Adli Tatil ve yaz tatili dahil adliyeye bu kadar uzun süre gitmediğim olmamıştı.

Mesleğe girişimden beri geçen tam 53 sonra, adına coronavirüs dediğimiz bu mikrop, beni bu sevdamdan alıkoydu.

İşte bu nedenle sizinle bir anı’mı paylaşmak istiyorum.

Ben; adli tatilde, mütevazi yazlığımıza gittiğimde dahi, birkaç gün sonra rahatsız olurum ve durgunlaşırım. Bu durumu gören eşim Av.Sevil İnci Akyüz, bana “Erdem, senin canın sıkılıyor, rahatsız oldun, durgunlaştın, sen bir adliyeye git” der.

Ve ben evden çıkar, yolda minibüs bekler, İlçe merkezindeki adliyeye giderim.

Özellikle o zamanlar yani eskiden “Adliye’ler” Adalet Saraylarında (!) değil, adına “Hükümet Merkezi” denen iki katlı binalarda olurdu. Alt katında, mahkeme kalemleri, duruşma salonları, üst katında Kaymakamlık, Nüfus, Tapu Müdürlüğü gibi idari birimler olurdu.

Adliye binasına girince, loş ve karanlık salonda yürür, ilk rastladığın banka otururdum. Başımı hafif arkaya dayar, gözlerimi kapar, tarafları çağıran mübaşir seslerini, “kalem” denen Başkatip (şimdi Yazı İşleri Müdürü) ve katiplerin odasından gelen sesleri dinlerdim. Özellikle daktilo sesleri bana bir müzik gibi gelirdi: “Pat, çat, pata pat, tık, tık, çat…” diye gelen daktilo tuşlarının seslerini dinler, dinlenir ve mutlu olurdum.

Biraz kendime gelince, bir mahkeme kalemine girer, çalışan bir memurun önündeki iskemleye oturur, kendimi tanıtır, bir espri patlatır ve hasıl olan renkli, neşeli ortamda biraz konuşur ve kalkardım.

Sonra; kapısında Hakim ve Savcı yazan kapıları tıklatır, açar ve içeri bakardım. Eğer aksi görünüşlü birini görürsem “Efendim, yanlış oldu, kusura bakmayın” der, kapıyı kapatıp hemen uzaklaşırdım. Yumuşak ve güler yüzlü birini görürsem, kendimi tanıtır içeri girer ve kısa süre bir sohbet eder, eğer ikram ederlerse bir çay içip dışarı çıkardım.

Eve dönüşümde; evden çıkıştaki yorgun, aksi, düşünceli Erdem Akyüz gitmiş, neşeli canlı, gülümseyen genç ve dinç Erdem Akyüz olarak dönerdim.

Hikayem burada bitti ancak bir ekleme yapmak istiyorum.

Bir gün, yazlıkta deniz kenarında güneşlenir ve bir arkadaşımla konuşurken, bunları anlattım. Doktor arkadaşım, yüzüme dikkatle baktı ve sessiz bir şekilde “Erdem, yanlış anlarlar diye kimseye anlatamıyorum. Ben de ‘kan kokusunu’ özlüyorum.” dedi. Cerrah olan arkadaşım, tıpkı benim adliye binasına giderken Avukatlığa, adalete duyduğum aşkı anlatır şekilde, hastalara yardım için ameliyat salonuna girerken, mesleğine duyduğu aşkı bu şekilde ifade etmişti.

Adli Tatil ve yaz tatili dahil, mesleğe girişimden itibaren geçen tam 53 yıl içinde, adliyeye bu kadar uzun süre gitmediğim olmamıştı. Bu yüzden, sizinle bu anımı paylaşmak istedim.

Bana göre “Mülkün yani devletin temeli Adalet, Adaletin Temeli Avukat’tır.”

Her türlü hastalığı yenip, Atatürk İlke ve İdeallerinin egemen olduğu, mutlu ve adil günlerde buluşmak isteği ile sevgi ve saygılarımı sunarım.

Av.A.Erdem AKYÜZ