Türk Ticaret Kanununun 530 ncu maddesine göre, uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.

TTK'nin 530 ncu madde düzenlemesinin mülga 6762 s. TTK'deki karşılığı 435 nci maddesidir. 6762 sayılı TTK'nin 435 nci maddesi aynen ifadelerle şöyledir:

Şirketin tescilinden sonra hakiki pay sahiplerinin sayısı beşten aşağıya düşer veya şirketin kanunen lüzumlu organlarından biri mevcut olmaz yahut umumi heyet toplanamazsa, pay sahiplerinden veya şirket alacaklılarından birinin yahut Ticaret Vekâletinin talebi üzerine, mahkeme şirketin durumunu kanuna uygun hale ifrağ için münasip bir müddet tâyin eder ve buna rağmen durum düzeltilmezse şirketin feshine karar verir.

***

Organsızlık sebebiyle anonim şirketin feshine karar verilebilmesi için organsızlık durumunun uzun süreden beri devam etmesi gerekmektedir. Nitekim TTK md. 530'un gerekçesinde "uzun süreden beri organ eksikliğinin devam etmesi" şartına ilişkin olarak "Madde ile getirilen diğer bir yenilik, şirketin kanunen gerekli organlarından birinin mevcut olmamasının veya genel kurulun toplanamamasının devamlılık göstermesidir. Bu “uzun süreden beri” ibaresiyle ifade edilmiştir. Gerçekten 6762 sayılı Kanunun 435 inci maddesinde bu konuda bir ayrıntıya yer verilmemiştir ve bu durum, tartışmaya müsait bir ortam oluşturmuştur. Bu yeni unsur hükmün uygulanabilme şartıdır. Devamlılıktan ne kadar bir sürenin anlaşılması gerektiği hususunda kötüye kullanmaların önüne geçmek ve somut olayın şartlarına göre serbest hareket edebilme imkânı tanımak için takdir yetkisi hâkime bırakılmıştır. Gerçekten, süre konulması halinde kötüniyetli kişilerin hem sürenin varlığını hem de mahkeme sürecini hesaba katarak haksız uygulamalar içerisine girebilecekleri düşünülmüştür." denilmektedir.

Gerekçeye göre 6762 s. TTK md. 435'te bulunmayan "organsızlık halinin uzun süreden beri devam etmesi" şartının 6102 s. TTK ile getirilmesinin temel amacı, şirketin kötü niyetli kişilerce kasıtlı olarak organsız bırakılmak suretiyle şirketin feshine neden olunmasını engellemektir.

Konuya ilişkin olarak Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in görüşüne göre, organ eksikliğinin uzun süreden beri devam etmesi gerekir. "Uzun süre"den kasıt ise en az üç yılı ifade eder (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Dördüncü Baskı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 227). Fesih talebi üzerine mahkemenin hemen fesih kararı vermeyip uygun bir süre vererek durumun düzeltilmesi için imkân ve zaman tanıması gerekmektedir. Hatta gerektiğinde hâkim verdiği bu süreyi uzatabilir (Reha Poroy, Ünal Tekinalp, Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Onikinci Baskı, İstanbul, Vedat Yayıncılık, 2010, s. 1556). Prof. Dr. Hasan PULAŞLI'ya göre de "bir organın görev süresi sona erince, o organın görevi de kural olarak yeni üyelerin seçilmesine kadar, mevcut işlerin yürütülmesi amacıyla sınırlı olarak devam eder." (Prof. Dr. Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, 3. Baskı, Cilt 3, syf.2419.)

6762 sayılı TTK döneminde konuya ilişkin verilen emsal mahiyetli Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E. 1984/2678 - K. 1984/2831 - T. 15.5.1984 sayı ve tarihli kararında, yönetim kurulu üyelerinin sürelerinin dolmuş olması şirketi organsız bırakması sonucunu doğuramayacağını, yenilerinin seçilmesine kadar eskilerinin mevcut işler bakımından görevlerine devam edebileceklerini, belirtmektedir. 6102 sayılı TTK döneminde konuya ilişkin verilen emsal mahiyetli Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E. 2016/14194 - K. 2018/6167 - T. 10.10.2018 sayı ve tarihli kararında, TTK'nın 410 ve 411. maddesinde genel kurul toplanarak yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar eski yönetim kurulunun görevinin devam edeceği, organ yokluğu söz konusu olmadığından ve bu durumda haklı sebep sayılamayacağından anonim şirket ortaklarının kanunda yazılı prosedüre göre genel kurulu toplayıp, yönetim kurulunu seçmesi gerektiği gerekçesiyle davacı tarafın anonim şirketin feshine yönelik davasının reddine, dair ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu, belirtilmiştir.

Yine konuya ilişkin olarak verilen emsal mahiyetli Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E. 2012/13135 - K. 2014/3515 - T. 25.2.2014 sayı ve tarihli kararında, Anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması sebebiyle yönetim kurulunun yeni yönetim seçilene kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevlerine devam edeceklerinin kabulü gerekir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin kendiliğinden organsız kaldığından söz edilemez. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı T.T.K.nın 365 ve 366. maddelerinde anonim şirket genel kurulunu davete yetkili olan kişiler açıkça belirtilmiştir. Anılan Kanunun 365. maddesinde yazılı kişiler dışında, 366. maddesi hükmüne göre, şirket sermayesinin en az onda biri değerinde paylara sahip olan kimselerin yazılı talepleri üzerine, yönetim kurulunun genel kurulu olağanüstü toplantıya davet etmemesi halinde azlık pay sahiplerinin, 367. maddesi hükmü gereğince murakıplara müracaat etmesi, onlardan da olumlu yanıt alınamaması halinde yetkili mahkemeden izin istemesi gerekmektedir. Benzer düzenleme karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 Sayılı T.T.K.nın 410. vd. maddelerinde de yer almaktadır. 6102 Sayılı Kanun'un Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 Sayılı Kanunun 3. maddesinde 6102 Sayılı T.T.K.nın yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanacağı hüküm altına alınmış olması karşısında anılan Kanunun 410. maddesi hükmü gereğince görev süresi dolmuş olan yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırabileceği açıktır. Bu durumda davacının da yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle genel kurulu davet yetkisi mevcut olup, işbu davayı açmada hukuki yararı bulunmadığı gibi, yönetim kurulu üyesi olmasa dahi 6102 Sayılı T.T.K.nın 411. maddede düzenlenen prosedür uygulanmadan doğrudan dava açılmasında da hukuki yarar bulunmamaktadır. denilmektedir.

***

6762 s. TTK md. 435'te bulunmayan "organsızlık halinin uzun süreden beri devam etmesi" şartının 6102 s. TTK ile getirilmesi "feshin son çare olması ilkesi"ne de oldukça uygundur. Hatta Prof. Dr. Tolga Ayoğlu’na göre, organsızlık hali sadece TTK md.530 hükmüne dayalı olarak şirketin feshi sonucu doğurmayacaktır. Bu durumda hâkim tarafından aynı zamanda TTK md.531 hükmü bakımından alternatif çözüm yöntemlerinin de fesih sonucundan önce değerlendirilmesi gerekecektir. Bu durumda ağır işleyen ve uzun süreye yayılan fesih prosedürü yerine örneğin paylarının gerçek değerinin ödenmesi yoluyla davacının şirketten çıkartılmasına karar verilebilecektir. Çünkü organsızlık durumunda, TTK md.530 ve md.531 hükümlerinin kümülatif olarak uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, böyle bir durumda fesih kararı öncesindeki aşamalar için TTK md.530 hükmü, fesih yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözümlere hükmetme yetkisi için ise TTK md.531 hükmü uygulanmalıdır. Farklı bir senaryo olarak, organsızlık nedeniyle feshe dayanan davalarda davacı TTK md.531 hükmüne hiç dayanmamış, münhasıran TTK md.530 hükmüne dayanarak talepte bulunmuş olsa dahi hâkim, feshin “ultima ratio” karakteri ve hâkimin hukuku resen uygulaması kuralı doğrultusunda TTK md.531 hükmünü uygulayarak fesih dışında başka bir çözüme hükmedebilecektir. Bu çözüm yöntemi, organsızlığın aynı zamanda haklı neden kavramına dâhil özel bir hal niteliği taşımasına da uygun düşmektedir. Kaldı ki davacı açısından paylarının gerçek değerini alarak şirketten ayrılması ile şirketin feshine karar verilmesi arasında bir fark yoktur ve olmamalıdır. Bu bakımdan, TTK md.530 hükmüne dayanılarak açılan organsızlık nedeniyle fesih davalarında hâkimin TTK md.531 hükmünde öngörülen fesih dışındaki alternatif çözümlere karar verme yetkisinden yararlanılabileceği öğretide de kabul edilmiştir (Prof. Dr. Tolga Ayoğlu, “Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı:2, s.230, 231).