Gayet doğal bir durumdur. Son zamanlarda sıkça gündemde olan bir konudur. Zira darbeden yargılanacak olan binlerce subay/ asker ve cemaatle bağlantısı olduğu iddia edilerek işten çıkarılan 50 binden fazla memur fellik fellik avukat aramaktadır.

FETÖ soruşturmasında tutuklananların ya da açığa alınanların bir kısmı gerçek suçludur bir kısmı ise istemeyerek bilmeyerek suça karışmış kişilerdir. Bir kısım kişilerin ise hiçbir olayla bağlantısı yoktur ancak nedendir bilinmez adı bir şekilde olaylara karışmıştır. Yani Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi at izi it izine karışmıştır.

Avukatın suçlu kişilerin vekilliğini yürütmesine laf atanlar ne hukuk bilir ne hak bilir öyle ortalıkta gezip "suçlu olduğu belli zaten niye uzatıyorlar ki " der “asın gitsin” der. Bilmez ki adalet sistemi çöktüyse kendi gibi düşünenlerden dolayı çökmüştür. Hukuk sistemi hem suçluya hem de masuma aynı şekilde işlemelidir. Yargılamalar adil olmalıdır.

Bir Kişi ya da Olay Hakkında Bilinen Şeyler Yanlış veya Çarpıtılmış Olabilir

Elinde kanlı bıçakla, önünde bıçakla öldürülmüş bir cesetle yakalanan biri bile mahkeme son kararı verene kadar suçsuz kabul edilmelidir. Belki kurban keserken cinayeti fark edip, katili kaçırmak için kanlı bıçağıyla üstüne koşmuştur. Bu gibi durumlarda herkesin “katil o” dediği kişiyi ancak hayat tecrübesi çok olan aydın avukatlar savunur. Avukat kişinin gözünün içine bakar ve der ki “bu adam suçsuz” ya da der ki “suçlu olduğunu düşünüyorum ama herkes adil yargılanma hakkına sahiptir Hafifletici sebepler uygulansın ve cezasını çeksin” Somut bir örnek vermek gerekirse; İzmir Casusluk dosyasında ahlaksızlıkla ve casuslukla suçlanan ve hüküm giyen subaylar vatansever oldukları için iftiralara uğramıştır. Haklarında sahte digital deliller yaratılmıştır. Toplumun % 90 ‘ının vatan haini olarak bildiği kişiye inanmış ve savunmasını üstlenmiş avukatların mesleğinin zirvesinde kişiler oldukları zamanla ortaya çıkmıştır.

Teknoloji Sayesinde Suçluyu Teşhis Etmek Kolay Ama Kumpas Da Çokça Karşılaşılan Bir Durumdur

Teknolojinin bu denli gelişmediği zamanlarda masumiyet karinesi daha kolay anlaşılabilirdi. Ama şimdi DNA testleri var. Basın hemen testin sonucunu öğreniyor ve “inkar ettiği çocuk ondan çıktı” başlığını atıveriyor. Artık mobeseler ve kameralar da her yeri sarmış durumda. Telefonların bellekleri var. Bir müptela satıcıya “uyuşturucuyu getir arkadaşlarla parti yapalım ” yazdığı zaman satıcının telefonu incelenince alıcının aynı zamanda aracılık yaptığı anlaşılıyor.  

Her şey teknolojiyle belli oluyor da Mehmet Ali Çelebi’nin başına gelenler de malumunuz. Arkadaşımızın telefonuna sahte liste yerleştirdiler sonra da dediler ki  “yakaladık”. Neyse ki, aklandı ve her şey ortaya çıktı.

İzmir casusluk dosyasında da insanları casus diye hapse attılar. Aklıselim avukatlar “deliller sahte” dedi ve yıllar süren bir emek sonrası müvekkillerini kurtardılar.

Diyeceğim şu ki; teknoloji ilerledi ama kumpas da çok bilindik bir durum. Teknoloji bile yalanlarına alet ediyorlar. Sahte ses kayıtları, özel hayat ihlalleriyle elde edilen alakasız deliller insanların ve hakimlerin kafasını karıştırıyor.

Profesyonellik Dediğimiz Şey İnsanın Duygularını Katmadan İşini Yapabilmesidir

Mesela; suçlu toplumun canına okumuş, suç unsurlarının hepsini bünyesinde barındırıyor; kesmiş, biçmiş, doğramış adeta bir DEXTER. Ya da bir hırsızı düşünelim. Aç olduğu için ekmek çalmışsa savunmak kolay ama zevk için mücevher çalmışsa ne şekilde savunulabilir?

Adaleti temsil ettiği söylenen bir avukat kalkıp bu kişileri savunabiliyor. Bunu neden mi yapıyor? Cevabı çok basit adalet terazisinin kantarının doğru tarttığından emin olmak için suçlunun vekilliğini alabilir. Suçlu da insandır ve kanunlara göre cezası neyse suçu ispatlanınca onu çekmelidir. İşlediği suçun cezası kanunda neyse o şekilde infaz edilmelidir. Yani kimse kırbaç cezasına ya da idam cezasına çarptırılamaz. Avukat suçlunun vekilliğini yaparken emeğinin karşılığını alıyor. Başka ne olabilir Allah aşkına? Para için hukuki bilgilerini müvekkiline sunuyor bu kadar basit. Suçluya der ki “ itiraf et cezan iner” ya da bakar indirim sebeplerinin uygulanmasını sağlamaya çalışır.

Mesela; son yaşanan olaylarda darbeye karışan subay müvekkillerinin etkin pişmanlıktan faydalanmasını sağlayan bir meslektaşım var. Mükemmel bir avukattır. Müvekkillerini ikna etti ve birçok olayın açığa kavuşmasını sağladı. Şimdi söyleyin bana bu avukatın kim darbeci olduğunu söyleyebilir?

Avukatın mesleğini icra etmesi esnafın cezaevine ekmek satması, doktorun suçlu bir hastayı tedavi etmesi gibi bir şey. Toplum esnafa “niye hükümlüleri doyuruyorsun” , doktora da “bıraksaydın ölseydi” demiyor da avukata neden vekaletini aldığı kişiyle aynı suçu işlemiş gibi tepki gösteriyor anlamıyorum.

Soruşturma ve Kovuşturmalarda Adil Yargılanma Hakkını Kısıtlayan Her Düzenleme Zorunlulukla Orantılı Şekilde Uygulanmalıdır

Savunma hakkını kısıtlama hem gerçeğin gerçek olmayandan, suçlunun suçsuzdan ayrılmasını imkânsızlaştıracak hem de kısa vadede süreci hızlandırıyor gibi düşünülse de terör örgütüyle mücadeleye zarar verecektir. Bir an önce yargılamaların adil bir şekilde yapılması ve devletimizin bu badireden kurtulması gerekir. Darbe suçundan yargılananların avukatının olmaması süreci uzatır. Suçluların ya da suçlu olduğu iddia edilen masumların dosyalarını alan meslektaşlarımın sadece adaletin tecelli etmesine katkı sağladığı unutulmamalıdır. Bir avukatın suçlu birinin vekilliğini yapması suçu savunması anlamına gelmez. Zaten darbeyi savunan cemaatle bağlantısı olan avukatlar sırra kadem bastılar ya da birer birer tutuklandıkları için canlarının derdine düştüler. Suçu savunacak avukat meydanda yok artık. Son sözüm budur.