Açık olarak söylenmek istenmeyen şeyler için bir benzetme yapılır ve bundan çıkarılacak anlamı veya sonucu “arif olan anlar” denerek iş bitirilir. Biz de işi “arif’e” bırakmak istiyoruz. 


MADALYA
Memleketin birinde yolsuzluklar o kadar artmış ki, dönemin hikmet sahibi kişileri, velileri; dualar etmişler ve herkesin işlediği yolsuzlukların, suçların, günahların adeta bir madalya gibi boyunlarına asılı olmasını dilemişler. Bu suretle insanların utanarak yolsuzluk yapmaktan vaz geçeceklerini düşünmüşler. Gaipden gelen bir ses, onlara; bu dileklerinden vaz geçmelerini söylemiş ise de isteklerinde ısrar etmişler. 

İyi bir güne denk geldiği için olsa gerek, istekleri kabul edilmiş. Sabah uykudan uyanan kişiler boyunlarında, üzerinde suçları yazılı olan birer madalya görmüşler ve sokağa çıkmaya korkmuşlar. Zorunlu olarak çıkanlar ne görsünler? Herkesin göğsünde birer veya daha fazla madalya, köşe bucak gizlenerek yürümekteler.

Bir süre sonra bakmışlar ki, istisnasız herkesin göğsünde birer ikişer madalya, artık gizlenmekten vaz geçerek yürümeye başlamışlar. Bir süre sonra iş öyle bir duruma gelmiş ki, insanlar göğüslerindeki yolsuzluk madalyalarını şakırdata şakırdata gezip, yolsuzluklarından utanmak bir yana, öğünür hale gelerek göğüslerini gere gere dolaşmaya başlamışlar...

ZAM İLE OYNATMAK
Gene memleketin birinde, ikide bir zam yapılmakta imiş. Halk yavaştan yavaşa yakınmaya başlamış. Vezirler, Sultan’a çıkarak durumu aktarmışlar ve hiç değilse bir süre için zam yapmaktan vaz geçmesini istemişler. 
Buna karşın, Sultanın emri ile her şeye bir misli zam daha getirilmiş. Bu zam karşısında halk, guruplar oluşturarak açıktan şikayet etmeye başlamış. Durumdan korkan vezirler gene Sultanın huzuruna çıkarak endişelerini aktarıp, zamların hafifletilmesini istemişler. Sultanın emri yeni bir zam furyası olmuş. Halk bu defa sokaklara dökülüp ileri geri konuşmaya başlamış. Korkudan betleri benizleri atan ve huzura çıkan vezirlere, Sultan o zamana kadar görülmemiş oranda bir zam daha yapılmasını emretmiş.

Bir kaç gün sonra vezirler görünmeyince, Sultan haber ileterek onları çağırmış. Huzura çıkan vezirlere neler olup bittiğini sormuş. Vezirler saygıyla eğilerek ve biraz da şaşkın bir ifade ile “Sultanım” demişler “Halk zil takıp oynaya başladı, hiç şikayeti olan kalmadı” diye durumu aktarmışlar...

ÖTESİNİ SİZ DÜŞÜNÜN
Memleketin birinin bir mahallesinde, mahalle eşrafından (önde gelen tanınmış kişilerinden) biri vefat etmiş. Ahirete gidince, hemşehrileri etrafını çevirmişler. Memleketten, haber sormuşlar. Neler olup bittiğini öğrenmek istemişler. Yeni gelen müteveffa demiş ki “Hani bizim şarhoş Bekri var ya” yanındakiler hep bir ağızdan ve merakla “Eeee...” demişler, O, devam etmiş “İşte o sarhoş Bekri, köye imam oldu, ötesini varın siz düşünün”. 

Bu anlatılardan ne mi çıkar ?

Arif olan anlasın. 
Ama “Benim adım Arif değil” diyorsanız ona da bir şey diyemeyiz.



Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.