu nasıl tören, nasıl merasim, nasıl saygı, anlayan var mı ?

 

UÇAK DÜŞERSE

 

Bir Bakan’ımız açıkladı. Libya’daki direnişçilere para yollanmış. Ancak “uçak düşerse” paralar ziyan olmasın diye “taksit, taksit” yollanmış.

Hani biz kredi borcumuzu taksit  taksit ödüyoruz da, bu kimin parası, nasıl bir yollama şekli ve nasıl bir taksit uygulaması, uçak düşerse paranın bir kısmı kurtulacak ama götüren ne olacak, anlayanınız var mı?

 

SOĞAN SARIMSAK

 

Miting veya tören için, bir başka şehire giden siyasiler, genellikle o İl’in futbol takımının kaşkolunu boyunlarına takıyorlar. Seyirci anlam veremiyor, soruyor “O boynundaki ne, mendil mi?”

Oysa gittikleri il’i simgeleyen şeyleri boyunlarına assalar daha iyi olmaz mı?

Taşköprü’ye giden “sarmısak”, Kastamonu’ya giden “soğan”, Ankara’ya gelen “armut”, Adana’ya giden “kebap”, Mersin’e giden “keçiboynuzu” asmalı.

Neden futbol takımı kaşkolu takıldığını ben anlayamadım, anlayan var mı?

        

PAT DİYE

 

Madem giysiden açıldı, televizyonlarda sunucu bayanların giysilerine de akıl erdiremediğimi itiraf etmeliyim.

Sanki ilkokul müsamere günlerinden kalmış veya küçük kardeşlerinden alınmış gibi duran, küçücük gömlekleri, daracık ceketleri giyiyorlar.

Önden de “zoraki” düğmeliyorlar.

Sonra dirseklerini de geriye doğru atıp göğüslerini iyice gerdiriyorlar. Zaten “maşallah” oldukça “olgun-dolgun” bayanlar.

Televizyonun karşısında otururken korkuyorum. Gerilen düğme “pat” diye kopup alnıma çarpacak diye.

Neden böyle giyindiklerini ben anlamadım, anlayan var mı?

 

DAHA

 

Daha anlamadığım çok şey var ama, hepsini birden yazmaya korkuyorum. Bunlara bir cevap alabilirsem, belki cesaret eder, diğerlerini de yazarım.

İşte ben bunları anlamadım. Anlayanınız var mı?

Eğer anlıyorsanız, bi zahmet, bize de anlatır mısınız?

 

 

Av.A.Erdem Akyüz

Hukukun Egemenliği Derneği

Genel Başkanı