Belki siz de duymuşsunuzdur şu soruyu; 'Alevler içinde yanan iki evden birinde  avukatınız , diğerinde  kayınvalidenizin mahsur kaldığını öğrendiniz. Süre kısıtlı ve ikisinden yalnızca birini kurtarabilirsiniz. Ne yaparsınız ? a-) Sinemaya giderim b-) Uyumaya giderim'. 

Türkiye’de yaşayan insanların en az %50’sinin avukatlardan pek hazzetmediğini, en sevilmeyen meslek mensupları arasında avukatların, emlakçılardan ve taksi şoförlerinden önce geldiğini birkaç istatistik sonucunda öğrendik. Muayenehanenin bekleme odasında keyifle izlediği filmin “avukat kahramanının” dayak yeme sahnesini “oh olsun” diyerek seyreden yaşlı teyze, aslında ne demek ister ? Nedir insanların içinde avukatlara karşı bastırılamayan bu öfkenin sebebi? Bir bakalım; 

Yüzeysel bir araştırma yaptığınızda avukatların sevilmeme sebeplerinden birincisi, kendilerine sorulan her soruyu para karşılığında cevaplamaları. Bir diğer sebep ise, inanmadıkları olayları para için savunmaları. Kendilerini tanıtırken avukat ünvanını kullanmaları da gayet itici bulunuyor. AVM’lerde bile üstlerinin aranmasına izin vermemeleri,   telefonla aradığınızda ulaşılamamaları,  hatalı olduklarında “ben avukatım” diyerek ayrıcalık istemeleri de diğer sebepler. 

Avukatların avukatı değilim ama yine de avukatlar hakkındaki bazı düşüncelerin önyargıdan ibaret olduğu kanaatindeyim. Bunu söylerken, “avukatların hepsi böyle değil” diyerek kolaya kaçmayacağım. Amacım, madalyonun öteki yüzünü de dikkate almak, avukatların da ellerinden geldiğince  müvekkile karşı anlayışlı olduğunu gözden kaçırmamak. Şöyle başlayalım; 

Bugün pek çok müvekkil, avukatına “avukat hanım/avukat bey” şeklinde sesleniyor. Gerçekten hoş bir hitap olduğuna emin miyiz? Geçenlerde Fransız bir tanıdığım bunun ilginç bir hitap şekli olduğunu, Türkiye’de bu kullanımı sıkça duyduğunu söyledi. Ben ise bunun bir mesafe talebi olduğu önkabulüyle yaşadığımızı belirttim. 
Dünyanın öteki ucuna tatil için giden bir müvekkilim, geçen sabah beni defalarca arayıp ulaşamadığından bahsetti. Ona, ulaşamama sebebinin 12 saatlik zaman farkından kaynaklanabileceğini anlattım. Çok şaşırsa da, benim de her gün bir müddet uyuduğumu öğrenmiş oldu. 

Sorulan soruların cevabını para karşılığında veriyor olmamızda Türkiye İstatistik Kurumu’nun her yıl yaptığı gelir araştırmasının büyük payı olsa da (son araştırmaya göre tek kişinin yoksulluk sınırı 2.027,61TL olarak hesaplanırken, dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi  4.105,56Lira olarak belirlendi) esas sebep,  Picasso’nun cevabında gizli. Duymuşsunuzdur; İspanyol asıllı sanatçının methini duyan Amerikalı zengin kadın ondan bir portresini yapmasını ister.

Picasso da kalemi eline alıp kadının resmini çiziverir. Kaç para? "10 bin dolar" der Picasso. Kadın şaşırır: "Ne? 10 dakikada biten bir iş için 10 bin dolar çok değil mi?" Picasso cevap verir: "30 yıl ve 10 dakika..." Burada rahmetli Cem Karaca’yı da anmadan olmaz. Tatlı sohbetlerinden birinde haklı olarak şöyle demişti; “ Bakkal bedava peynir ekmek verdiğinde ben de bedava albüm dağıtacağım”.

Avukatların, inanmadıkları şeyleri para karşılığında savunmalarına gelince; Avukatlar müvekkilin anlattığı olayın doğru olup olmadığını, yalan söyleyip söylemediğini araştırmalı mıdır ? Onun için önemli olan müvekkili zor durumdan kurtaracak ipuçlarını yakalamak değil midir ?  Öte yandan kabul edelim, avukatlar müvekkillerin doğru söyleyip söylemediğiyle ilgilenirse müvekkili yargılamış olur ki bu husus avukatın değil, hakimin yetkisindedir. Bir boşanma avukatı için önemli olan, eşini sevmediği için boşanmak isteyen bir insanın gerçekte böyle bir duyguyu taşıyıp taşımadığını araştırmak değil, boşanmasını sağlamaktır. Bu yüzden, boşanmak için bir avukata gittiğinizde “sizce hala eşimi seviyor muyum” diye sorarsanız, şöyle ruhsuz bir cevapla karşılaşmanız gayet doğaldır: “Karar sizin, boşanmak isterseniz boşarız”. 

Avukatlık sadece dilekçe yazmak değil, çevre edinme işidir diye sık sık tavsiyede bulunan insanımıza soralım şimdi; hukuki bir probleminiz olsa (hiç tanıdık,akraba avukat da çevrede yoksa)  sizinle tokalaşırken avukat olduğunu vurgulayan kişi aklınıza gelmez mi? Reklam yapmanın yasak olduğu bir meslekte nasıl çevre oluşturulabileceği hakkında daha iyi bir tavsiyeniz var mı?  

Son olarak; AVM’lerden içeri girerken güvenlik noktasında avukatlık kartını göstererek üstünün aranamayacağını iddia eden veya trafik cezası kesilirken ısrarla avukat olduğunu söyleyip ayrıcalık isteyenlere gelince;  Hımmm. Evet, onlara biz de gıcık oluyoruz.