I. GİRİŞ

Günümüzde şirketlerin mali durumlarını koruyabilmeleri ve ticari faaliyetlerini sürdürebilmeleri için her zaman finansman ihtiyaçları vardır. Anonim şirketler finansman sağlayabilmek için şirketi borçlandırarak kredi kullanabilir, paylarını halka arz edebilir veya emisyon primli pay ihracı yapabilirler.

Anonim şirketlerin mali durumu ve hukuki alt yapısına bakılıp koşullarını sağlaması halinde finans sağlamak adına en pratik ve risksiz seçenek şirketin primli (agiolu) pay çıkarmasıdır. Çünkü bu şekilde yapılacak sermaye artırımı ile birlikte şirket herhangi bir borç altına girmeden gerekli finansmanı sağlamış olacak hem de ortaklığın esas sözleşmeyle kurulmuş olan hukuki alt yapısı bozulmamış olacaktır. Özellikle malvarlığı esas sermayeden yüksek olan şirketlerde yapılacak sermaye artırımında payın primli olarak ihraç edilmesi ortaklık yapısının dürüstlük kuralına aykırı şekilde bozulmasını da engelleyecektir.[1] Primli paya ilişkin kararlar sermaye artırımı kararıyla alınabileceği gibi şirketin kuruluş aşamasında da uygulama alanı bulabilir. Uygulamada şirketlerin primli pay ihracına kuruluştan ziyade daha çok sermaye artırımında rastlanılmaktadır. Bu noktada önemli olan husus gerek kuruluş aşamasında gerek sonrasında olsun şirketin esas sözleşmesinde buna ilişkin bir hükmün bulunması ve ya genel kurul kararının alınması gerekir.

Bu doğrultuda primli payların avantajları ve dezavantajları hususunda bir değerlendirme yapılmalıdır. Şirket ve şirket ortakları için ayrıca şirkete dışarıdan yatırım yapılacaksa yatırımcı için ayrı ayrı şartlar ve neticeler kapsamlı olarak ele alınıp ondan sonrasında karar verilmelidir. Bu yazımızda primli payların ihracı yoluyla yapılan sermaye artırımına ilişkin kullanımı, prosedürü ve değerlendirilmesi hususları incelenecektir.

II. PRİM VE PRİMLİ PAY

Anonim şirketlerde primli payın çıkarılabilmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu[2] (T.T.K) m.347 ile hüküm altına alınmıştır. Buna göre: ‘’ İtibari değerinden aşağı bedelle pay çıkarılamaz. Payların itibari değerinden yüksek bir bedelle çıkarılabilmeleri için esas sözleşmede hüküm veya genel kurul kararı bulunmalıdır.’’

Ortaklıkta itibari değerlerinden yüksek bir bedelle çıkarılabilen paylara primli (agiolu) pay denir. Örnek olarak, itibari değeri esas sözleşmede 100 TL olarak belirlenen bir pay için ortağın yapılan pay taahhüdünde 150 TL ödemesi öngörülebilir. Bu şekilde çıkarılan pay primli pay; pay bedelinin itibari değerini aşan kısmı ise primdir. Aynı şekilde sermaye artırımı yapılarak yeni payların devrinde yatırımcı için de bu prosedür uygulanabilir. Burada karıştırılmaması gereken durum ise, mevcut ortağın payını itibari değerin üzerinde satması durumunda itibari bedeli aşan kısım prim değildir. Burada mevcut para şirkete değil ortağın hesabına geçmektedir. Bizim amacımız ise şirketi finanse etmektir. Diğer bir deyişle bizim konumuzu oluşturan primli pay ortağın payını devretmesi esnasında ortaya çıkan durumda değil, payların ihracı esnasında söz konusu olmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde de açıkça görüleceği üzere, primli payın itibari değeri aşan kısmı yani emisyon primi sermaye unsuru değildir. Yani diğer bir deyişle 100 TL itibari değeri olan bir pay için 150 TL ödeniyorsa; 100 TL şirket sermayesine, 50 TL ise şirket malvarlığına katılacaktır. Şirket sermayeleri ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere ortaklar tarafından koyulan toplam meblağdır. Şirketin gelir ve giderleri sermayenin miktarını değiştirmez. Sadece malvarlığında değişiklik yaratırlar. Varılan sonuç itibarıyla şirket sermayesinde sadece 100 TL’lik bir artış olacaktır. Aşan kısım sermayeye değil; şirketin malvarlığına katılacaktır.

III. PRİMLİ PAYLARIN İHRACI YOLUYLA SERMAYE ARTIRIMINA İLİŞKİN PROSEDÜR

a-) Esas Sermaye Sistemini Benimseyen Şirketler Bakımından

Primli payların ihracında yukarıda bahsedildiği üzere ilk koşul esas sözleşmede buna ilişkin bir hükmün veya genel kurul kararının bulunması zorunluluğudur. Genel kurul esas sözleşmede aksi öngörülmediyse sermeyenin en az dörtte birini karşılayan pay sahiplerinin katılımıyla toplanıp, hazır bulunanların çoğunluğuyla primli pay çıkarılması kararı alabilir.

Primli pay ihracı yoluyla sermaye artırımı kararı verildikten sonra T.T.K. m. 459/f.2 uyarınca, iştirak taahhütnamesinde çıkarma priminin de bulunması gereklidir. Yani diğer bir deyişle, ortağın şirkete sermaye koyma borcu yanında prim de şirkete karşı üstlendiği bir borç niteliğindedir. Burada iki husus önem arz eder. İlk olarak, ortak tarafından primin ödenmemesi durumunda sermaye borcunda olduğu gibi ödenmeyen prim için de temerrüt faizi işletilebilir. İkinci olarak da primin ödenmemesi durumunda ortağa karşı ıskat prosedürü işletilemez; ancak esas sözleşmede ceza koşulu öngörülebilir. [3]

Primli payın itibari değeri aşan kısmı yani prim, ticaret siciline tescilden önce eksiksiz olarak şirkete ödenmelidir. Bunun akabinde T.T.K. m.461/f.2 uyarınca da sicile sunulacak raporda primin çıkarılma sebepleri ve nasıl hesaplandığı açıklanmalıdır.

b-) Kayıtlı Sermaye Sistemini Benimseyen Şirketler Bakımından

Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim şirketlerde T.T.K. m.480 uyarınca yönetim kuruluna esas sözleşmeye konulacak bir hüküm ile primli pay çıkarma yetkisi tanınabilir. T.T.K’daki ilgili hüküm 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu[4] (SerPK) m.12 ile uyum sağlamak amacıyla öngörülmüştür. Esas sözleşmede buna ilişkin bir hükmün bulunmaması durumunda ise; Genel Kurul kararının alınması gereklidir.

Sermayenin artırılabilmesi için yönetim kurulu prime dair kayıtlar ve bunun uygulanması hakkındaki kuralları, esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde ilan eder ve internet sitesinde yayımlar ve bu hususları kamuyu aydınlatma ilkesi uyarınca gerekli olan diğer konularda bilgi verir.

IV. PRİMİN GENEL KANUNİ YEDEK AKÇE OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

Yeni payların çıkarılması dolayısıyla elde edilen primin; çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler haricinde kalan kısmının genel kanuni yedek akçeye eklenmesi zorunludur.

Genel kanuni yedek akçeye eklenen bu tutarların şirket tarafından serbestçe kullanımı için; yasal yedek akçenin nominal sermayenin yarısından fazla bir tutara ulaşması gerekmektedir. Bu miktar aşılmadığı takdirde yedek akçe sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler için kullanılabilir. Burada belirtilmesi gereken husus ise, yedek akçenin serbestçe kullanımı için sermayenin ödenmiş olup olmadığı önemli değildir; taahhüt edilen tüm sermaye anlaşılmalıdır.

Üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise, yedek akçeye eklenen prim bedellerinin paydaşlara dağıtılıp dağıtılamayacağıdır. Doktrinde aksi görüşler olmasına rağmen İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın yayınlamış olduğu bir özelgede[5] yedek akçenin nominal sermayenin yarısından fazlasını aşması durumunda prim bedellerinin paydaşlara dağıtılabileceğine ilişkin görüşler mevcuttur. Buna göre prim bedellerinin paydaşlara dağıtılabilmesinin önünde bir engel olmadığı sonucuna varabiliriz.

--------------

[1] Poroy, Reha / Tekinalp, Ünal / Çamoğlu, Ersan, Ortaklıklar Hukuku II, İstanbul 2017, s.211.

[2] RG, T. 14.02.2011, Sa. 27846

[3] Karacibioğlu, Orhan Batur, Anonim ve Limited Şirket Genel Esaslar, İstanbul 2013, s.49.

[4] RG, T. 30.12.2012, Sa. 28513

[5] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 62030549-[6-2014/105]-88462 sayı ve 20.10.2015 tarihli Özelgesi