arzuhal /arzuhâl / عَرْضُحَالْ [1]

Kelimenin terkibi esasında “arz-ı hâl” olsa da yaygın kullanılmasıyla birlikte arzuhal ola gelmiştir. Manası ise bir istek veya şikâyetin bir üst makama bildirilmesi ve bunun için sunulan yazı ya da dilekçedir. Diğer bir deyişle halini arz etmektir.

Konumuz olan arzuhalci ise dilekçe ya da yazıyı para karşılığında başkası yerine yazan kişidir. Osmanlı zamanında geniş yer edinen bu meslek, günümüzde okuma yazma oranının yüzde yüze yaklaşmasıyla çöküşe geçmiş olsa da hala kırıntılarının izi sürülmektedir. Önceleri daha çok mektup okuma yazma işini yapmış bulunan arzuhalci, şimdilerde adliyelerin önünde vatandaşı yönlendirme ve mahkemeye ya da sair kurumlara sunulacak dilekçeyi yazma işini “cüzi” bir miktar para karşılığında yapmaktadır.

Bizim burada inceleyeceğimiz konu ise, arzuhalcinin hukuki ve cezai sorumluluğudur. Mevzuatta bu konuya yönelik olarak inceleyeceğimiz ilk hüküm 1982 tarihli Anayasanın 36. Maddesi:

A. Hak arama hürriyeti

MADDE 36. – (Değişik: 3.10.2001-4709/14 md.) Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

Burada üzerinde durulması gereken, adil yargılanma hakkının meşru vasıta ve yollardan kullanılıp kullanılmadığıdır. Arapça bir kelime olan meşru, “hukuki olarak yasal” anlamına gelmektedir. Peki dilekçeyi avukatı ya da kişinin kendisi yazması yerine arzuhalciye yazdıran bir kişinin okuma yazma bilmemesi ya da bu tarz kurumlara çok yabancı olması gerekçesiyle bu yola başvurabileceği gibi yanılsamalara kapılabilsek de hukuki olarak hiçbir kurumda düzenlenmeyen arzuhalcinin, özellikle bu işi para karşılığında yaptığı düşünülecek olursa meşru vasıta ve yol olmadığı yani hukuki olarak yasal olmadığı açıkça ortadadır

Bu kişiler daha çok halk arasında tanınan, bilinen, toplum tarafından kabul görmüş kişiler olsa da ne yazık ki sosyal hayatın yıllar boyu getirdikleri her zaman hukuka uygun değildir.

Diğer bir hüküm ise Avukatlık Kanunu’nun 35. Maddesi’nin ilk fıkrası:

Yalnız avukatların yapabileceği işler:

Madde 35 - (Değişik: 26/2/1970 - 1238/1 md.)

Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.

Yine söz konusu fıkra, bizlere adli işlemleri takip etmenin ve bu işlerle ilgili bütün evrakı düzenlemenin yalnızca avukatlara ait olduğunu söylemektedir. Bu konuda şüphesiz ki akla gelen ilk evrak dilekçe olacaktır. Yani neredeyse artık kültürel bir unsur haline gelmiş arzuhalcilerin, hiçbir avukatlık tecrübesi olmadan adliyede memur olarak çalışmış ya da bir avukatın yanında icra takip elemanı olarak bulunduktan sonra bir takım kulak dolgunluğuyla dilekçe yazmaya çalışması avukatlık mesleğini baltalamaktadır.

Başka bir diğer hüküm yine Avukatlık Kanunu’nun 63 maddesindeki ilgili fıkralardır:

Avukatlık yetkilerinin başkaları tarafından kullanılmaması:

Madde 63 - Baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar, şahıslarına ait olmayan dava evrakını düzenleyemez, icra işlemlerini takip edemez ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar. Baro levhasında yazılı bulunmayanlar avukatlık unvanını da taşıyamazlar.1 (Ek: 02/05/2001-4667/40 md.) Şu kadar ki, baro levhasındaki kaydı yirmi yılı dolanlardan, bürosunu kapatarak vergi kaydını sildiren avukatlar durumları hakkında bilgi vermek ve baroya karşı görev ve yükümlülüklerini yerine getirmek koşuluyla sadece avukat unvanını kullanabilirler.

(Değişik: 22/1/1986-3256/7 md.) Birinci fıkra hükmüne aykırı eylemde bulunanlar yüzbin liradan birmilyon liraya kadar ağır para cezasına ve altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına mahkum edilirler.

(Değişik: 22/1/1986-3256/7 md.) Avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde muvazaalı yoldan alacak devralarak ve kanunların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak avukatlara ait yetkileri kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş yüzbin liradan beşmilyon liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.

Mahkemeler, icra ve iflas daireleri ve barolar, bu maddenin kapsamına giren bir olayı öğrenince Cumhuriyet Savcılığına bildirmek zorundadırlar. Yapılacak kovuşturma sonucu Cumhuriyet Savcısı tarafından baroya bildirilir.

İlk fıkrada yine 35. Maddeye benzer şekilde baroda yazılı bulunmayanların, ilgili kişilerin dava evrakını düzenleyemeyeceğinden söz etmektedir. Bununla da kalmayıp 2. ve 3.fıkralarda söz konusu durumu cezai hükümlere bağlamıştır.

4. fıkrada ise icra ve iflas daireleri ile baroların bu durumu Cumhuriyet Savcılığına bildirmeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. Burada üzerinde durulması gereken bir nokta var ki, bildirmesi gerekenler sadece daireler ya da barolar değildir. Her gün adliyeye yolu düşen avukat, hâkim, savcı ya da her hangi bir vatandaşın bu durum karşısında sessiz kalmaması, en azından bir irkilmesi ya da şaşırması gereklidir.

Yine aşağıdaki emsal kararda yukarıda bahsettiğimiz 62. Maddenin 2 fıkrasınca verilmiş bulunan idari para cezası konu edilmektedir.

MALATYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

Kabahatler Bürosu

İDARİ YAPTIRIM KARARI

KABAHAT DEFTERİ NO:2009/871

KARAR NUMARASI :2009/1003

DAVACI :K.H.

MÜŞTEKİ :AV. E.N.-MALATYA

KABAHATLİLER :x,y,z…

SUÇ :1136 sayılı kanuna muhalefet

SUÇ TARİHİ :24/09/2009

KABAHAT EVRAKI İNCELENDİ

Müşteki Av. E.N.‘nin C. Başsavcılığımıza 24/09/2009 havale tarihli vermiş olduğu dilekçesinde;

Şüphelilerin adliye çevresinde seyyar olarak ve fotoğrafçı dükkanlarında arzuhalcilik yaptıklarını, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 63. Maddesinin 2. Fıkrasının Avukatlık yetkilerinin başkaları tarafından kullanılmasını yasakladığı, söz konusu fıkrada Birinci fıkra hükmüne aykırı eylemde bulunanlara C. Savcısı tarafından 500 Türk Lirasından 2000 Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir, Mahkemeler, icra ve iflas daireleri ve Barolar, bu maddenin kapsamına giren bir olayı öğrenince C. Savcılığına bildirmek zorundadırlar, yapılacak kovuşturma sonucu C. Savcısı tarafından Baroya bildirilir dendiğini,

Ek’te sunulan gerekçeli karardan da anlaşılacağı üzere Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesi adliye çevresinde arzuhalcilik yapan sanıkların cezalandırılmasına karar verdiği, bu nedenlerle kimlikleri tespit edilecek şüphelilerin cezalandırılmasının talep edildiğinin anlaşıldığı,

Şüphelilerin, Avukatlık Yasasının söz konusu düzenlemesine aykırı hareket ettikleri, bu durumda kabahatlilerin 500-TL’den 2000-TL’ye kadar idari para cezası verilmesi gerektiği tüm kabahat evrakından anlaşılmakla;

1-)Kabahatliler B.K., İ.Y., H.G., N.K., K.A. ve H.L.’nin üzerlerine atılı bulunan 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’na aykırılık kabahati sabit görülmekle takdiren 500-TL İDARİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,

2-)Kararın şüphelilere ve müşteki Av. E.N’ye ayrı ayrı tebliğine,

3-)Kararın bir örneğinin Malatya Baro Başkanlığına tebliğine,

4-)…………

5-)…………

Karar verildi.11/11/2009

Cumhuriyet Savcısı 38808

Görüyoruz ki kanunda yasaklanan faaliyetleri yerine getiren arzuhalciler, kanuna muhalefetten dolayı suçlu bulunmuşlardır.

Yine aşağıda yer alan bir haberde ise ilgili kanunun 35 maddesince, avukatların yapması gereken işleri onlardan daha cüzi miktarlara ve yetkisiz bir şekilde yapan arzuhalcilere verilen cezalar konu edilmiştir. Bu haberi de incelediğimizde ortaya çıkan sonuç şöyle olmaktadır:

Deyim yerindeyse avukatın kaleminin adliye yolları üzerindeki tezgâh üzerine düşmesi hukuk devletinde kabullenilebilir bir durum değildir. Amaç ne ununu elemiş eleğini asmış arzuhalcilerin ekmeğine göz koymak ne de gariban yurttaşın avukatlara yüksek meblağ ödeyerek dilekçe yazdırmak zorunda kalmasına sebep olmaktır. Maddi imkânı olmayan ya da okuması yazması olmayan insanlara elbette yardım edilebilir yol gösterilebilir, ancak bunun tamamen ticarete dökülerek kendi çapında bir sömürü haline gelmesi durumu ise hukuki ve cezai anlamda suç oluşturacaktır.

Bir nevi avukatların gizli ortağı haline gelen arzuhalcilere karşı da gerek vatandaşlar gerekse hukukçular üzerine düşeni yerine getirmelidir. Vatandaşlar bu insanlara karşı bilinçlenmeli ya kendi dilekçelerini kendileri yazmaya gayret etmeli ya da ilgili hukukçuya başvurmalı, hukukçular ise gerekli çözüm yollarını araştırmalı, ülkenin sosyoekonomik durumunu göz önünde bulundurarak yurttaşlara ücret anlamında kolaylık sağlamalı ya da sair çözüm yolları bulmalıdır.

KAYNAKLAR

1. http://www.luggat.com/arzuhal/1/1

2. Demir, Şamil (2009). ’’ARZUHALCİ KAZANIR AVUKAT BAKAR’’, (https://www.samildemir.av.tr/2009/05/arzuhalci-kazanir-avukat-bakar/, 18 Ekim 2017’de erişildi)

3. Ağırgöl, Çağla (2012) ‘’Arzuhalcilere yetki gaspı cezası verildi’’,
(http://www.milliyet.com.tr/arzuhalcilere--yetki-gaspi--cezasi-verildi--gundem-1632894/ 19 Ekim 2017’de erişildi)

4. http://www.mevzuat.gov.tr/Kanunlar.aspx

5. http://www.tdk.gov.tr/

----------------------------------

[1] Kelimenin Türkçe ve Osmanlıca yazılışları