Türk Ticaret Kanunu Madde 127 hükmüne göre kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak;

a) Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar,

b) Fikrî mülkiyet hakları,

c) Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz,

d) Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları,

e) Kişisel emek,

f) Ticari itibar,

g) Ticari işletmeler,

h) Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler,

i) Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar,

j) Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer, konabilir.

Nakdi olarak taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az dörtte birinin tescilden önce ödenmesi zorunludur. Geri kalan miktar şirketin tescilini izleyen 24 ay içerisinde ödenir. Ödeme takvimi şirket esas sözleşmesinde düzenlenebileceği gibi, yönetim kurulunca da belirlenebilir.

TTK MADDE 128’e göre; Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.

TTK MADDE 329’a göre; Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından yalnızca malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumludur.

TTK MADDE 481 hükmüne göre; Pay sahiplerini edimlerini ifaya zorlamaya sadece yönetim kurulu, iflas idaresi ve tasfiye memurları yetkilidir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), kesin bir sınır çizerek AŞ’lerde ortakların sorumluluğunu sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile yine “sadece şirkete karşı” olarak tayin etmiştir. Bu durum, AŞ’lerde şirket alacaklılarının ortaklar nezdinde takibe girmelerine engel teşkil etmektedir. İlke olarak kanun, ortaklarla sermaye şirketleri alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara ortaklara başvurma imkânını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK’nin 532/f.3 maddesindeki “açığı kapama yükümü”, İkincisi “selef sıfatıyla sorumluluk” (TTK. 529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise “kamu borçlarından ortakların sorumluluğu” dur. [1]

Sermaye şirketi ortağı, taahhüt ettiği nakit sermayeyi ödemediği durumlarda kanuna göre şirket alacaklıları, şirket ortağına başvuramaz. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aksi yönde karar vermiştir.

YARGITAY HGK, E. 2014/12-1078, K. 2016/600, T. 11.5.2016

ÖZET : Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şirket ortağının, İİK'nun 89. maddesi uyarınca, borçlu şirket yönünden 3. kişi sayılıp sayılamayacağı, buradan varılacak sonuca göre şirket ortağına haciz ihbarnamesi gönderilip gönderilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Limited şirketlerde, şirket ortağının şirket tüzel kişiliğine sermaye koyma borcu olması, şirket tüzel kişiliğinin, şirket ortağında mal, hak ve alacağının bulunması halinde, bu alacak kalemleri, şirketin şahsi alacaklıları tarafından İcra ve İflâs Kanunu 89. maddesi uyarınca haczedilebilir. Şirket ortağı, şirket tüzel kişiliğine karşı üçüncü kişi konumundadır. Şirket borçlarından dolayı kural olarak ortaklık tüzel kişiliğinin sorumlu olması, ortağın, ortaklık tüzel kişiliğine göre üçüncü kişi sayılıp sayılmaması ile ilgili değildir. Ortak, şirket tüzel kişiliğine göre üçüncü kişidir ve ortaklığın, ortaklardan alacağının bulunması halinde, şirket alacaklıları, şirket ortağına bu alacaklar için üçüncü kişi sıfatıyla haciz ihbarnamesi gönderebilir.

Şikayetçi, dava dışı borçlu Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu sabit olduğundan şirket tüzel kişiliğinin, şirket ortağından mal, hak ve sermaye alacağı ile diğer alacaklarının bulunması halinde, bu alacak kalemleri, şirketin şahsi alacaklıları tarafından İcra ve İflâs Kanunu 89. maddesi uyarınca haczedilebilir. Şikâyete konu olayda şirket ortağının şirket tüzel kişiliğine karşı üçüncü kişi konumunda bulunması sebebiyle bu hacze yönelik şikâyetin reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR: ….Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şirket ortağının, İİK'nun 89. maddesi uyarınca, borçlu şirket yönünden 3. kişi sayılıp sayılamayacağı, buradan varılacak sonuca göre şirket ortağına haciz ihbarnamesi gönderilip gönderilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Bu aşamada, öncelikle somut uyuşmazlığa etkili olan kurum ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacaklarının haczi, İcra ve İflâs Kanununun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilebilmesinin ön şartı ise, geçerli bir takibin bulunmasıdır. Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacaklarının haczine karar verilebilmesi için alacaklının talebi yeterlidir.

Talebi alan icra memuru, alacaklının bildirdiği üçüncü kişide bulunan hacze konu malın niteliklerini açık bir şekilde belirleme olanağı bulunmadığından, talep doğrultusunda üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilmesi kararı vermektedir.

Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, hak ve alacakları da borçlunun malvarlığı kapsamında kabul edilmektedir. İcra ve İflâs Kanununun 89. maddesindeki düzenleme sayesinde, alacaklı, borçlunun üçüncü kişideki alacak, hak ve taşınır mallarının haczini isteyerek alacağına kavuşma imkânına sahip olacaktır. Borçluya karşı takibe geçmiş olan alacaklı, üçüncü kişilerdeki bu malvarlığını haczettirebilecektir.

Şirket borcundan dolayı, şirketin ortağına haciz ihbarnamesi gönderilip gönderilemeyeceği hususuna gelince, sermaye şirketleri, üçüncü kişilere karşı malvarlıklarıyla ve birinci derecede sorumludur. Ortakların, şirket alacaklılarına karşı ikinci derecede sorumlu olup olmayacakları, şirketin tipine göre değişir.

Limited şirketlerde, şirket ortağının şirket tüzel kişiliğine sermaye koyma borcu olması, şirket tüzel kişiliğinin, şirket ortağında mal, hak ve alacağının bulunması halinde, bu alacak kalemleri, şirketin şahsi alacaklıları tarafından İcra ve İflâs Kanunu 89. maddesi uyarınca haczedilebilir. Şirket ortağı, şirket tüzel kişiliğine karşı üçüncü kişi konumundadır. Şirket borçlarından dolayı kural olarak ortaklık tüzel kişiliğinin sorumlu olması, ortağın, ortaklık tüzel kişiliğine göre üçüncü kişi sayılıp sayılmaması ile ilgili değildir. Ortak, şirket tüzel kişiliğine göre üçüncü kişidir ve ortaklığın, ortaklardan alacağının bulunması halinde, şirket alacaklıları, şirket ortağına bu alacaklar için üçüncü kişi sıfatıyla haciz ihbarnamesi gönderebilir. (Uyar, Talih: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2006, s. 7603; Ayhan, Rıza: Limited Şirketlerde Ortakların Sorumluluğu, İstanbul 1992 s. 55; İyilikli, Ahmet Cahit: Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi, Ankara 2011 s. 177- 178).

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, sermaye koyma borcunun şirket ile ortak arasındaki iç ilişkiden kaynaklandığı, sermaye koyma borcu yönünden şirket ortağının şirkete göre üçüncü kişi sayılamayacağı ve şirket ortağına sermaye koyma borcundan dolayı haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği, ancak ortakların, şirkete şahsi borçları bulunması halinde, şirket ortağına İcra ve İflâs Kanunu 89/1’e m. dayalı haciz ihbarnamesi çıkarılabileceği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü savunulmuşsa da yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüşler Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan ilkelere uygun değerlendirme yapılarak, şikayetçinin şirkete göre 3. kişi konumunda olduğu, şirkete olan borçlarından dolayı haczin mümkün olduğu ve haciz ihbarnamesinin gönderilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi ile bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekmiştir.

ŞİRKET ALACAKLISININ ŞİRKETİN ORTAĞINDAN OLAN SERMAYE ALACAĞINI HACZETTİREMEYECEĞİ GÖRÜŞÜ

Bu fikre göre, sermayeden doğan alacakların şirkete bağlı olduğunu ancak şirkete ifa edilebilir olduğunu ve ortakların da yalnızca şirkete ödeme yapmaya zorlanabileceğini ve aksi bir durumun sermayenin korunması ilkesi ile de bağdaşmayacağını öne sürerler. Bir diğer dayanak noktası olarak da sadece malvarlığıyla sorumlu olunan bir şirkette sermaye alacağının bir şirket alacaklısı tarafından haczettirilebilmesinin alacaklılardan birinin daha önce davranarak diğerlerinin önüne geçmesine, alacaklılar arasında eşitliğin bozulmasına sebebiyet vereceği gösterilmektedir. [2] İcra İflas Kanunu (“İİK”) kapsamında hacze iştirak kurumu vasıtasıyla diğer alacaklılarında bu hacizden yararlanma olasılığı bulunsa da bu görünüşün savunucuları İİK m. 100-101’de düzenlenen hacze iştirakin şartları ve yapısı gereği alacaklılar arasındaki eşitliği sağlama hususunda tatmin edici olmayacağını belirtmektedirler.[3]

ŞİRKET ALACAKLISININ ŞİRKETİN ORTAĞINDAN OLAN SERMAYE ALACAĞINI HACZETTİREBİLECEĞİ GÖRÜŞÜ

Sermaye alacağının şirket alacaklısı tarafından haczettirilebileceğini savunanlar en temel gerekçe olarak yukarıda da değindiğimiz İİK m. 89 hükmünün bu alacak tarafından uygulanamayacağına dair bir düzenlemenin bulunmamasını göstermektedirler. Şirket ortaklarını hem üçüncü kişi olarak kabul etmeyip hem de şirket borçlarından dolayı herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını kabul etmek, şirket kurarak haczedilebilir malların haczedilmez kılınması gibi bir sonucu doğuracağından şirket ortaklarının üçüncü kişi olarak kabul edilmemesine karşı çıkmaktadırlar.[4]

Ortağın sermaye borcunu şirkete ödedikten sonra bu paraya şirket kasasında haciz koymakla daha şirkete ödemeden haciz koymak arasında herhangi bir fark olmadığını bu sebeple sermaye alacağının haczi sermayenin korunması ilkesini zedeliyorsa şirket aleyhine hiçbir şekilde haciz yoluyla takip yapılamayacağını bununda mümkün olmadığını belirtmektedirler. İİK m.100 kapsamında hacze iştirak kurumu vasıtası ile alacaklılar arasındaki eşitliğin bozulmayacağını bu şartları gerçekleştiremeyen alacaklıların ise İİK m.186 hükmünden yararlanarak daha önce davranıp şirketin sermaye alacağına haciz koyduran alacaklılarla eşit şartlarda paylaşıma katılabileceği yani alacaklılar arasındaki eşitliğin zedelenmeyeceği belirtilmektedir.[5]

SONUÇ: Şirket alacaklısının şirketin ortaktan olan sermaye alacağını haczettirebilmesi konusu üzerine olan tartışmaların güncelliğini koruduğunu söyleyebiliriz. Konuyla ilgili doktrinsel olarak bir fikir birliği bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu E. 2014/12-1078, K. 2016/600, T. 11.5.2016 kararı ile şirket ortağının üçüncü kişi sayılması hususundan hareketle alacağın niteliği fark etmeksizin hacze konu edilebileceğini belirtse konuyla ilgili tartışmaların devam edip fikir birliğinin olmadığını ve Yargıtay kararlarında da farklı yaklaşımların olduğunu görmekteyiz.

Av. Gözde Nur EJDER

-----------------------

[1] https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirkete-borcu-olan-sirket-ortaklarini-bekleyen-buyuk-haciz-tehlikesi/458273 (Erişim Tarihi: 07.02.2022)

[2] Arslanlı Halil. Türk Ticaret Kanunu Şerhi II. İstanbul 1962, s.326-328.

[3] Çamoğlu ; Ersin. Limited Ortaklığın Sınırlı Sorumluluğu Karşısında Alacaklıların Korunması. İstanbul 1969, s. 132-133

[4] http://www.forensislaw.com/blog/sirketin-ortaktan-olan-sermaye-alacaginin-sirket-alacaklisi-tarafindan-haczettirilmesi-

[5] Çamoğlu,;Ersin. Limited Ortaklığın Sınırlı Sorumluluğu Karşısında Alacaklıların Korunması. İstanbul 1969, s. 140