İnsanlığın en eski ve en saygın mesleklerinin başında “Avukatlık” gelir. Bu aynı zamanda “savunmanın kutsal bir hak” olmasından kaynaklanmaktadır.
          
Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı Avukat temsil eder. Bir kamu hizmeti olan Avukatlığın aynı zamanda serbest meslek olarak tanımlanmasının ardında yatan anlam “bağımsız” olmasıdır.
          
Yasaya göre Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.
         
Avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak, Avukatlık stajını yapmak, Avukatlığa engel hali olmamak gibi koşulların bulunması gerekir.
          
Bu koşullardan Avukatlık stajını yapmanın bir istisnası; belli bir süre yargıç veya savcılık yapmış olmak veya gene belli bir süre hukuk bilimi dersleri dalında profesörlük, doçentlik, yardımcı doçentlik yapmak veya kamu kurum ve kuruluşlarının hukuk müşavirliği görevlerinde bulunmuş olmaktır. Bu sayılan kişiler hangi yaşta ve hangi konumda olurlarsa olsunlar, Avukatlık Stajı yapmaksızın, istedikleri zaman bir Baro’ya kaydolarak Avukatlık yapabilirler.

Keza subay, öğretmen, memur gibi kişiler de, Hukuk Fakültesini bitirdikten, stajlarını yaptıktan ve asıl görevlerinden emekli olduktan sonra, yaşlarına bakılmaksızın Avukatlık yapabilmektedirler.

Oysa bu sayılan mesleklere girebilmek için “yaş koşulu” vardır. Yani gerekli diğer koşulları taşıyan kişiler, istediği zaman ve istediği yaşta sayılan mesleklere giremezler. Memuriyete girişte genel olarak yaş sınırı kaldırılmış ise de, sayılan ve benzeri mesleklere girebilmek için, kendi yasalarında öngörülen yaş sınırı devam etmektedir. Gerekli tahsili yapmış olsa dahi bir kişinin hakim, savcı, öğretmen, müfettiş, uzman, denetmen, kontrolör, subay, astsubay olabilmesi için belli bir yaş sınırının altında olması gereklidir.
          
Buna karşın, bir Avukatın, hakim veya savcı olabilmesi için, yapılacak sınavlarda başarı göstermesi yanında, belli bir yaşı doldurmamış olması da öngörülmektedir. Oysa yukarıda açıklandığı üzere, bir hakim veya savcının, avukatlık mesleğine geçebilmesi için sınav, staj bir yana belli bir yaş sınırı dahi yoktur. Daha erken bir yaşda emeklilik hakkını kazanmış veya mesleğinden erken ayrılmış olanların yanında 65 yaş sınırını doldurarak emekli olanlar dahi hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın Avukat olabileceklerdir. Bu durum yalnızca hakim ve savcılar için değil, bir başka meslek yapmakta iken hukuk fakültesini bitiren emekli subay, öğretmen ve benzerleri için de geçerlidir.
           
Bu durum, kurumlara girebilmek için ilgili yasaların öngördüğü koşullar arasında eşitsizlikler yarattığı gibi, haksız rekabete de yol açmaktadır.
           
İş sahibinin, Avukat seçerken o konuda bilgi sahibi olup olmadığından çok, Avukatın önceki ilişkilerini de nazara alacağı açıktır. Müvekkilin; bu suretle, davasının daha iyi takip edilebileceğini,  sorunlarının ve konunun daha yakından ve daha etkili biçimde anlatılabileceğini düşünerek, Avukat seçtiği bilinen bir gerçektir. Eski bir yargı mensubunun veya diğer bir meslek mensubunun, bu şekilde davranmayı düşünmemesine rağmen, müvekkilin vekilini seçimde bu ve benzer düşüncelerin rol oynadığı yaşanan gerçeklerdendir. Bu durum adaletin,mesleğin ve meslekdaşın yıpranmasına yol açmaktadır.
           
Ayrıca, Hukuk Fakültesini yeni bitiren, babasının yardımı ile veya bankadan borç aldığı bir miktar para ile yazıhanesini açan bir Avukatın yanında, hukuk mesleğinde senelerini geçiren, oldukça iyi bir emekli maaşı alan ve çevre sahibi olan bir eski yargı mensubunun yazıhane açmasındaki eşitsizlik de ortadadır.
           
Kaldı ki Avukatlık mesleğinin de kendine özgü ve önemli kuralları vardır. Bu kuralları öğrenip uygulayabilmek, meslekte başarı sağlayabilmek için belli bir sürenin geçmesi zorunludur. Bu uyumun sağlanabilmesi için, mesleğe belli bir yaşta başlamak gereklidir. Bütün bunların sonucu, diğer mesleklere girişte olduğu gibi, Avukatlık mesleğine geçişte de belli bir üst yaş sınırı getirilmesinin zorunlu olduğudur
           
Bu bakımdan, Anayasa dahil diğer önemli yasalar bir bütün olarak değiştirilir ve hatta hiç de uygun olmayan şekilde, kanun hükmünde kararnameler ile Türkiye yeni bir yapılanmaya giderken, aslında hukuka aykırılığı açık ve adaletsiz olan bu tür uygulamaların değiştirilmesi gerekir. Ankara Baro Dergisi’nin son sayısında daha geniş bir şekilde dile getirdiğimiz bu görev, asıl olarak Baro’lara ve Barolar Birliği’ne düşmektedir.

Avukatlık mesleğine, diğer meslek ve görevlerden geçişte bir yaş sınırı getirilmeli ve bir sınav öngörülmelidir. Avukatlık, diğer mesleklerin emeklilik alanı değildir. Avukatlık mesleği, diğer meslek ve görevlerden emekli olanların icra edeceği bir meslek olmaktan çıkarılmalıdır. Bu, adalete yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir.

Av.A.Erdem Akyüz,
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)