MADDE 409- (1) Genel kurullar olağan ve olağanüstü toplanır. Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılır. Bu toplantılarda, organların seçimine, finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, kârın kullanım şekline, dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara ilişkin müzakere yapılır, karar alınır.

(2) Gerektiği takdirde genel kurul olağanüstü toplantıya çağrılır.

(3) Aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanır.

Anonim şirketin zorunlu organlarından olan genel kurul, tüm payların temsil edildiği ve tüm pay sahiplerinin yer aldığı TTK ve şirket ana sözleşmesinde belirtilen yetkilere sahip olan organdır. Pay sahipleri şirket işlerine ilişkin hak ve yetkilerini genel kurulda kullanmaktadır. Bu yetkiler çerçevesinde konular genel kurul toplantısında görüşülmektedir. Bu toplantı usulleri, yapılan çağrıların nasıl olması, kimlerin çağrı yapabileceği ve sair hususlar şu şekildedir;

Toplanma Usulleri

Genel kurul, olağan ve olağanüstü toplantı olmak üzere iki şekilde toplanmaktadır. TTK md. 409’a göre; olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde ve yılda en az bir defa toplanmaktadır. Vergi mevzuatı ile TTK 507-509’daki “dönem karı” ve “yıllık bilanço” ibareleri nedeniyle, faaliyet dönemi, hesap dönemine ve takvim yılına tekabül ettiği için, hesap dönemi sonu olan 31 Aralık’tan itibaren üç aylık sürede, yani Mart sonuna kadar bu toplantı yapılmalıdır. Aksi halde toplantının yapılmaması veya geciktirilmesi, m. 553 vd. uyarınca, sorumluluğa yol açabilmektedir.(1)

Olağanüstü genel kurul toplantısı ise, pay sahiplerinin belirli bir zamanı olmaksızın toplanmasıdır. Bu toplantılar şirket için lüzumlu hallerde veya zorunlu ve ivedi sebepler çıktığı takdirde yapılan ve gündemini toplantı yapılmasını gerektiren sebeplerin oluşturduğu toplantılardır. Bu toplantılar bazen bir yılda birkaç kez yapılabilmekteyken yıllarca hiç yapılmayabilir

Toplantı Yeri

Esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu yerde toplanmaktadır (m 409/3). Ana sözleşmede, toplantıların, şirket merkezinin olduğu yer dışındaki bir yerde, hatta yurt dışında yapılması bile öngörülebilmektedir. Ana sözleşmede toplantının hangi adreste yapılacağının özel olarak belirtilmediği durumlarda, bunu belirleme yetkisinin toplantı çağrısını yapanlara ait olduğu ifade edilmiştir. Hükmün devamında toplantının şirket merkezinin bulunduğu mülki idare birimi sınırları dışındaki başka bir yerde veya yurt dışında yapılabilmesi için bunun ana sözleşmede düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Gündeme Bağlılık Kuralı

Toplantılarda, organların seçimine, finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, karın kullanım şekline, dağıtılacak kar ve kazanç paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara ilişkin müzakere yapılarak, karar alınmaktadır. TTK 413/2 hükmünce Olağan veya olağanüstü toplantı olduğu fark etmeksizin gündemde bulunmayan konular için müzakere edilemez ve karara bağlanamaz. Bu kural gereğince, genel kurul toplantısının gündemi önceden bellidir; gündem ilan ve davet mektuplarında mutlaka gösterilmelidir

Gündeme bağlılığın istisnaları ise şöyledir;

- Haklı nedenlerle yönetim kurulunun görevden alınması: TTK 413 hükümlerine göre yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayılmaktadır. Bu madde ile genel kurula yönetim kurulu üyelerini her olağan genel kurul toplantısında görevden alabilme olanağı tanınmıştır. Bunun yanında TTK 364. maddesinin “Yönetim kurulu üyeleri esas sözleşme ile atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı halinde, genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilirler.” hükmü de yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları yönünden, haklı nedenlerin varlığına bağlı olarak getirilen bir istisnadır.

- Pay sahiplerinin özel denetçi atanmasını istemesi

- Genel kurul toplantısının ertelenmesi: Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılabilmektedir.

- Kuruluş ve sermaye artırımlarından doğan sorumluluğun ibrasını önleme: Azlık pay sahipleri denetçilerin yönetim kurulu üyelerinin, pay sahiplerinin, kurucuların ibrasına engel olabilmektedir.

Elektronik Katılım/Fiziki Katılım

Katılmak isteyen pay sahiplerinin fiziken bir araya gelip gelmemeleri açısından yapılan ayrımda, katılmak isteyenlerin aynı mekanda bir araya gelmeleri gerekiyorsa fiziki toplantıdan söz edilmektedir. Buna karşılık, aynı fiziki mekan paylaşılmaksızın, elektronik katılım ile de toplantı mümkün kılınabilmektedir.  Fakat TTK hükümlerince tamamen sanal bir toplantıya izin verilmemiştir. Kısmen fiziki kısmen elektronik katılım ile toplantı yapılması mümkündür. (2)

TTK. 1527/5 hükmünce genel kurul toplantılarına elektronik ortamda katılma, öneride bulunmanın, görüş açıklamanın, fiziki katılma ve oy vermenin bütün hukuki sonuçlarını doğuracağı düzenlenmiştir. Ancak bu tür katılma ve oy verme, bazı teknik altyapıyı ve ayrıntılı usul hükümlerini gerektirmektedir. Anonim ortaklıklarda bu katılıma ilişkin hüküm ve gerekli şartların bulunması halinde fiziki toplantının yanında pay sahiplerinin elektronik ortamda genel kurula katılmalarına imkan sağlanmıştır.

Bu hükümlere ilişkin esaslar ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan “Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmelik” ve “Anonim Şirketlerin Genel Kurullarında Uygulanacak Elektronik Genel Kurul Sistemi Hakkında Tebliğ”e göre belirlenecektir. Anonim şirket esas sözleşmelerinde elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin yer alacak hükümlerin yönetmelikteki düzenlemeden aynen aktarılarak hükümler üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamayacağı belirlenmiştir.

TTK 1527/1’de sermaye şirketlerinde müdürler veya yönetim kurulu toplantıları için toplantıların tamamen elektronik ortamda yapılması ile fiziken yapılan toplantılara elektronik yoldan katılım şeklinde iki ayrı katılım imkanı açıkça düzenlenmiştir. Buna karşın genel kurul toplantılarına ilişkin olarak TTK 1527/2 ve 1527/5’te toplantıya elektronik ortamda katılmadan söz edilmiştir. Hükmün lafzı ve gerekçesi nedeniyle genel kurul toplantıları için bazı ortakların mutlaka fiziken toplanması gerekecek, diğerlerinin ise ilgili mevzuatta öngörülen şartlar altında toplantıya elektronik yoldan katılımı söz konusu olabilecektir. (3)

Kanımızca mevcut kanun hükmü karşısında bütün pay sahiplerinin genel kurul toplantısına elektronik yoldan katılımı ile fiziki toplantı yapılmaksızın oy birliği ile karar alınması ihtimalinde bile alınan karar geçersiz olup, yokluk yaptırımına tabi olabilecektir. (4)

Anonim şirketlerin genel kurul toplantılarının usul ve esasları ile bu toplantılarda bulunacak bakanlık temsilcileri hakkında yönetmeliğin 3/5 hükmünce yapılan denetim sonucunda veya herhangi bir sebeple Bakanlıkça, şirket genel kurulunda görüşülmesi istenen konuların gündeme konulmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.

Toplantıya Çağırma Yetkisi Olanlar

- Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketinin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.

- Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular için genel kurulu toplantıya çağırabilirler.

- Azlık pay sahiplerinin, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin yönetim kuruluna yaptıkları başvurunun kabul edilmesine rağmen kırk beş gün içerisinde toplantı çağrısının yönetim kurulu tarafından yapılmaması halinde azlık pay sahipleri, genel kurulu toplantıya çağırabilir.

- Azlık pay sahiplerinin, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin talebinin yönetim kurulu tarafından reddedilmesi veya yedi iş günü içerisinde olumlu cevap verilmemesi üzerine Kanunun 412 nci maddesi gereğince mahkemece atanmış kayyım tarafından genel kurul toplantıya çağrılabilir. Yönetim kurulu yerine geçen kayyım ya da iflas sürecinde iflas idaresi de genel kurulu toplantıya çağırabilir. [5] Mahkemenin kararı kesindir.

- Sermayenin en az onda birine halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir. Gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır.

Ayrıca TTK 437/1’e göre kanunda belirtilen birtakım belgeler genel kurul toplantı tarihinden en az 15 gün önce ortaklık merkez veya şubelerinde pay sahiplerinin incelemelerine hazır bulundurulması gerekmektedir.

Çağrısız Toplantı

TTK md. 416’ya göre; bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler.  Davetsiz bir genel kurul, nisabı var olduğu sürece karar alabilir. Ancak toplantı esnasında bir pay sahibinin ayrılması halinde o andan itibaren genel kurulun karar alabilen yeteneği ortadan kalkacaktır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz üzere genel kurul toplantılarında bütün pay sahiplerinin temsili zorunludur. Bu temsil sadece toplantı açılışında değil devamında da aranmaktadır.

Toplantının Yürütülmesi

Genel kurula katılabilecekler listesi, yönetim kurulu başkanı tarafından imzalanır ve toplantıdan önce genel kurulun yapılacağı yerde bulundurulur. Toplantıyı, genel kurul tarafından seçilen, pay sahibi sıfatını taşıması şart olmayan bir başkan yönetir.  Toplantıya; yönetim kurulu, pay sahipleri, temsilciler, kuruluşta Ticaret bakanlığından izin alacak olan şirketlerde hükümet temsilcisi de katılır.               

---

İlgili Yargıtay Kararları

11. Hukuk Dairesi 2020/6014 Esas 2021/4235 Karar


Davacı vekili, davacının davalı şirkette 1 TL nominal değerde 10.297,920 adet A grubu hisse sahibi olduğunu, davalı şirkette her biri l TL / nominal değerden oluşan 68.652.800 adet hisseye karşılık 68.652,800.-TL olup 4 grup hisse bulunduğunu, davalı şirkette 31.05.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile esas sözleşmenin yönetim kurulunun görev süresi, toplantı ve karar nisabı başlığını taşıyan 7. maddesinin değiştirildiğini, toplantı çağrısının davacıya usulüne göre yapılmadığını, davacının bu sebeple toplantıya katılamadığını, ayrıca şirketin kefil olmasına, teminat göstermesine ve garantör olmasına ve 3. kişilerin borçlarının üstlenilmesine ilişkin yönetim kurulu karar nisabına ilişkin esas sözleşme maddesinin değiştirildiğini, bu esas sözleşme değişikliğinin kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını zedelediğini, imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun yapılmamış olmasının da TTK’ya aykırı olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 31.03.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında gündem 3. maddesi uyarınca alınan şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinin tadiline ilişkin kararın geçersizliğinin ve butlanının tespiti ve/veya iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin 22.06.2017 tarihli kararının davalı vekilince istinaf edilmesi sonrasında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 21.03.2018 tarih 2017/855 Esas ve 2018/231 sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararın davalı vekilince temyizi sonrasında Dairenin 17.06.2019 tarih 2018/3024 Esas ve 2019/4496 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı imtiyaz hakkına istinaden şirket yönetim kurulu üyelerinden birinin kendi gösterdiği adaylar arasından seçildiğini, yönetim kurulunun şirketin borçlanmasına, teminat göstermesine, garanti vermesine ilişkin bir takım kararları oybirliği ile alması konusundaki esas sözleşmenin 7. maddesinin genel kurul kararı ile değiştirilerek yönetim kurulunun 6 olumlu oy ile anılan işlemleri yapabileceğini, bu durumun imtiyaz haklarını ortadan kaldırdığı iddia edilmişse de imtiyaz hakkının paya bağlı olacağı, davacının paya bağlı imtiyaz hakkının yönetim kurulunun bir üyeliği için aday gösterme ve bu adaylar arasından yönetim kurulu üyesinin seçilmesi konusunda olduğu, bu hususun şirket yönetim kurulunun alacağı kararlardaki nisabın belirlenmesini, değiştirilmesini kapsamadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
 

11. Hukuk Dairesi 2020/533 Esas 2020/3554 Karar

Davacı vekili; müvekkilinin % 45 ortağı olduğu davalı şirketin 11 Temmuz 2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile ilgili hiçbir hususun nama yazılı pay sahibi müvekkile tebliğ edilmediğini, bunun TTK'nın 414. maddesine aykırı olduğunu; toplantı tutanağında nama yazılı pay sahiplerine 23 Haziran 2014 tarihinde taahhütlü mektup gönderilmesi suretiyle çağrı yapıldığının belirtildiğini, ancak davacı müvekkilin toplantıdan haberi olmadığını, davetin taahhütlü olmasının yeterli olmayıp iadeli taahhütlü olması gerektiğini, ayrıca ilanın çıktığı gazete nüshasının gönderilmesi gerektiğini, söz konusu toplantıda alınan "yönetim kurulunca hazırlanan ve gündemde ilan edildiği şekli ile tutanak ekinde yer alan şirket ana sözleşmesinin Madde-6 Sermaye başlıklı maddesi mevcudun oy birliği ile kabul edildi" şeklindeki 3 numaralı karar ile hukuk kurallarının hiçe sayıldığını, ayrıca toplantı gündeminin müvekkiline bildirilmediğinden kararın ne olduğunun anlaşılamadığını, müvekkilinin mevcut hissesi %45 iken yapılan sermaye artırımı ile % 9'a düşürülmeye çalışıldığını, hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırı davranıldığını, 29 Ocak 2014 tarihli olağan genel kurulda ana sözleşmenin 15. maddesinin tadili ile genel kurul kararı ile safi kârın % 50'sine kadar bir bölüm yönetim kurulu üyelerine dağıtılabileceğinin kabul edildiğini, bu düzenleme ile de yönetim kurulunu tek başına temsil eden ...'ın sermaye artırımı ile yatırdığı parayı bu yol ile geri almasının sağlandığını ileri sürerek, 11.07.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurulda alınan kararların iptaline, bu toplantıda alınan 3 numaralı kararın uygulanmasının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın 3 aylık süre içerisinde açılmadığını, davacının müvekkili şirketteki hissesinin % 45 değil, % 9 olduğunu; toplantıya çağrı yükümlülüğünün kanuna uygun olarak yerine getirildiğini, sermaye artırımına gidilmesinin TTK m. 376 gereğince kanuni ve işletmesel bir zorunluluk halini aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; çağrının davacıya usulüne uygun yapıldığı, şirket hesaplarında yapılan inceleme sonucu 2014 yılı Haziran sonu itibariyle davalı şirketin 3.174.836,36 TL kredi borcu nedeniyle sermaye arttırımının ihtiyaç doğrultusunda yapıldığı, TTK'nın 461. maddesi çerçevesinde alınan sermaye arttırımına bağlı olarak rüçhan hakkını kullanmak üzere yasada belirlenen sürenin verildiğini, davacının bu hakkını kullanmadığı, ayrıca davacı yan iptalini istediği 29.01.2014 tarihli Olağan Genel Kurulda ana sözleşmenin 15 maddesinin tadili ile safi karın %50'sine kadar bölümünün yönetim kurulu üyelerine dağıtılabileceğinin kabul edilmesinin yönetim kurulunu tek başına temsil eden ...'ın sermaye arttırımı ile yatırdığı parayı bu düzenleme ile geri almasını sağlamaya dönük olduğunu ileri sürmüş ise de 12.10.2009 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen genel kurul kararında da aynı doğrultuda olduğu halde, davacının bu karara ve düzenlemeye onay verdiği, iptal isteminin yasal koşullar oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, TTK'nın 414. maddesine göre, usulüne uygun olarak genel kurul toplantı çağrısının yapıldığı ve şirket ana sözleşmesinde sermaye arttırımı için özel toplantı ve karar yeter çoğunluğun aranmadığı, arttırımın dürüstlük ve iyi niyet kurallarına uygun olduğu, davacıya yeni hisse senedi almak için 15 günlük süre tanındığı, davacının bu hakkını kullanmadığı, genel kurul kararlarının butlanını oluşturabilecek neden tespit edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davalı şirketin 11.07.2014 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. He nekadar davacı, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını iddia etmiş ise de, şirket tarafından davacı ortağın bilinen adresine iadeli taahhütlü mektupla toplantı çağrısı yapılmış, davacı taraf evde olmadığından haber kağıdı bırakılarak şubeye geri dönen tebligat yasal süre içerisinde davacı tarafça şubeden teslim alınmamış olup, artık burada usulüne uygun yöntemlerle çağrı yapıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı, çağrıya rağmen toplantıya katılmadığı ve muhalefetini tutanağa şerh ettirmediği için, genel kurulda alınan, yönetim kurulunun bir üyeden oluşmasına ve yönetim kurulu başkan ve üyeleğine ...’ın seçilmesine dair (4) numaralı kararın iptaline yönelik davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken yazılı gerekçelerle reddi doğru değil ise de neticesi itibariyle doğru olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Davacı ortağın, sermaye arttırımına dair alınan (3) numaralı kararın iptali istemine gelince; mahkemece, şirketin sermaye arttrımına ihtiyacı olduğu, kanuni düzenlemelere uygun şekilde ana sözleşmenin sermaye başlıklı 6. maddesi değiştirilerek sermaye arttırımına gidildiği, davacının yasal süreler içerisinde rüçhan hakkını kullanmadığı, alınan kararın butlanını gerektiren bir halin de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de aynı gerekçelerle davacının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Davalı şirketin ana sözleşmesinin “Genel Kurul” başlıklı 11. maddesinde sermaye arttırımı-azaltılması kararının ancak şirket pay defterinde yer alan tüm hissedarların %70’inin olumlu oyuyla yapılabileceği düzenlenmiştir. Ancak şirketin 21.01.2013 tarihli genel kurulunda %55 oyçokluğuyla ana sözleşmenin 11. maddesinde yapılan değişiklikle yalnızca sermayenin azaltılmasında %70 nisap aranacağı yönünde karar alınmış, söz konusu genel kurul kararının iptali istemiyle Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açılmıştır. 29.01.2014 tarihli genel kurulda ise yine ana sözleşmenin 11. maddesine yönelik değişiklik %55 oyçokluğuyla alınmış, bu genel kurulun iptali için de İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Söz konusu iptal davalarında mahkemelerce davanın reddine karar verilmiş ise de; Dairemizin 2018/353 esas ve 2018/2539 esas sayılı dosyalarında, sermaye arttırımı için %70 nisap öngören ana sözleşme hükmünün değiştirilmesi için de yine aynı nisap aranması gerekirken %55 nisapla bu hükmün değiştirilmesine dair alınan genel kurul kararının yoklukla malul olduğundan yerel mahkeme kararlarının bozulmasına karar verilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir. Ana sözleşme ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, uyulması zorunlu bulunduğundan, ana sözleşmede öngörülen karar nisabını taşımadan alınan kararlar yoklukla sakat kararlardır. Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, ana sözleşmede ağırlaştırılmış bir nisabın öngörüldüğü hallerde ana sözleşmenin ilgili hükmünün değiştirilmesi mümkündür ancak; bu değişiklik için de en az ana sözleşme hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış nisapta sermayeyi temsil eden çoğunluğun olumlu oyunun aranması gerekmektedir. Başka bir deyişle ana sözleşmenin ağırlaştırılmış nisap öngören hükmü ancak yine o hükümde gösterilen nisaplara uyularak değiştirilebilir. Bekletici mesele yapılması istenen Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/177 esas ve İstabul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1654 esas sayılı dosyalarında verilecek kararın işbu yargılamayı da etkileyeceği hatta alınan kararların yokluğuna sebebiyet verebileceği gözetilerek, söz konusu dava dosyalarının bekletici mesele yapılması gerekirken, işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

11. Hukuk Dairesi 2019/1202 Esas 2020/878 Karar


Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %50 oranında pay sahibi olduğunu, şirketin son genel kurul toplantısının 06/04/2012 tarihinde yapıldığını, müvekkili ile birlikte ... ve ...'in 1 yıl süre ile şirket müdürlüklerine seçildiğini, 06/04/2013 tarihinde görev sürelerinin dolduğunu ve şirketin yönetimsiz kaldığını, ...'in 01/04/2015 günü saat 14:00'de şirket merkezinde olağanüstü genel kurul toplantısı kararı aldığını, müvekkilinin belirlenen gün ve saatte şirket merkezinde yanında avukatı, şirket muhasebecisi, arkadaşı ve Sample City sakinlerinden ...ile birlikte hazır olduklarını, ...'in toplantının yapılacağı şirket merkezine geldiğini, müvekkili ile yanındaki kişileri gördükten sonra geri dönerek uzaklaştığını, bir müddet daha bekledikten sonra müvekkilinin toplantıyı açarak gündem maddelerini görüşerek karar aldığını, alınan kararları tescil ettirmek için Sicil Müdürlüğüne gidildiğinde, şirketin vergi kaydının aktif olmaması nedeniyle tescil yapamadıklarını, ...'in karar defterine 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde genel kurul toplantısı yapılmış gibi karar aldığını, oysa ki müvekkilinin belirlenen gün ve saatte şirket merkezinde hazır bulunduğunu, ...'in şirket merkezi dışında yasaya aykırı olarak toplantı tutanağı hazırladığını ve kendisini 5 yıllığına şirket müdürü atadığını, ...'in müvekkilinden önce toplantı tutanağını götürüp tescil ettirdiğinin anlaşıldığını, müvekkilinin yaptığı yasal toplantıya ait tutanağın tescil edilmediğini, ...'in tanzim ettiği sahte olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı ve sonucunda alınan 01/04/2015 tarih 2015/2 nolu kararın 10/04/2015 tarihinde Ticaret sicilinde tescil edilip 16/04/2015 tarihli Sicil Gazetesinde yayınladığını belirterek bu genel kurulda alınan (1) numaralı kararın TTK 622 ve 447 maddeleri gereğince butlanına, yok hükmünde olduğunun tespitine, şirkete kayyım atanmasına, müvekkilinin aldığı 01/04/2015 tarih 2015/2 numaralı kararın Ticaret Sicil Müdürlüğü'nde tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının şirket ortağı sıfatı ile diğer ortak ...'e gönderdiği 26/06/2014 ve 23/07/2014 tarihli çağrı yazılarının yasal olmadığını, bu nedenle ...'in toplantılara katılmadığını, davacının 01/04/2015 günü yapılan toplantıya davet edildiği, ancak davacının bu toplantıya katılmadığını, usulüne uygun çağrı ile belirtilen gün ve saatte alınan karar ile ...'in müdür olarak tayin edildiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan ve el yazısı ile üzerine "şirket merkezi" ibaresi yazılan resimlerdeki yerin şirket merkezi olmayıp satış ofisi olarak kullanılan A-4 villası olduğunu, dolayısıyla ortak ...'in orada olmamasının doğal olduğunu, şirket merkezinin B-8 numaralı villa olup, ...'in toplantı gün ve saatinde şirket merkezinde hazır bulunduğunu, buna rağmen davacının şirket merkezindeki toplantıya katılmadığının noter onaylı tutanak ile sabit olduğunu, davacının yaptığı işlemlerin usulsüz ve geçersiz olduğunu, aldığı kararın yazıldığı Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defterinin 01/04/2015 günü Üsküdar 15.Noterliğine onaylatıldığını, şirketin zaten bir karar defterinin mevcut olup bu defterin bitmesi ve kaybı dışında yeni bir defter onaylatılmasının mümkün olmadığını, davacının kendi yaptığı toplantıda bir değil iki karar aldığını, 1 numaralı karar ile kendisini süresiz olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili kıldığını, bu kararı da Üsküdar 15.Noterliğine onaylattırdığını, davacının şirket merkezi olmayan bir yerde usulüne uygun çağrı ve ilan yaptırmadan henüz noter onaylı bir defter ortada yokken yasal olmayan kararlar aldığı için söz konusu kararları tescil ve ilan ettiremediğini, 3.750.000-USD tutarındaki borcun teminatı olarak davacıya şirketten %50 oranında hisse devri yapıldığını, davacının müvekkili şirket ve ortakları aleyhine davranışlarda bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirket müdürlerinin görev süresinin 06/04/2013 tarihi itibariyle dolduğu, şirketin olağan genel kurul toplantısı ve organ seçimi yapılması yönünde 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde olağan genel kurul toplantısının yapılmasına karar verildiği, davacının dosyaya sunduğu fotoğraflarda diğer ortağı beklediğini ve gelmemesi üzerine toplantı yaptığını ileri sürdüğü yerin A-4 numaralı villa olup, şirket merkezi olmadığı ve davacı ile yanında bulunan şahısların bulundukları konum itibariyle şirket merkezinin giriş yönünü görmelerinin de mümkün bulunmadığının alınan teknik bilirkişi raporuyla saptandığı, her iki tarafın dayandığı HTS kayıtları ile davacıya ait cep telefonunun toplantı saati itibariyle ve devamında A-4 villası yönündeki baz istasyonundan sinyal aldığı, davalının HTS kayıtlarında ise toplantı saati ve takip eden 14:04 saatine kadar B-8 villasının yönündeki baz istasyonundan sinyal aldığının belirlendiği, bu kayıtlar karşısında ortak ...'in şirket merkezinde toplantı yapmadığı iddiasının davacı tarafça kanıtlanması gerekirken bu hususun dosya kapsamında ispatlanamadığı, 01/04/2015 tarihli genel kurul toplantısının ortak ...tarafından şirket merkezinde yapılmadığını gösteren başkaca bir delil de sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin ortaklarının 1/2'şer hisse ile davacı ve dosyada müdahil olarak yer alan ...olduğu, şirket müdürlerinin görev süresinin 06/04/2013 tarihi itibariyle dolduğu, şirketin olağan genel kurul toplantısı ve organ seçiminin yapılması yönünde 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde toplanmasına karar verildiği, HTS kayıtlarına binaen şirket müdürü ...'in şirket merkezine geldiği, ancak diğer ortağın yanına gelmediği, her iki ortağın diğer ortak olmadan kararlar aldıkları, ortakların birlikte toplantı yapmaktan kaçındıkları ve diğer ortak çağrıya uymamışçasına toplantı yapılarak kararlar aldıkları, her iki ortağın birbirine bitişik villalarda diğer ortak katılmadan alınan karara geçerlilik tanınamayacağından davacının tescil olunan karara yönelik talebi bakımından yokluğunun tespiti yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 1.4.2015 tarihli 2015/2 numaralı kararı ile alınan (10.5.2014 ve 16.4.2015 tarihli sicil gazetelerinde ilan edilen) şirket müdürü ...'in seçilmesine ilişkin 2 nolu kararın yoklukla malul olduğunun tespitine, davacı ...'ın şirket müdürü olarak atandığı (2015/2 sayılı) kararın ticaret siciline tescili talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava Genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Güney İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti ortaklarının 01/04/2015 tarih saat 14.00'te şirket merkezi Taşdelen, ... Mah. Cumhuriyet Cad., No:.../B-... .../İstanbul adresinde olağanüstü genel kurulun yapılması konusunda 02/03/2015 tarihli müdürler kurulu kararı alındığı, alınan bu karar uyarınca genel kurulun yapılacağı şirket merkezine şirket ortaklarından feri müdahil ...'in geldiği ve hazır bulunduğu, diğer ortak olan davacı ...'ın ise şirket merkezine gelmediği ve aynı adreste bulunan 57/A-4 numaralı şirket merkezi olmayan yerde toplantı yaptığı, böylece aynı gün içerisinde iki ayrı genel kurul toplantısının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında hangi genel kurul kararına değer verileceği gündeme gelmektedir. TTK'nın 409/3 maddesi nazara alındığında 02/03/2015 tarihli Müdürler Kurulu kararı sonrası yapılan çağrı ilanında belirtilen ve şirket merkezi olan Taşdelen,...Mah. Cumhuriyet Cad., No:57/B-8 Çekmeköy/İstanbul'da yapılan genel kurul kararına değer vermek gerekir. Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 620. maddesi uyarınca kanun ve şirket esas sözleşmesinde daha ağır bir nisap öngörülmediği takdirde seçim kararları da dahil tüm genel kurul kararlarının toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğuyla alınacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, toplantıda asgari düzeyde bir temsil öngörülmeksizin, kararların toplantıda temsil edilen oyların, mutlak çoğunluğuyla alınacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla hüküm salt bir karar yeter sayısı düzenlemiştir. Öncelikle bu yönü ile somut olayda şirket merkezi olan Taşdelen, ... Mah. Cumhuriyet Cad., No:.../B-... .../İstanbul'da yapılan genel kurul toplantısında nisabın gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince yerel mahkeme kararını kaldırma gerekçesi olarak genel kurul toplantısının belirtilen sürede yapılamayacağına dayanılmış ise de, dosya kapsamı ve genel kurul toplantı tutanağı karşısında bu hususun kabulü mümkün görülmemiştir. Bu nedenlerle tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken uygun olmayan ve yasal dayanağı bulunmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozulması gerektirmiştir.

 

11. Hukuk Dairesi 2018/3795 Esas 2020/1059 Karar


Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %12,26 oranında pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 04.12.2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında çağrının usulüne uygun bir şekilde yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin önce sermayenin 100.000.-TL’ye azaltıldığı ve eş zamanlı olarak 1.350.000.-TL’ye artırıldığı genel kurul toplantısına katılamadığını, davalı şirketteki pay oranının %12,26’ dan % 10,70 'e düştüğünü, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısı, 17.11.2015 tarihinde Türkiye Sicil Gazetesi'nde ilan edilmiş ise de nama yazılı pay sahibi müvekkiline iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edilen herhangi bir genel kurul davetinin bulunmadığını, her ne kadar davalı tarafça pay sahiplerine iadeli taahhütlü mektup gönderildiği belirtilmişse de, tebligatların akıbetinin araştırılmadığını, böylece müvekkilinin söz konusu genel kurula katılma hakkının engellendiğini, kaldı ki müvekkili ile davalı şirket ve onun kardeş şirketi olan dava dışı ...Tarım ve Tekstil Ürünleri AŞ.’ye karşı ikame edilen yirmiden fazla derdest dava bulunmakta olduğundan müvekkilinin ikamet adresinin davalı tarafça bilinmemesinin söz konusu olmadığını, ayrıca dava konusu genel kurulun yapıldığının tesadüfen18.01.2016 tarihinde öğrenildiğini, o tarihte henüz TTSG’de ilan edilmemiş olduğunu, dolayısıyla usulsüz ve geçersiz çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunu, dava konusu genel kurulunun 3 nolu gündem maddesinde alınan sermaye artırım kararı nedeniyle ihdas edilen yeni paylara ilişkin rüçhan hakkını kullanamayan müvekkilnin şirketteki pay oranının azalmasına sebebiyet verildiğini, rüçhan hakkı kısıtlanan ve vazgeçilmez nitelikteki pay sahipliği haklarını açıkça sınırlandıran bu kararın kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan butlanı/iptali gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 no'lu gündem maddesi uyarınca alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın üç aylık yasal süresi içinde ikame edilmediğini, davaya konu genel kurul toplantısına ilişkin çağrının davacı pay sahibinin şirkette kayıtlı olan adresine yapıldığını, öncesinde davacının müvekkiline herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla usulsüz çağrı durumunda dahi genel kurulda alınan kararın katılan ortakların oy birliği ile alındığı gibi ayrıca kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediğini, zira genel kurulunun 3 no'lu gündem maddesinde şirket zararlarından dolayı bilançoda oluşan açığın kapatılması amacıyla zorunlu bir sermaye azaltımı ve eş zamanlı sermaye artırımı sözkonusu olduğunu, davacının rüçhan hakkını kullanabilmesi için kendisine tebligat yapılmış ise de artırım sonucu oluşan payları taahhüt etmediğini, buna rağmen davacının şirketteki pay oranının az bir oranda azaldığını, bu durumun müvekkili şirkette davacının konumunda herhangi bir değişikliğe neden olmadığını, kaldı ki söz konusu artırımın yeni sermaye taahhütlerinde bulunulması suretiyle dış kaynaklardan gerçekleştirildiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davaya konu genel kurul toplantısının, 17.11.2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilerek, ayrıca davacının şirkete kayıtlı adresine süresinde iadeli taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildiriminin süresi içinde yapıldığı, toplantıya davetin usulsüz olduğuna ilişkin iddianın yerinde olmadığı, kaldı ki genel kurula çağrının usulsüz olduğu iddiası ihtimalinde dahi TTK m. 446 / 1-b hükmüne göre belirtilen usulsüzlüklerin genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği gibi davet usulsüzlüğü olsaydı bile kararın alınabilmesi için etkili olmadığından kararın iptali için koşulun oluşmadığı, iptal davasının üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığı, diğer yandan genel kurulda alınan kararın butlanı bakımından pay sahiplerinin genel kurula katılma, asgari oy kullanma ve dava açma hakkı gibi kanuni vazgeçilmez haklarını ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunun izin verdiği ölçü dışında sınırlayan, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması ilkesine aykırı olan bir karar bulunmadığı, sermaye arttırım kararının batıl olduğuna hükmedilmesini gerektirecek husus bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.353/b.1.maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve davada genel kurul kararlarının yokluğu sebeplerinin oluşmamasına, iptal davasının ise TTK'nın 445. maddesindeki 3 aylık yasal süre içinde açılmamış olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

KAYNAKÇA

[1] Mehmet Bahtiyar s. 156

[2] Mehmet Bahtiyar s. 156

[3] Zekeriyya ARI, Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Elektronik Ortama ilişkin Hükmü(Tasarı, m.1527) ve Sanal Genel Kurul EÜHFD. (2009) S.3-4 s. 191 vd; Işık ÖZER, Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre S.4, s. 625 vd; Ümit YAYLA, Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Yeni Sermaye Piyasası Kanunu Uyarınca Anonim Ortaklık Genel Kurulları, Elektronik Genel … İstanbul 2013, s. 42.

[4] Mehmet Bahtiyar s.158

[5] ŞENER, s.465.